>Elektronmaşina—Serial 13

1 Comment

>

ELEKTRONMAŞİNA——————————-dR.Warp Bildiriyor.

“Hayat Dolu”. Ekranlarda sürekli gülücükler saçarak dolaşıma çıkartılan yaşam gurularıyla destekli “sağlıklı yaşam” programlarının nihayetinde bahşettikleri reçeteleri uyguladığımızda, kendimizce tetkik etmemizi salık verdikleri bize bulacağını ümit edip, deşifre ettikleri kavramsal. Oysa modern yaşam dediğimiz çarkın içerisinde, değil önündeki on yılları ertesi günü bile basıl çıkartabileceğini kara kara düşünmek zorunda bırakılanlar için “hayat dolu” olabilmek pek bir olasılık dışı kalıyor ülkemizde. Değişimlerin önü alınmaz hızlılığı karşısında, biçare bir biçimde uluorta yek başına bırakılanlar burada sözünü ettiğimiz. Sığınabileceğimiz limanlar ise maalesef çoktan dolu tabelasını yükseltmiş oldukları ise gerçeğin ta kendisi. Dert ve kederin aynı anda birbirini bulma sıklığı ise, bizim bir tutam derde deva “hayat otu” bulabilmemizde haracayağımız süreden daha çabuk…

“Bu birbiri içerisinde çelişen ve çelişmeye de devam ettikçe hayatı içinden çıkılması zor bir sarmal haline dönüştüren açılımların arasında bir nebze olsun nefes alabilmemizi olası kılabilecek bir sunumu gerçekleştiren “müzik” bizim bu satırlar içerisinde temel çözücümüz. Kelime dağarcığımız, hiç belli edilmemiş bir resmin yansıması, bir sonra çıkacak karedeki çözümleme aracımız. Elektronmaşina burada bir aracı olmaktan gurur duyarak sizleri selam eder. Sözel inceleme kısımlarının yanı sıra, listeleme metodu ile de merak uyandırabilecek parçalar için küçük bir takip listesi sizlerle olacak. Elektronmaşina, müziği var edilir, yaşanılır bir forma kavuşturmaya devam edecek. Her daim desturumuz olan söz öbeği ile sizleri yazıların içeriğine bırakalım. İyi Okumalar”

“Elektronik müziğin asallığında, aslında her daim bizlerle olmuş müzikal disiplinlerden seçkiler, derleme listeler, farklılığın sadece albüm kapaklarının renklerinde olmadığına biat etmiş müziğin gerçek emektarlarından bir kaç örnek, isabet ettirebildiğimiz gerçekliğimizin yansımaları… sözü fazla uzatmadan…notalar sizlerle olsun. Müzik sadece Play, Pause, Stop değildir….Müziğinize sahip çıkın…”Maşina Ayın Albümü
Saul Williams – The Inevitable Rise And Liberation Of Niggy Tardust! (Fader Label)

Muhaliflik, hayatta yaşayageldiğimiz haksızlıklara, sorumsuzluklara karşı bir beşerilere verilmiş olan en büyük mücade aracısını oluşturuyor. Koşulların giderek daha zorlaştığı günce içerisinde fark etmeden pek çok şeye, dediğim dedikçilerin rehberliğinde adım atıyoruz. Sesin ne kadar az çıkarsa o kadar çabuk döngünün bir parçası olursun (aferin alırsın, sende sürüye katıl) deyimini harfiyen uygulamakla meşgulüz pek çoğumuz. Birazdan sizlerle paylaşacağımız Saul Williams’ın üçüncü albümü “The Inevitable Rise And Liberation Of Niggy Tardust!”da sözünü sakınmayan, muhalifliğin körlemesine değil, bilinçli olarak gerçekleştirildiğinde herkese faydalı olabileceğini belirleyen çözümlemeleri ile unutmaya başladıklarımızı tekrardan hatırlamaya başlayabiliriz.

90’lı yılların ikinci yarısında serbest vezin şiirleri ile sözünü sakınmayan bir yeniyetme “poet” olarak sahnelere adımını atığından bu yana Saul Williams alternatif soluğun önemli bir parçasını tanımlamaya, şiir okumalarından, oyunculuğa ve müzisyenliğe ulaşan bir çeşitlendirme düzeneği ile “muhalifliğe” devam ediyor. Saul Williams, kuşağımız içinde önemini, ürettiği müziklerdeki felsefik duruşundan tutun da, eleştirinin dozunu özgürlükler ülkesi dahilinde her seferinde bir perde yukarıdan dile getirmeye çalışan Nine Inch Nails ekibinin kurucusu “dahi” Trent Reznor ile ortaklaşa gerçekleştirilen prodüksiyon ile sertleşen sesler arasında bir Dünya tasviri işine girişiyor. 2006 yılında yayınlamış olduğu “The Dead Emcee Scrolls” şiir kitabından da sözleri yeniden kurgulayarak, şimdiki zamana dair çıkarımlar gerçekleştiriyor.

Sözüm size diyerek, albümün açılışında düzenin getirmiş olduğu eşiğin ne kadar da derinlerine itildiğimizi idrak ettiren “Black History Man”, davul paritsyonunun endüstriyel tınılara evrimiyle kotarılan, seslerin bir gidip geri geldiği uyarıcı mahiyetinde dönüşleri ile bir ritüel halini alan inkar etmeyin hepiniz “mahkumlar sömürgesi”nin birer parçasısınızı zikreden “Convict Colony” ile albüme sert bir giriş gerçekleşiyor. U2’nun en iyi olduğu zamanlardan tescilli bir savaş karşıtı şarkı olan, günümüzün şartlarıyla da birebir örtüşen “Sunday Bloody Sunday”in Reznor’un boşluğa gönderdiği ses partikülleri ile kıvamını yakaladığı düzenlemesi de albüme dahil edilen bir başka önemli çıkış olarak değinmeliyiz. Amerika’nın Irak’ta gerçekleştirdiği özgürleştiriciliği de topa tutan, bana sadece “Özgürlüğümü” ver bir kavgayı daha değil diyerek “mağdurların” dileklerini seslendirdiği “Gunshots By Computer” da bu minvalde eleştirme hakkının sonuna kadar kullanılabilmesine güzel bir örneği teşkil ediyor. Laf ebeliğinin birbirleri ile bağlantılı yansımalarını son derece kıvrak bir biçimde türettiği durumlarla örtüştürebilen, deneyselliği uzak durulması elzem salt bir sanatsal duruş olmaktan, daha çok hayatın içerisine çekmeyi arzu eden bir “usta”nın “muhalifliği” yeniden tanımlayan çalışmasını keşfedin.Maşina Ayın Kırkbeşliği
One Day As A Lion – One Day As A Lion EP (Anti-)

“Bin yıl koyun gibi yaşamaktansa, bir günlüğüne aslan olmak yeğdir”. George Rodriguez’in 70’li yıllarda bir fotoğraf ile ölümsüzleştirdiği duvar yazısı, alternatif müziğin mihenk taşı kabilinden, önemli projelerinin ardılında yer almış iki ismin One Day As A Lion projesi için yol göstericiliği gerçekleştiriyor. Sesi soluğu doksanlı yılların ortasında iyice yükselişe geçmiş olan sol tandanslı politik söz ve eylemler ile müziği birbirine harman etmeyi başaran, muhalifliğin “ambalajlanıp” satıldığı bir Dünya’da nitelik peşinde koşanları peşinden sürüklemiş Rage Against The Machine yadigârı Zach De La Rocha projenin bir yarısını tanımlıyor. Deneysellik ile elektroniği, gürültü ile punk damarını birbirine harman etmeleri ile uzun süre gündemde kalmayı başarmış alternatif müzisyenler müştemilatı The Mars Volta eskisi davulcu Jon Filip Theodore’un diğer yarısını tamamladığı bir proje One Day As A Lion. Sözün kıymetinin, karmaşanın ortasında olduğumuz şu günlerde önemine vakıf olduğumuz güncemizde, önceliklerimizi bir kere daha gözden geçirip son kararımızı vermemizi salık veren bir dinlencelik kulağımızda yer ediniyor.

Fısıltı gazetesine konu edildiği üzere hali hazırda bir solo albüm projesine giriştiğinden bahis açılan Zach De La Rocha’nın elini ısttığı bir proje olarak tasavvur edebiliriz ODAAL’i. Sertleşen ritm partisyonu ile bir önceki sütunda paylaştığımız Saul Williams’ın ses örgülemesine de hısım olan tınılar bu çalışmanın da alt yapısında yer almakta. Dünya’nın başına gelebilecek felaketler sıralamasında eminiz uzunca bir süre daha yer edinecek olan “Bush Jr.”ın hiç kimseyi taakate almadan giriştiği “Irak” operasyonuna dair, eleştirinin yansıması “Wild International” ile çalışma açılıyor. Küreselleşme karşıtlığı gösterilerinde barikatların ardında biriken çocuklara selam edilen “Ocean View”, korku politiklarının neticesi olarak sürekli bir öteki aramaya devam edip, ölüm korkusu yaşayanların bunu takıntı haline getirmesini, düşük yoğunluklu bir Rage parçasıyla bütünleyen “If You Fear Dying” ile finale ulaşıyoruz. Politik duruşun tavan yaptığı, düzenin sahiplerine, halkın sesi gün gelecek yükselecek “özetini” içerisinde barındıran “One Day As A Lion” parçasıyla ikili pembe seyirlikler ile şaşkına dönmüş kitleler için gerekli olan ikazı tez elden ulaştırıyor.Anlayana…

Maşina Ayın Sitesi
Anlatsam Ne Olduğunu

Söylenecek sözlerin çokluğu karşısında internet, kullanım imkanı bulunanlar için genişçe bir alan sağlıyor. Söylenecek sözleri daha derli toplu cümlelerle paylaşabilmeyi tetikliyor. Anlayışın belki de hala resmi söylencelerin izinde irleyen bizim gibi ülkeler için farklı olanı da gözlemleyebilme şansı doğuyor en azından bir kelime daha haznenize eklemenizi sağlıyor. Ne kadar okumama konusunda ısrarcı olsak da, kültürel gelişimlerden de, yeni teknolojik açılımlardan da en basiti güncelik sorunlarımızla ilgili çıkarımlarımızı da bu alanlar vasıtasıyla paylaşıyoruz. Paylaşmaya sessizliğin karşısında bir alternatifi oluşturmaya çaba sarf ediyoruz.

Sizlere bu ay paylaşmak istediğimiz Anlatsam Ne Olduğunu güncesi de bu minvalde, türetimleri müzikten hayata ilmikleyen bir izlek ortaya çıkartan önemli bir çalışma. Müziğin belirli kalıplar, klişelerle örülen analizlerinden ferahfeza uzaklıkta, içeriği oluşturan detaylara dair anektodlara yer verilen tahliller günceden okurla buluşturuluyor. Müziğin hayatın bir fonu olmasından ötesi manalarını deşmek isteyenler için de yeterli bir şevklendirici vazifesi sağlayan sitede, manaların derinliğine vakıf olanlarca kutsal addedilen “Pixies”, kuzeyin rüzgarının çocukları Sigur Rós’un New York Modern Sanatlar Müzesinde vermiş olduğu dinleti, Japonya’lı deneysel art rock ekibi “Mutyumu”ya dair yazılar, uzun soluklu olmasını temenni ettiğimiz günceyi “Bookmark”ınıza eklemenizi sağlayacak bir kaç küçük önermeyi tanımlıyor. Keşfedin!

Maşina TamPUAN
Aylık olarak Elektron Maşina’nın gözde isimleri, takipçisi olunan dj’lerden seçkiler.. en çok dinlediklerimizden örnekler

Flying Lotus – Chart For Groove Magazine
1. Portishead-Machine Gun (Island)
2. Martyn-Broken (Revolve:r)
3. Samiyam-Cheesecake Backslap (Hyperdub)
4. Ras G-Brother From Another Planet (univerSOUL)
5. Rustie-Zigzag (Wireblock)
6. Jose James & Flying Lotus-Black Magic (White Label)
7. Muhsinah-With Me (Circulations)
8. Matthew David-Tallahassee Tapes (Plug Reaearch)
9. Hudmo-Pipes (White Label)
10. The Bug-Skeng (Ninja Tune)

Elektron Maşina TamPuan
1. One Day As A Lion-Last Letter (Anti-)
2. Saul Williams-Gunshot By Computer (Fader Label)
3. Odd Nosdam-Hollow Me (Anticon)
4. Flying Lotus-Roberta Flack (Warp)
5. John Zorn-Nekashim (Tzadik)
6. Jacaszek-Orszula (Miasmah)
7. Nordik-Tebeşir Dairesi (Unreleased)
8. 2sleepy-The Fog (ЯОК Music)
9. Sunken Foal-Dutch Elm (Planet µ)
10. Matoa-Alka (DubKraft)

Elektronmaşina daha önce Trendsetter Dergisi Eylül 2008 tarihli nüshasında yayınlanmıştır. Yayınlanmış makale dizisi içerisinde okuyamamış takipçilerimiz için şimdi Deuss Makina’da…

>Deuss Ex Machina # 221 – Truth Is Marching In Besides The Tones

Leave a comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_221_–_Truth Is Marching In Besides The Tones

04 Ağustos 2008 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Album Of The Week: Flying Lotus-Los Angeles (Warp Records)
>1<-I Create Soundscapes-Youth (Self Released)
>2<-Geskia-Right Lights (Flaü)
>3<-Geskia-Three Days Trial (Flaü)
>4<-Alia & Tarsier-Ligaya (Odd Nosdam Remix) (Anticon)
>5<-Odd Nosdam-Hollow Me (Anticon)
>6<-Samiyam-Trick Platform (Hyperdub)
>7<-Samiyam-Moon Shoes (Hyperdub)
>8<-Flying Lotus-Golden Diva (Warp Records)
>9<-Flying Lotus Feat.Dolly-Roberta Flack (Warp Records)
>10<-Meanest Man Contest-Partially Smart (Self Released)
>11<-Dakimh-Done (Planetµ)
>12<-Susheela Raman-Love Lies (Hit By A Rock Remix) (Redvolume)
>13<-Distance-No Sunshine (Chestplate)

Truth Is Marching In Besides The Tones Bölüm (221) – Ruhları Boyunduruğu Altına Alan Köktencilik Neden Son Bulmaz, Vesaik Muhasebe

>>>>>Bildirgeç
Eklemlenen her yeni dehliz ile beraber içinden çıkılması imkansız hale ortak çabalarla geliştirilmiş olan şehirlerimizin, ümitsiz tükenişlerini de, hüznünü de yansıtan ve bir biçimde buraların dile geldiklerinde yaktıklarını hayal ettiğimiz ağıtları çağrıştıran bir kelimeye odaklanmak istiyoruz. Günden güne artan bir hız ivmesi ile birbirleri ardılınca yükselen ve elimizdeki son yeşil alanların da “modernizm” ile tanıştırılmasına vesile teşkil eden beton ormanların arasında kalmış şehir imgesinin tamamlayıcısı bir kavram bahsini açmak istediğimiz. Yapılandırmaların deyim yerindeyse bir kural gibi farz olarak konumlandırıldığı biçimlerinde derme çatma olmasına özellikle itina gösterildiği (illa ki gecekondu olması şart değil) hemen hemen her tür yerleşkede karşılaştığımız eğreltiliğe karşın endişenin taşıyıcılığını da yüklenen, şehrin, tepkime aracısı haline de dönüşebilen “gürültü” iş bu bildirgeçimizin konusunu oluşturuyor. Sessizliğin hakim olduğu gecenin ortasında dahi varlığını hissedebileceğiniz kadar ayan beyan afişe olan bir kavramı işaret ediyor “gürültü”. Tüm seslerin kesişiminde, hepsinden birer tutam detayı barındıran yaşadığımız şehirlerin hali pür mealini gözler önüne serebilen bir soru yumağının da temaşacısı olan ha keza.

Gürültü cevapları hemen herkese göre farklı çıkarımları beraberinde getiriyor olsa da, modernizmin yoğunlaşan etkilerini en çabuk biçimde anlaşılabilir tüm karşılaştırmaları için yeterli olan veriyi de ikiletmeden sağlayan bir ara bağlacı da temsil ediyor. Şehrin genişledikçe kasvetine yeni kasvetler, yeni sesler eklemlendirdiği dramatik şenliklerini tefrika etmesinin de zeminini kolaylaştırıyor. Endüstriyel gelişimin neticelerinden biri olarak karşımıza çıkagelen çevre düzenlemesi adı altındaki projeler ile var edilen doğal yaşam alanları (uzunca bir yaşam sürekliliği taşımasına karşın) bilinçli olarak tarumar ediliyor. Şehrin bu zorunlu olmadıkça görünmez addedilmiş kesimlerinde yaşamaya çalışanların en doğal haklarından birisi olan barınma hakkının topyekun hiçe sayan yıkımlar gerçekleştiriliyor. Tozun dumanın arasında düşlerin de tüketildiği bir çağdaş gürültü kulaklarımıza çalınıyor, şehrin insansızlaştırılan “yeni” ortamlarında. Olması gerektiğinden de istikrarlı bir biçimde azaltıldığı, bir nefeslik alanlara sıkıştırılarak giderek seyrekleştirilen ormanlarımızın başına gelenler için de gürültü kavramından faydalanabiliriz. Pek çoğunun yerini doldurabilmemiz için bile neredeyse bir asırlık sürelerin gerektiği yeşil alanlarımız birer ikişer yanarak kül oldu son bir kaç hafta içerisinde. Belki bilmediğimiz pek çok yerde halen devam eden bir yangın silsilesi hasıl oldu. Şehrin merkezciliğine benzeş bir şekilde taşrada da doğanın gürültüsü giderek daha yüksek tonlara ulaştı. Mesaj çok açık ve acı olsa da, acımasızlığımız bir kere daha yüzümüze vuruldu, alev alev. Yanık kokuları arasında ciğerlerimiz son nefeslerini veriyor, şiddeti artan bir gürültünün refakatinde.

Öte yandan çok uzağımızda icra ediliyormuşçasına gündem sıralamasından çoktan düştüğümüz savaş, işgal gibi ölümün her an gün yüzü bulduğu, şehirlerin ölümlü sessizlik kavimleri haline dönmesine yol açan durumlarda da “gürültü”nün imgesine vakıf olabilirsiniz. Hangi yüce amaca teşkil ettiği bir tartışma konusu olsa da, neticesi ne olursa olsun savaş ve işgaller sadece masum insanları hedef almaya devam ediyor. Saniyeler geçtikçe artan bir gürültü taaruzuyla beraber. Her bir ses yumağının ardında ortaya çıkan acımasız gerçeklikle, sonsuz nefretin beşeride açtığı onulmaz yaralarla. Bu durumun tamamlayıcısı olabilecek bir örneği de sizlerle paylaşalım. 2006 yılının yaz ortasında Lübnan’da evinin tepesine yağdırılan bombaların arasında trompeti ile ses vermiş olan Mazen Kerbaj’ın “Starry Night” parçası tüm bu sözcükleri geçersiz kılacak kadar önemli bir “gerçeğin gürültüsünü” tarihe not etmişti. Ne bir eksik, ne bir fazla söze gerek bıraktırmayacak kadar afaki bir biçimde.Yankılanan seslerin keşmekeşliği olarak tanımlanan “gürültü” şehirlerimizde değişken unsurlarla da olsa hayat bulmaya devam ediyor. Niteliksel bir dönüşümden nasiplenmeme konusunda ısrarcı tutumuna kararlı olan beşerinin hatalarını, problemlerini, sorumluluklarına olan itaatsizliklerini çeşitli yönlerden yaşanmışlıklarla vurguluyor. Modernizmin terennümü içerisinde, kaybedilen gerçek değerlere vurgunun altını kırmızı kalemle işliyor. Aşıldığı sanılan sorunların sadece görünmez kılınan anların ardında saklı olduğu gerçeğine hepimizi iknâ edecek yeterli verilerle destekleyerek. Şimdi ve burada…

Deuss Ex Machina’nın geçtiğimiz Pazartesi akşamı canlı olarak gerçekleştirilen 212. bölümünde de yukarıda detaylandırmaya çalıştığımız “gürültü” kavramından hareketle kotarılan bir seçkiyi sizlerle paylaştık.

Saf deneyselliği bir yana güncelliğini yitirmeyen bir kavram haline dönüşen giderek hayat oyununda daha çok söz sahibi olan kavramın müzikal yansılardaki izlerini irdelemeye, şehrin ritmini duyumsamaya çalıştık. En başta değindiğimiz gibi dile gelmiş şehir imgesinde yakılan ağıtlarla, gerçekliğimiz arasında bağlantılanan melodik kesitlerin yardımcılığında yitirdiklerimizin kıymet-i harbiyesini anlamaya gayret ettik. Bu minvalde haftalık albüm önerimiz olarak da bilindik ses kesitlerinin arasına dahil ettiği, ince gürültü destekli deneysel gözlemlerini paylaşan hip-hop’un son gözdelerinden Flying Lotus aka Stephen Ellison’ı takdim ediyoruz.

Flying Lotus, temelinde toplumsal çelişkilerin, önyargılarla biçimlenmiş sert duvarların aşılabilmesi, bu yönlendirmelerdeki hataların açık sözlülükle ahalinin anlayabileceği tanımlar ile harman edilmesi, diğer bir değişle başka bir çözüm mümkün ana fikriyle yapılanan hiphopun günümüzde sesi giderek kuvvetlenen deneysel – lo-fi kanadının önemli temsilcilerinden biri olduğunu en baştan belirtmeliyiz. Teknolojik ilerlemelere karşın naif ses kolajları ile kotarılan alt yapıların içeriğinde bir tutam akıllı dans müziği, bir tutam düşük tempo ve bolca sinematografik ses örnekleri ile türetilen bu yeni form, güncel müziğin sahasından da dinleyiciler için de eşik atlattıran bir bağlacını teşkil ediyor Flying Lotus’un müziğinde tıpkı Prefuse 73, Madlib, Daedelus ve albümlerinde de yardımlarını esirgemeyen Samiyam vd. olduğu gibi. Bu değişkenliğin yanında Caz müziğin kimliğini tanımlandıran önemli yapımcı, üretici ve icracılardan geçtiğimiz sene kaybettiğimiz üstad Alice Coltrane’in de yeğeni olması da kayıtlarında kulaklarımıza çalınan modellemelerin kaynağını da fazla derinlere inmeden ortaya çıkartıyor. Salt bir gürültü formu olarak deneyselliği uygulamak yerine, zor elde edilen ses kesişimlerinin peşi sıra bir serüven büyük resimde karşımıza çıkıyor. Flying Lotus, müziğinin sadece “underground” olarak tanımlandırılmasından ise deyim yerindeyse muzdarip. The Wire dergisinden Dave Stelfox’a verdiği röportajdan alıntılayalım: “İnsanların benim müziğim hakkında konuştuklarında dönüp dolaşıp underground hip hop’a mevuzyu bağlamalarını anlayabiliyorum. Ancak bu benim bulunduğum konumu tanımlamaya yeten bir tanım değil. Los Angeles’lıyım keza büyürken dinlediğim ve beni bu müziği üretmeye teşvik eden isimler de Snoop Dogg, Dr.Dre gibi sokağın nabzını yansıtan batı yakası hip-hop’unun demirbaşları. Kısacası ne tasarladıysam onu ön planda tuttuğum bir müzik ortaya çıkartıyorum. Bunun sadece “underground” olması bence önemli bir kıstas değil, mühim olan ne kadar iyi bir müzik olduğu gerçeği.” Üretmiş olduğu müziğin niteliği ile daha çok ilgilenen, her eklediği yeni tınıda kendini dinleyicilerin yerine konumlandıran, kulağa hoş gelmeyecek hiçbir tınıyı parçalarına dahil etmediğini ısrarla belirten bir sanatçı Flying Lotus. California’lı alternatif müzik yayımcısı Plug Research etiketiyle yayınlamış olduğu “debut” kaydı 1983’de bu sözleri doğrulayan, neredeyse 30 yıllık bir müzikal izleğin özeti kabilinden bir deneyimi sunan çalışma olarak müzikal kariyerinin başlangıcını teşkil eder. Elektronik ses kesitlerinin aksak ritmlerin alışageldiğimiz vurgusuyla bütünlendiği melodika “1983”, düşük devirli funk altyapısından alternatif bir kulüp dinlenceliğine kapıyı aralatan “Sao Paolo”, Odd Nosdam gibi daha önce bu sayfalarda konuk ettiğimiz Anticon etiketli kayıtların izlerini takip eden, seri ritmler ile minimal döngülerin paydalandığı “Orbit Brazil”, dinlediği müziklere bir saygı duruşu olarak da nitelendirilebilecek vurmalılarla salt hip-hop’u dinlemeyi olası kılan “Shifty”, ambient kavminden yükseltilip akıllı dans müziği formu ile sinematografik kompozisyonu layıkıyla işleyen “Untitled #7” ve hiphopun sadece eğlendirici bir müzikal disiplinden daha fazlası olduğuna kanıt olarak sunabileceğimiz “Unexpected Delight” parçasına değinmek istiyoruz. Laura Darlington’ın vokalleriyle dolu dolu bir trip-hop atmosferini duyumsatan, melodik kesitlerdeki eskiyi çağrıştıran, pan flüt ezgileriyle kuvvetlendirilen melankolinin albümün finalinde yer alan illbient kolaj öncesi gerçek bir deneyimi karşılar. Daedelus’un elinde yapı bozumu tekniği ile yeniden kurgulanan “1983” parçası elektronik 8bit müzikler ile hiphopun kesişiminin nasıl olabileceği sorusuna net bir yanıtı ile çalışma nihayetlenir. Albümün bütününe baktığınızda sinematik efektlerden, elektronik alaşımlara, hiphop altyapılarından salt mekanikliğe uzanan bir kayıt bütününü temsil edilir. En ufak bir rastlantısal çıkarıma yer bıraktırmadan, incelikli işçiliğiyle beraber.

Kendi başına bu kayıt dahi, Flying Lotus’un müzikal çalışmalarının işitsel olduğu kadar görsel disiplinlerle de bağlantısını koruyan temeller üzerinden yol aldığının işareti. Keza albüm çalışmalarının öncesinde Cartoon Network’ün yetişkinlere yönelik olarak animasyon / çizgi filmleri yayınladığı “Adult Swin” kuşağında müziğini tanıtabilmesi, hali hazırda iki farklı film okuluna devam etmesiyle beraber zihnindeki seslerin görsel karşıtlarına dair çıkarımlarıyla Ninja Tune’dan aşina olduğumuz Hexstatic projesi gibi bir bütünlük karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz Haziran ayında “Warp Records” etiketinden çıkan “Los Angeles” albümü de bu minvalde türlü çeşit detayı içeriğinde barındıran bir devam kaydı olarak dinleyicilerle buluştu. Doğup büyüdüğü, Los Angeles’a da ithaf edilmiş birbirlerinin zıttı müzikal yönelimleri belirlemiş olsa da ana akım ile alternatifi birbirine tutturabilen hiphop müziğinin detaylandırılmış bir özetini barındıran kurgu hemen hemen tüm eleştirmenlerce ortaklaşa bir biçimde çalışmanın ilk detayı olarak belirtildi/yor. Prefuse 73, Daedelus, Koushik, Ammoncontact gibi abstrakt hip hopun önemli simalarıyla aynı kulvardan yola çıkan Flying Lotus’un müziğinde fark edilebilir aksak döngü kırıntıları, akustik vurmalılar ile canlı synthesizerlardan beslenen, katman yoğunluğu ile derinleşen bir bütünlük kulaklarımıza ulaşıyor. Aphex Twin’in deneysel metaforlar ile nam salmış “Selected Ambient Works” serisinden, Rob Mazurek’in 21. yy saykodelik füzyonuna, Philip Glass’ın minimalizm akımına, Coltrane’lerin cazın iç dinamiğine ekledikleri yeniliklere uhrevileştirdikleri müzikal yansılara kadar albümün alt yapılarında karşımıza çıkan seslerden müreffeh bir çalışma “Los Angeles”. Armonik yapısı Peter Thomas Sound Orchestar’ın 1999 tarihli “Warp Back To Earth” kaydına göndermeleri barındıran no wave sinyallerden mülhem “Brainfeeder” parçası ile çalışma başlıyor. Mikro ses kesitleriyle, hoş geldin parçasının ardından düzeneği neredeyse hiç değişmeden korunan bir döngü partisyonuna eklenen ses dizini ile dub sularına açılan “Beginners Falafel”, giderek kuvvetlenen davul partisyonu ile şehrin ortasındaki gürültüyü irdeleyen, Shackleton’un parçalarının tamamlayıcısı olabilecek “Melt!”ve “Comet Course” çalışmaları ile albüm katmanları giderek derinleşiyor. Düz hatlarla örülü illbient tınısına eklenmiş hiphop beatleri ve ses kesitleri ile gizli yüzlerin açığa çıktığı bir arınma seremonisine dönüşen “Golden Diva” albümün deneyselliği ön planda olan iki uç çalışmasına bağlanıyor. Kısa dalga radyolardan kesilip biçimlenmiş ses kolajlarının, elektro akustik gitar pasajlar ile deforme edilmesi neticesinde ortaya çıkan dinlenceliği barındıran “Riot” ve ses elementi kullanımı açısından Aphex Twin’e en çok yaklaşılan anların sahipliğini üstlenen çoklu katman “GNG BNG” ile 3.30 dakika içerisinde elektronika diyarları arasında bir seyyahlık gerçekleştirmeniz kolaylanıyor. 80’lerin elektro seslerinden beslenerek, modernist açılımı imleyen “Parisian Goldfish”, tersi istikamette düşük ritmle başlayan Ahu Keleşoğlu aka Dolly’nin vokalleriyle tam kıvamında bir “soul” parçasına dönüşen “Roberta Flack” ile değişken müzikal kolaj albümün finalini oluşturan üçlemeye uzanıyor. Alice Coltrane’e adanmış “Aunite’s Harp”, “Testament” ve “Auntie’s Lock-Infinitum” parçaları ile Flying Lotus müziğini oluşturabilmesindeki katkıları için bir teşekkür olarak sonsuzluğa sesleri yolluyor, Laura Darlington’ın vokalleriyle beraber. Düşler ile gerçekliğin birbirlerinden giderek uzaklaştığı bir zaman diliminde, Flying Lotus her daim keşfedilebilecek ayrıntıları ile müzikal izler ortaya çıkartmaya devam ediyor. Kuru gürültünün izole ettiği melodilerin peşinde koşarak, ümitle… Yılın en önemli kayıtlarından birine sizde arşivinizde yer açın…

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Flying Lotus Official
Flying Lotus At Myspace
FlyamSam At Myspace
Dolly At Myspace
Flying Lotus Interview On XLR8R
Flying Lotus Review At The Milk Factory
I Create Soundscapes At Myspace
I Create Soundscapes At Blogger
Geskia Official
Geskia At Myspace
Flau At Myspace
Odd Nosdam Official
Odd Nosdam At Myspace
Samiyam At Myspace
Rap Beats Vol.1 Review Cokemachineglow
Meanest Man Contest At RCRD LBL
Meanest Man Contest At Myspace
Dakimh At Myspace
Hit By A Rock At Myspace
Susheela Raman At Myspace
Redvolume
Distance At Myspace
Distance At Blogger

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;

Dinamo – makina10.45[nospam]gmail[dot]com – Makina
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel Harsh Noise By Lanny’s Pics
© Lanny
Flying Lotus Photos Courtesy From
1 2 2* 3

>>>>>Poemé
Bitti O Sevda… – Edip CANSEVER

Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey
Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği
Kaybetti kumarda gözlerim
Kaybetti kumarda gözleri.

Bir koru rüzgarlandı göğüs boşluğumuzda sanki
Uzaklaştı ağaçlar birbirlerinden
Yakınlaştı ağaçlar birbirlerine
Yani her soluk alıp verişimizde bizim
Bir mekik gibi kalbin
Bir mekiği gibi kalbim
İşleyip durdu bu yitikliği yeniden.

Ne kaldı
Farkında mısın bilmem
Gündüzler..
Gündüzler biraz azaldı