>Bi’Daha Deuss Ex Machina # 214 – In The Beginning There Was Grain

Leave a comment

>Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_214_–_In The Beginning There Was Grain

13 Nisan Pazartesi gecesi *tekrar edilmiş programın parça dizinidir.
İlk Yayın Tarihi: [Canlı Olarak: 02 Haziran 2008]

>>>>>Musique
>1<-Rechenzentrum-Simulacrum (Mutek_Rec),
>2<-Ital Tek-Cyclical (Planet µ)
>3<-Cyrus-Bounty (Tectonic)
>4<-Reso & Rogue Star-No Such Things As Fate (Urban Graffiti)
>5<-TRG-Horny (Reso Remix) (Subway)
>6<-SPL-Sober (Habit Recordings)
>7<-Darqwan-Universal Wan-Ting (Planet µ)
>8<-Plastician Feat. Skepta-Intensive Snare (Soul Jazz Records)
>9<-Headhunter vs Ekelon-Timewarp (Planet µ)
>10<-Silkie-Dam 4 (Soul Jazz Records)
>11<-Hijak-Nightmarez (Tectonic)
>12<-Skream-Nemesis (Tempa)

In The Beginning There Was Grain Bölüm (214) – Tersine Giden İşler Sentezlenen Domino Efektleri İnadına Yeniden Israrla (RoKuuN)

>>>>>Bildirgeç
…Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler

Rechenzentrum At Last.FM
Rechenzentrum At Myspace
Weiser Music
Mutek Festival

Ital Tek At Planet µ
Ital Tek At Myspace
Cyrus (Random Trio) At Myspace

Reso At Myspace
Reso At React FM

Rogue Star At Myspace
Urban Graffiti At Myspace
TRG At Myspace

SPL At Myspace

Darqwan aka Oris Jay Official
Darqwan aka Oris Jay At Myspace
Plastician At Myspace
Skepta At Myspace
Headhunter At Myspace

Ekelon At Myspace
Silkie At Myspace
Hijak At Myspace

Skream At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
www.dinamo.fm – misak[nospam]dinamo[dot]fm – http://deuss-makina.blogspot.com

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel
Dubstep One Love – By R.M.Koolhoven
© R.M. Koolhoven’s Photos

>>>>>Poemé
Söyleyecek Bir Şey Yok – Philip LARKIN

Uluslar için, ayrık otları denli cılız,
Göçebe kavimler için, kayaların arasında,
Kısa boylu, asık yüzlü kabilelere
Ve parke taşları gibi kenetli ailelere
Fabrika kentlerinde karanlık sabahlarda
Ağır ağır ölmektir yaşam.

Ve tüm ellerindeki
Yaratma ya da kutsama,
Sevgi ya da para ölçme yolları
Ağır ağır ölmek yollarıdır.
Mızrakla domuz avlayarak ya da
Garden parti vererek geçen gün,

Tanık iskemlesinde ya da
Doğum masasında saatler
Hep ağır ağır ilerler ölüme doğru.
Ve kimine bunu söylemek
Hiçbir şey demez, kimine de
Hiçbir şey bırakmaz söyleyecek.

Çeviri: Şavkar ALTINEL – Roni MARGULIES
Kaynakça: Siir.gen.tr

>Deuss Ex Machina # 233 – A Esperança é A Coisa Com As Penas Essas Varas Na Alma

Leave a comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents

Deuss_Ex_Machina_233_–_A Esperança é A Coisa Com As Penas Essas Varas Na Alma

24 Kasım 2008 Pazartesi gecesi yayınlanan programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Album Of The Week – Distance-Repercussions (Planet µ)
>1<-Headhunter-Axis (Tempa)
>2<-Ramadanman-Core (Soul Jazz Records)
>3<-Likhan’-Daoine Sidhe (7even Recordings)
>4<-Obeah-Kiss (VIP Mix) (Kraken Recordings)
>5<-Distance-No Sunshine (Planet µ-Chestplate)
>6<-Distance-Present Day (Planet µ-Chestplate)
>7<-iTAL tEK-Wind Tunnel (Planet µ)
>8<-PhoneCall & Kadri Hansen-Last Turn (Lejal Genes)
>9<-Cotti vs. Chefal-Latest Technology (Soul Jazz Records)
>10<-Ebola-Neck Sprain (Proboscus)
>11<-Bar 9-Malicious Thoughts (Audio Freaks)
>12<-Mackjiggah-Cheap Trick (Police In Helicopter)
Download-İndir

A Esperança é A Coisa Com As Penas Essas Varas Na Alma Bölüm (233) – Tazelenebilecek Bir Dirhem Ümidimiz Kaldı, Onu Da Elleriniz Arasında Arzu Ettiğiniz Şekilde Dejenere Edip İflahımızı Kesmeyin!!!

>>>>>Bildirgeç
Yaşamı idame ettirmemizi sağlayan olgu bütünlerinin, temelinden sağlama alınarak, ilerisi tahayyül edilerek, çekincelerin asgariye indirilmesi neticesinde ortaya çıkan, bir şekilde yaşam döngüsünü de kolaylayabilmemizi sağlayan ümidi sayfalarımız aracılığıyla irdelemeye çalışmıştık geçtiğimiz yazı dizini dahilinde. Kolaylıkla pes edilemeyen, direnci arttırıldıkça, yeni çıkışlar keşfedildikçe daha da artan bir ivme ile özgüven tazelememizi kolaylayan bir imge olan ümit. Dönüşümlerin kendi ekseni içerisinde hızlanmasına karşın, tedbirliliği elden bırakmamamızı sağlayan bir aracı olan ümit, şimdi ve şu anda üzerinde daha fazla kafa yormamızı gerektiren sorunlar karşısında yılmadan, hatalardan ders almamızı da sağlayarak yolumuza devam etmemiz için bir vesile teşkil eden konumuna değinip çıkarımlar gerçekleştirmek istiyoruz. Sorunların tam merkezine odaklanabilmemizi, etkisi olayların gelişimine sebebiyet veren diğer unsurların perdelemesinin önünü alabilmemizi sağlayan yegane bir olgu, ümit. Vakıf olduğumuz, idrak ettiğimiz, düşüncesine de ortak olmaya çaba sarf ettiğimiz hayat gailesinin rayından, alı koymadan, bi’çareliğe de düşmeden karşıt duruşumuzu yapılandırabilmemizi sağlıyor. Kös kös düşüncelerin taşıdığı, aşina olunan ama farklı ambalajlarıyla yeni görünümlü eşik, ayrımlarda, gözyaşlarımızla, kendi korkularımızla, sözleştiklerimizle, sözcüklerimizle bünyeyi sarıp çevreleyen, dar alana kıstıran fırtınaların etkisini azaltmaya çabalıyoruz. Kelimelerden, yeni koruma kalkanları türetmeye çalışıyoruz, ümit olgusunun direncini arttırmaya biat ederek. Kendimizi telkin ederek, giderek makinaların ruhuna teslim olma kolaycılığına alışmış, kanıksamış modern zamanlar bireyleri olarak, farkındalılığımızı arttırmaya çaba sarf ederek. Rutin döngülerin dışında da, zaman zaman hissiyatımızı yitirdiğimiz anların ötesinde de hala bir ışık hüzmesi imgesine bürünen ümidin varlığını hat’ra düşürmek olarak betimleyebiliriz, ezcümle.

Açmazlar çoğaldıkça, yerini dolduramadığımız kaybettiklerimizin, elimizden kayıp gidenlerimizin, muğlaklığını aşabilmek için de gerekli olanı konumlandırır aynı zamanda, ümit. Pusun içerisinde de pusulasız yön tayin çalışmasına benzetebileceğimiz, akışı donduran, tersine giden durumun farkına vardığımız anlarda hedef olarak kendimize belirlediğimiz, ulaşmaya çabaladığımız bir boş sayfayı da temsil eder ümit. Yılgın davranışlarla karşı karşıya kaldığımızda hasılolagelen sindirilmişliğin ve yıkılmışlığın üzerine korkularımızı yenerek gidebilmemizi temsil eder. Her ne olursa olsun. İnsancıl kaygıların, metodlaştırılmış önce-sonra çizelgesi belirlenmiş istikametlerdeki “duygu” kaymalarına, karmaşıklığı egale edebilmeye de vesile teşkil eder. Söylenmiş ‘feylezofik’ sözlerin ortaya çıkarttığı ana resimde de kabaca bu kavis, düzenek, yol (tarifi size kalmış) gibi imgelerle anılan, mürekkebin artık görünmez kıldıdığı hayat imgesine ev sahipliği yapan kirlenmiş sayfanın yenilenmesine imkan sağlar. Çözüm olarak tanımlandırılan, bu giriftleşen yumağın içinden çıkılmaz bir kördüğüm haline dönüşmesine neden olan çözümsüzlüğün yanılsamasından ayabilmemize imkan tanır. Yönelişimler, rastgele oluruna bırakılmış karşılıklar karşılaşmalar, tavizlerin artık verile verile sonuna geldiğimiz gerçekliliği gibi pek çok alt detaylandırma ile beraber bir bütün toplamında “umut” olgusu, akışın düzenini de sağlayan bir etmen haline evrildiğini rahatlıkla iletebiliriz. Sonsuz bir kümenin, belirsiz kesişimlerinde ortaya çıkartılan karaşınlığın, bilinmezliğin önüne farklı tedbirlerle çıkabilmemiz de cabasıdır, ha keza.

Kısa değiniş ve alıntılar ile beraber farklılaşan okumalara, çıkarımlara izin veren ümit, günceyi de sağlatan, sıklıkla bahsettiğimiz üzere hayatın basitleştirildiğindeki getirilerden birisini oluşturan bir yapıyı temsil eder. Handiyse tüm hayatımızı kaplayan -bilgi- ekranlarının, izleyicisi olarak kalmış olsak da, kimi zaman dahil olduğumuz genel temsillerin sağlayıcısı, kameraların, tepegözlerin, gizil kayıt edicilerin, ses alıcılarının, ağ yapılandırmalarının vs. komplike bütünlüğünde insancıllığımızın özüne vakıf olabilmemizi, değişkenliklerin tüm o sabit matematiksel parametrelerinden farklı olan, salt gerçekliği idrak edebilmemize imkan tanır. Kimlik ve aidiyetlerin deyim uygunsa çivisi çıkana kadar deşildiği, birilerinin fikirlerinin mutlak karşıtlığında olduğuna kanaat getirdikleri ötekilerine, öteki addetiklerine dair bir bilgi kırınıtısından bile çokça gündemin altını üstüne getiren söylemlerin ortaya atıldığı zaman diliminde, elbette ki tek başına ümit bizleri farklı bir konuma taşımayacaktır. Ancak, kendi kendimizi sıkıştırdığımız düz idelerin, aralıksız tekrarlarına dayalı olan görüngülerin, birbirinden hiç te farklı olmayan girişimlerin, sadece olduğumuz noktada sabit kalmamızı sağladığı aşikardır. Ümit, bu değiştirilemezlik kartına sıkı sıkıya tutunan birbirleriyle bağlantılı iliştirmelerin, yaşantıların, teşebbüslerin neticesinde ortaya çıkan mutsuzluğun, bedbinliğin tersi bir aynalamayı yapabilmemizi sağlar. Mutlak doğru olarak kabul ettiğimiz pek çok önermenin, sorgulanabilirliğine imkan tanıyan ümit, sorunların üstesinden gelebilmemize, tesbitlerle, kendi bilincimizle alternatifler oluşturabilmemize olanak sağlar. Bir nevi kafa ayarı kabilinden.. Bireyi sonuca götüren ince işçiliğe zemin sağlayarak. Theodor Ludwig Wiesengrund Adorno’nun yapıtı Minima Moralia’dan alıntılarla sözümüzü bağlayalım: “Umutsuzluk karşısında sorumlu bir biçimde sürdürülebilecek tek felsefe, herşeyi kurtarılmanın bakış açısından görünecekleri biçimiyle düşünme çabasıdır. Kurtarılışın dünyaya saçtığı ışıktan başka ışığı yoktur bilginin; başka her şey kurgudur, tekrardır, sadece tekniktir. Perspektifler oluşturulmalı, öyle perspektifler ki dünyayı yerinden uğratsın, yadırgatsın, onu bütün çatlakları, kırışıklıkları, yara izleriyle birlikte bir gün mesihin ışığında görüneceği gibi sefalet ve çarpıklığıyla göstersin. Keyfiliğe ya da cebre kaymadan, sadece nesnelerle temas yoluyla böyle perspektiflere ulaşmak- düşüncenin görevi sadece budur. En kolay şeydir bu, çünkü durum bunu istemektedir bizden, çünkü sonuna kadar götürülen negatiflik, adı konduğunda ve göz kırpmadan yüzleşildiğinde, kendi karşıtının ayna imgesini verir. Ama aynı zamanda en imkansız olan şeydir, çünkü varoluşun menzilinin dışında duran, bir milim bile olsa dışında duran bir bakış açısını gerektirir; oysa hepimiz biliyoruz ki herhangi bir geçerli bilgi ancak varolandan elde edilebilir, ama böyle olduğu için de kaçmaya çalıştığı sefalet ve çarpıklığın izlerini taşır. Düşünce, koşulsuz olan adına kendi koşulluluğunu ne kadar yadsırsa, dünyaya da o kadar bilinçsizce ve dolayısıyla o kadar yıkıcı biçimde teslim eder kendini. Sonunda kendi imkansızlığını bile mümkün olan adına kavramak zorundadır. ama düşüncenin böylece altına girdiği yükün yanında, kurtarılmanın gerçekliği ya da gerçekdışılığı sorunu da pek önemsizdir.”

Müziği hayatın içerisindeki olguların aynalaması olarak değerlendirmeye gayret sarf eden Deuss Ex Machina, Pazartesi akşamı Dinamo 103.8’de yayınlanan bölümünde ümidin aklımıza da düşürdüğü yansılarına göndermeleri barındıran bir seçkiyi sizlerle paylaştık. Salt melodik kurguların birbirleri ardılınca dizilimden mümkün mertebe imtina ederek, alternatif geçişlerle kotarılan bir bütünlemeyi, yüzeyler arasından geçişimlere de imkan sağlayarak kotarmaya çalıştık. Seslerin de bizlere sunduğu müzikal atmosferin, yanıtsız kalmış sorularımıza, biriktire biriktire irice, yığın haline dönüşen sorun yumaklarına, isteyip de ulaşamadığımız, gün gelir belki ümit bir şans bulur diyerek kendi kendimizi avuttuğumuz, hayallerimize, gün ve geleceğimize dair gözlemlerin tümüne dair bir açılım sağlama teşebbüsüyle 233. bölümü ardımızda bıraktık. Deneyim ve kurgulama tekniği açısından da, tüketim çılgınlığına dahil olmadan kendi karakteristliğini yakalanması konusunda önemli bir eşik oluşturan elektronik müzik formlarından Dubstep’in sacayakları arasında anabileceğimiz etiketlerden “Planet Mu”nun keşiflerinden Greg Sanders aka Distance’ı ikinci albümü olan “Repercussions”ın arifesinde sizlerin ilgisine sunuyoruz.Puslu bir atmosferin kendini sıklıkla gösterdiği bir şehir olan Londra’nın modern ‘elektronik müzik’ sahnesi üzerinde yaygınlaşmakta olan, akım olarak Dünyanın herhangi bir noktasındaki dinleyici ve üreteçler için de yeterli beslenme noktasını oluşturan müzikal iklimi yeni ufukları keşfedebilmemizi sağlıyor. Deneysel izleklerin cesurca uygulanmasına olanak sağlayan, melodinin kuvvetli olmasının yanı sıra sözlerin günceye dair önemli anektodları barındırdığı, karakteristik, kişiselleştirilebilecek, ayrıntılardan mülhem türetimlerin odağı, güncel olduğu kadar özümsenmiş eski seslerin de kıymeti konusunda tereddütsüz saygının tescil edildiği müziklerin merkezi olan Londra, sekiz yıllık geçmişi üzerinde yeni müzikal konumlandırmalar konusunda, günümüzün en heyecan verici müzik disiplini haline dönüşen Dubstep’in yer altından yükselen sesinin ana akımı zorlamasına şahit oluyoruz. Her geçen gün üretilen çalışmaların birbirlerinden farklı ses temasları ile salt bir müzikal form olmanın ötesindeki anlamları konusunda, yıllar öncesinde Minimal Techno için duyduğumuz heyecanı yine yaşayabilmemizi sağlaması bile başlı başına önem arz ediyor, kısacası. Alternatif üretimlerin hızlıca yayılmasında, kendin üret akımının yaygınlaşması neticesinde oluşan bu türetim çeşitliliğine vesile teşkil ediyor olması da Dubstep’in genel geçer bir müzik formunun ötesine taşımaya yetiyor. Tıpkı, öncüsü olarak kendi alt türlerini de geliştiren dub-reggae formu veya dubstepe geçişi kolaylamamızı sağlayan Grime ve 2step gibi disiplinlerin gri atmosferi tumutraklı ses şenliklerine çevirmesindeki yetkinliği irdeleyebilmeniz mümkün. Greg Sanders’ın Distance namı ile yayınlamış olduğu kayıtlar da bu minvalde, deneysellikle imtihanın henüz çok başında olan bir akımın ilerisi için itinayla kulak kabartılması gereken örneklemeleri barındırıyor. Endüstriyel seslerin yoğunlukla parçaların içerisini kuvvetlendirdiği ayrıntılamalardan tutun da, gitarla olan 18 yıllık haşır neşirliğin neticesini yansıtan ses kesitlerinden beslenen yapılar Distance’ın ana eksenini oluşturuyor. Sınırsızlığa özellikle vurgu yapılan “distorte” edilmiş gündelik seslerin nasıl birer birer müzikal izlek haline dönüşebileceğinin de altını doldurmayı başarıyor, Greg Sanders ürettiği kayıtlar dahilinde. Henüz dinleyici tarafında olduğu dönemlerden Pantera, Sepultura, Fear Factory gibi Rock müziğinin haşarı ekiplerinin azami limitleri zorladığı müzikal tedrisatlarını dinlemiş, özümsemiş sanatçının, kolej günleri dahilinde de başta Dillinja gibi Drum & Bass’in yüksek temposunun yanında, atmosferinin karaltıyı, biraz önce değindiğimiz gibi, Londra’nın atmosferindeki koyuluğu da yansıtan melodik kesitlerden titreşimler ortaya çıkartan prodüktörleri takip etmesi ve Aphex Twin, Red Snapper, Portishead gibi elektronik müziğin genel çehresindeki gelişimi irdeleleyebileceğiniz mihenk taşı ekiplerinin yaratıcılıklarından birer tutam eklentiler barındıran bir içerik Distance’ın dubstep bakışımını tümletmemizi kolaylıyor. Tıpkı bir filmin detaylandırılmış senaryosunu okumak gibi, Distance’ın müziğinde de kulağa aşina gelen sesleri takip ederek, hayata dair çıkarımlar gerçekleştirebilmek, müziğin salt bir fon olmasının ötesindeki anlamlandırmaları yorumlayabilmek, bir kaç dinleyişten sonra mümkün.Greg Sanders’ın Distance olarak müzikal kariyerinin başlangıcı da bu izleme, dinleme, gözlem gibi birbirleriyle bağlantılı bir güzergahın takibi neticesinde ortaya çıkar. Phil adlı arkadaşının tavsiyesi üzerine, garage ve 2step gibi, dubstep ile aynı soy ağacında yer alan müziklerin izlerinden, Kiss FM de DJ EZ’nin Wookie, Zed Bias, Oris Jay, DJ Zinc gibi üreticilerden seçtiği parçalarla oluşturduğu, karanlık yönleri ağır basan setlerde duyumsadıklarının etkileşimi ile kendi müziğinin oluşturabilme gayreti içerisinde kendisini bulur. Bu yönelişimin ilk meyvesi olan “Trust My Logic” parçası yıllar boyu dinlediği DJ EZ’nin programında yer almasıyla beraber Distance ismi yavaş yavaş duyulmaya başlar. Bu satırlar dahilinde sıklıkla adını andığımız, bir şekilde dubstepin sınırlarında kendine yer bulan üreticilerin çalışmalarının ilk dinletişlerini gerçekleştiren, onların, deyim yerindeyse ellerinin ısınmasını sağlayan, destekçisi olan, sınrısızlıklarına dair gözlemlerini paylaşmaya çalışan, yapımcı Mary Anne Hobbs’un 2006 yılında BBC Radio1’da küratörlüğünü üstlendiği “Dubstep Warz” özel programında, Digital Mystikz, Loefah, Hatcha, Kode9 & Spaceape, Skream ve Vex’d gibi dubstep’i adını veren isimlerden, onların bu çıkışlarına ortak olan yenilikçi isimlerin karşılaştığı kurguda yer alması, Distance’in yolunu dikkatli bir biçimde emin adımlarla ilerlettiğini, bir yandan da müziğinin duyurabilmesinin önünü açmayı başardığını gösterir. Karanlık ekolarla harman edilmiş ses örgüleri, birbirlerine lehimlenmiş izlenimi uyandıran elektronik sekansların endüstriyel soğuklukla buluştuğu “debut” albüm “My Demons” bu ilerleyiş içerisinde dinleyicilerle buluşan ilk kayıt olur. Planet Mu etiketiyle yayınlanan çalışma, tıpkı gizli bir cevher olarak tanımlayabileceğimiz Scorn ve ardılından çalışmalarına yeni düzenleme / remiks prodüksiyonu gerçekleştireceği Vex’d gibi sanatçı/ekiplerin kotardığı derinlikli, endüstriyel, aksak ritmlerle de arasını soğutmayan, gerçekliğin acıtıcı yönlerini irdeleyen isimlerin arasında kuvvetli bir ismin eklenmesini sağlar. Başka bir Dünya’nın sokaklarını, sesini duyumsuyorum dediği girişiyle beraber, Trent Reznor gibi solo kariyeri içerisinde elektronik tınılara da evrilen yapılandırmalara benzeşen, Night Vision, içeriğe olduğu gibi montelenmiş saf ve rafine drum machine kesitlerinin çiğ bir jangılın sınırlarını imlercesine seranat eylediği My Demons doğaçlaması, sert ritm döngüsünün üzerine serpiştirilmiş metal gitarlarının (bu sefer hazır ses kesidi yerine Greg Sanders’ın 18 yıllık emektar gitarından yükselen akorlara ev sahipliği yapan) tonlamayı değiştirdiği, durağan bir atmosferle tüm çözümlemeyi beraberinde sunduğu, başyapıt Traffic kaydın ilerleyen bölümlerinde dinleyicileri farklı sürprizler beklentisine ortak eden bir bağlac olur. Keza, ismiyle müsemma olmasa da Ska parçası da bu keskinliği barındıran, bir dönem Aphex Twin’in de müziklerinden dinlemiş olduğumuz endüstriyellikle terbiye edilmiş idm, akıllı dans müziği formuna dönüşen çalışma gibi örnekler, bu kırılgan hattın üzerinde evrilerek geliştirilen, kelimenin hakkıyla beraber aksak ritimlere kucak açan, bass kümelerinin merkeze taşındığı Fractured, ambient’ın puslu havasından esintileri barındıran Delight ve ötesiyle beraber Distance’ın müziğinin tüketim çarkının dışında kalan nitelikli işlerden birisi olduğunu kantılar. My Demons aynı zamanda Dubstep Forum tarafından 2007 yılın en iyi albümü olarak da tescillenir, dinleyicilerin oylarıyla beraber. Sınırsızlığı müzikal anlamda ispat eden çalışma böylelikle çıkan seslerin gereken yankıyı da bulabildiğine dair çıkarımlarla beraber, özellikle İngiliz eleştirmenlerce el üstünde tutulur. Geçtiğimiz Pazartesi günü yayınlanan ikinci çalışma olan “Repercussions”da bu minvalde en az ilki kadar kuvvetli seslerden örgülenmiş, dinleyiciler için alternatif olanı yakınlaştırmayı kendine şiar edinen bir bütünsellik barındırmakta ilk elden. My Demons’ın oluşturduğu derinlemesine ses kesiti, kurgulanabilir mekanik dış sesler, en önemlisi drum & bass’de de kulaklarımıza çalınmış yoğun bas kümelerinin kesişiminden elde edilen bir ezgi bütünlüğünün kuvvetlendiği, daha oturduğu bir yapı Repercussions’ın ana eksenini oluşturmakta. Sadeleştirilmiş melodi kesitinin üzerinde, kirini belli eden bir atmosferi beraberinde getiren Magnesium ile nahif bir giriş gerçekleştirilir. Shackleton ve Skull Disco projesinin içerisinde sıklıkla kullanılan oryantal motiflerin paralelinden bir ses seceresi ortaya çıkartmakta olan, Out Of Mind inişleri ve çıkışlarıyla beraber bass’ın gücüne teslim olmayı sağlayan deneysel dans müziğinin sınırlarına dahil olmamızı sağlıyor. Günümüz Dünyası’nın bağlı ve bağımlı bırakılmış yaşantısına göndermeleri barındıran eleştirileri, ses kompozisyonu içerisinde kurgulanışı ile sinematografik yansılara eşlik eden, şimdiden albümün baş yapıtlarından birisi olan Free Me, karaşınlık ile özdeş girişini müteakiben de, püriten metal gitarlarının kudretli akorlarına ev sahipliği yapan “mosh – step” Koncrete ile Distance’ın derin imgelemleri arasında seyrüseferimiz devam eder. Melankolik aynalamasıyla Burial, iTAL tEK gibi, dubstep dinleyicilerini olduğu kadar ana akım müzik dinleyicisinin de beğenisine hitap edebilecek, çoklu müzikal kesitlerden beslenen, soluk aldırmadan dinletmeyi başaran Loosen My Grip gibi ağıdımsı ezgilere de yer veren bir çalış aynı zamanda, Repercussions. Bu sonsuza kadar tüketilmişliğin bataklığına kendini kaptırmış insanı yüzleşmeleriyle buluşturan, seksenli yılların elektronik müziği ile endüstriyelliği buluşturan, dahice bir kolaj olarak betimleyebileceğimiz Mirror Tell ile finale uzanıyoruz. Yoğunlaştırılmış gitar akoru üzerine bezenmiş olan bass kesitlerinin harmanına imkan sağlayan Skeleton Grin, dubstep’in dingin olan yüzeylerinin yanı sıra, böylesine de kuvvetle yoğrulabilen, dinamik yapılara da evrilebileceğini ispata çalışan bir dinlencelik olarak kulaklarımıza çalınmayı, uzunca bir süre dinlencelik listesinde de kendine yer edinmeyi garanti ediyor. Tekinsiz bir Dünya’nın girdabında sesler daha da fazlasıyla hayatı ilmiklemeye, çözeltiler, müzikler ile hayata karşı daha metanetli yaklaşabilmemize yardımcı olmaya devam ediyor. Distance’ın müziği bu minvalde, yeterince açık ve seçik olarak dinleyicilerle buluşuyor. Tekdüze ritmlerle örgülenmiş kendini müzik olarak tanımlayan yavanlıklardan sıkılanlar için, Distance’ın daha önce sadece kendi şirketi olan Chestplate’den yayınlanmış olan kayıtların da yer aldığı ikinci bölümünün pekiştiriciliği ile tadını çıkartmanızı salık veririz. Keşfedin…

…Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
Dinamo – makina10.45[nospam]gmail[dot]com – Makina
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8 ———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel
Hope – By Super_G
© Super_G
Distance Photos From
1– –2– –3

>>>>>Poemé
Mendilimde Kan Sesleri – Edip CANSEVER

Her yere yetişir
Hiçbir şeye geç kalınmaz
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla.

Boynu bükük duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet Abim benim
insan yasadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve birgün birinin bir adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anisi işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
— Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben —
Cigara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun cabuk
Bakıyorum da şimdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar…
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli degil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
işte o kadar.

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.

>Bi’Daha Deuss Ex Machina # 191 – Başka Bir Groove Mümkün

Leave a comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents

Deuss_Ex_Machina_191_–_Başka Bir Groove Mümkün

06 Ekim 2008 Pazartesi gecesi *tekrar edilmiş programın parça dizinidir.
İlk Yayın Tarihi [25 Kasım 2007]

>>>>>Musique
>1<-S.N.O-Disturbance (Earwax)
>2<-Benga & Coki-Night (Tempa)
>3<-Benga-Emotions (Tempa)
>4<-Skream & Cluekid-Sandsnake (Disfigured Dubz)
>5<-Bass Clef-1471 (Blank Tapes)
>6<-Plasticman-The Rush (A.R.M.Y.)
>7<-Zinc-Flim (Skream Remix) (Rinse Recordings)
>8<-The Bug Feat.Killa P & Flow Dan-Skeng (Hyperdub)
>9<-Appleblim-Girder (Skull Disco)
>10<-Skream-Deep Concentration (Tempa/Rinse Recordings)
>11<-Benga-Live Drums (Rinse Recordings)
>12<-MRK1-Trip Down The Nile (Planet µ)
>13<-Şevval Sam w.Up Bustle & Out-Istanbul’s Secrets (Kalan Müzik)

Başka Bir Groove Mümkün* Bölüm (190) – Gelir Geçer, Birbiri Ardında Çember Çember Daireler, Korkmadan Sesini Yükseltir Işık Tutmuş Haleler (KaOZ)

Barışarock 2007’de yer alan elektronik sahnesinin küratörü, Loststone’un önermesi.Affına sığınarak kullanıyoruz.

>>>>>Bildirgeç
Uzunca bir süredir kemikleşmiş giderek soyutlanmış bir bakışım tüm benliğimize hakim olmaya çabalıyor. Kaidelerin ve bunların yazılı olmayanlarının yer aldığı halk kültürlerinin birer birer set çekilerek yabancılaştırılması, unutturulması. Algıda seçkiciliğe ulaşmak için elimizdeki imkanları olabildiğince kullanmak yerine nasıl olsa sonu gelmezlere sığınarak, tüketmeye devam ediyoruz. Ancak şu noktada görünen odur ki sevgili okur ; giderek tükeniyoruz. Tükete tükete harcayacak kültürel birikimlerimiz, bizi biz yapan değerlerimiz teker teker eski oluyor. Mazinin derin sularında geride bırakılmış bir kayıp ada izlenimini taşıyor. Düşünsel gelişimlerden ziyade hep söyülüyoruz yinelemekte de bir beis görmüyoruz : « Maddi önceliklerimle örtüşen açılımlar daha çok ilgimizi çekiyor » Hal böyle olunca da, gerekliliği ve elzem olması bir yana bazen çok lazım gelen, iştah açan pek çok ayrıntı ancak sayfaların arasında keşifler gerçekleştirme şansımız ile orantılı olarak giderek bizden uzaklaşıyor. Keşif derken kazı kazan kartlarındaki bölücülükten bahsetmediğimizi anlamışsınızdır.

Yazılı olana gerçekliği ispat edilmiş çözümlemelere sadakattan, sözlü söylencenin dedikodu yüklemli özneleri ile bezendiği günümüz anlatımları, anlamalar ve çıkarımlar’ın daha çok ilgi toplaması da bu ayrıştırmayı daha derinlikli yapıyor. Meramını anlatmak için sadece 500 (yazıyla beş yüz) kelime dağarcığı ile anlaşan bir neslin ahvali olarak tabii ki böylesi okumalar zor gelecektir. Merkezci çıkarımların yerine çok rahatlıkla kullanılabilecek olan pek çok açılım daha öğrenme çabasının başında iken itirazlarımız yükseliyor. Ayrıntılara ve onların beraberinde sunduğu gerçekliğe karşıt bir duruşu savunmamız bekleniyor. İstekler ve beklentiler çok çeşitli olsa da öznesinde var edilmiş olan hazır kullan atmasan da bir kenarda dursun hegemonyası böylesi bir süreci de takip ederek kendine yeni taraftarlar, ilgili bilgisizler cephesi oluşturuyor. İyi olduğuna belki pek çoğumuzun kâni olduğu pek çok konu veya isim veya tür veya …. (siz doldurun) tamlamalarında ince bir düzenleme, bir yadsınamaz biçimde yanlış veriler ortaya atılıyor. Üstelik yeniden ve yeniden bitmek tükenmek bilmez bir çaba ile bir kaç sefer duvara yapışılsa da en sonunda o eşiği de aşacağına biat edilecek derecede ısrar ve itinayla.

Aidiyetlerin ve kişisel birikimlerin temellerini oluşturan ananevi doğrular, doğru bilinci oluşturan gerçeklik kısa sürede bu ön koşullu ve her daim ben haklı çıkarım diyen ön yargıların hem kurbanı hem de bozguna uğratılan öznesi oluyorlar. « Neslinbuk » sitesinde abidik gubidik gruplaşmalar ile başlatılan ayrıştırmalar giderek tonu ve dozu arttırılmış bir biçimde ucu bilakis içinde yazmaya hevesli onlarca insanın da yer aldığı kitlelerin önünü tıkamaya çalışıyor. Günlerdir gazetelerin sayfalarında yer alan onlarca haberdeki yitirilen yaşamlar birer metafor olarak kullanılarak nasıl doğru vatandaşlar olarak yaşamamız gerekliliğini ortaya koyamaya çabalıyor. Giderek birbirinden korkarak, giderek kendi aidiyetini, kimliğini, öteberisini bir kenara bırakıp tekdüzeliği benimsemek hiç olmadığı kadar sert bir biçimde asimile edilmeye, yontulmaya uğraşılması da yirmibirinci yüzyıldayız hala neredeyiz ? biz kimiz ? söylemlerini düşünmeye sevk ediyor. Hümanizma zaten çoktan yenilen yutulan bir şey olarak espri malzemesi oldu. Geriye kalanda oyun konsollarında oynamaya kıyamadığımız, savaşlar, takipler, adam öldürmeceler’in joystick sesleri « ciuv, ciuv yaşasın bir kaç level daha atladım ». Sahte bir gelişmişlikten ziyade gerçekten emek sarf edilmiş ve enikonu her konuda doğru ahkâmlara en çok ihtiyaç duyduğumuz, ilericliğin ötesinde bilginin doğruluğuna sahip bir tevazulu yaşam daha mutlu kılacaktır ; « multi kültürel » dünyamızı.

Jenerik olmak değil zaten amaç. Epi topu bir toplu iğne kadar yer kaplayan beşeriler için (öyle görüntülenmekte en son teknolojili earth, maps yazılımlarımızda) fezadan gelen bir mesaj olarak da algılayabilirsiniz tüm bunları. Halet-i ruhiyelerin daha da içinden çıkılmaz duvarlarla ördürülmeye çalışılmasına karşın, sesin gerçeğe ulaşabilmesi için tekil çabalar en nihayetinde bir bütüne ulaştığında, bütün bu kakafoniyi de izole edebilecektir. Galiba bütün temenni de bunun bir an önce gerçekleşebilmesi. Öncelik, itibar ettiğimiz değerlerin farklılıklarına, konuşma biçimlerimizde vurguladığımız kelimelerin ayrıklığına karşın hala tek bir dil ortaya çıkartabilmenin de mümkünatı. „En azından ümit hala, fakirin ekmeği“….

Müzik’de bu dehşetengiz handiyse milimi milimine düşünülerek kotarılmış bir yap boz izlenimi veren yaşanıtda bir ırama noktasını oluşturuyor. Yanlı ve bariz bir biçimde propaganda malzemesi olanlarından öte, içten içe doğruları paylaşan; ama sözel ama enstrümental anlamda üretimlerin, elitist olmak için yırtınmadan da bir şeyleri ortaya çıkarılabileceğinin mihenk taşı. Evet bildiğiniz „müzik“. Kimi zaman sıkıntılarımıza merhem olan, kimi zaman çözümsüzlüklerimizi aşabilmemiz için gerekli olan, ama bazen de yukarıda irdelemeye, merak uyandırmaya çabaladığımız hayat ile ilintisi her ne kadar çokta istenmese de çok kuvvetli olan ses yığınları. Yıkımın, özde ve sözde başlamasının karşısında, edebiyat, resim, heykel, sinema gibi gerek görsel gerekse de duyusal anlamda bariz bir karşı duruşun, olmasını istediğimiz tamlamasıyla „sağduyunun“ harcı.

Deneysel çalışın, farklı tematik noktalardan hareketle ayrı nüanslarını barındıran bir tür olan dubstep’de bu önerme dizini içerisinde Deuss Ex Machina’nın müzikal tını denizinden sizlere sunmaya çabaladığı bir diğer izlek olarak sizlerin beğenisine sunuluyor. Tüketilmekte olan düz elektronik hatların çok daha ötesinde, çok daha derinlikli bir ses teması „dubstep“. Alabildiğince genişleyen ve esnek yapısı ile 2 Step, UK Garage, Grime gibi öncüllerinden, Dub, Reggae ve Drum & Bass gibi bağımsız müzikal disiplinlerden feyz alınarak kotarılan, düzenlenen, yeniden yeniden kurgulanmaya imkan tanıyan bir seyrüsefer. Dinlendikçe, alternatif açılımların çokluğu hasıl olmuş bulunan tek düze ritimlere ne kadar çok dayanmışız sorusunu da gündeme getirmesi dahi başlı başına „türe“ bir artı puanı hak ettriyor. Ses denizi olarak yapılandırılmış enstürmental versiyonların isimsiz „dubplate“ plaklarından yayılamasının üzerinden de neredeyse yedi sene geçmiş olması, „dubstep“i keşfetmek için henüz geç kalmadığımızın da göstergesini oluşturuyor.

„Dubstep“in tanımlayıcısı veyahutta ön çıkışını gerçekleştiren isimler „El-B, Oris Jay, Zed Bias ve Steve Gurley (sanatçının prodüksiyonları Tempa etiketinden yayınlanmış bulunan Roots Of Dubstep toplama albümünde dinlenebilir.) olarak Wikipedia’da karşımıza çıkmakta. Farklı ses alaşımları ile kotarılmasına karşın genelin dışında duran, irdelemelik, tadımlık değil doyumluk kayıtlar olarak da değerlendirilmesi farz çalışmalar olarak kısa bir özet geçebiliriz bu kayıtlar için. 2001 yılında Soho’da faaliyete geçen Forward>> kulübü ve „Ammunition Promotions“ da „dubstep“ teriminin ilk defa duyurulduğu ve bugün dinlediğimiz onlarca prodüksiyonun, çalışın temellerinin atıldığı bir başlangıç noktası olarak değerlendirilebilir. Daha sert ritim örgüsü ve karaltılı tonlamaları ile UK Garage’ın da giderek gelişen alternatif yüzeyleri (Neo Dark Garage) ile evrilmeye devam eden „dubstep“ için de yükselişin başlangıcı olan mekanın, türün yaygınlaşmasındaki en büyük çabalarından birisi olan korsan radyo Rinse FM’de DJ Kode9 (Hyperdub etiketinin kurucusu) tarafından hazırlanan radyo programının da ulaşılabilirliği, meraklı dinleyiciler için yeni bir açılımın habercisi olarak „dustep“i daha kolay ulaşılır bir konuma taşımayı başarır.

Alt kültürün gelimesi de bu kulüp ve radyo programına paralel olarak daha farklı çalışmaların da önünün açılmasını sağlar. Şimdiden önemli kırkbeşlikler yayınlamış olan Skream’in çalıştığı plak dükkanı olan Croydon yerleşkeli Big Apple Records, Digital Mystikz (Coki & Mala), El-B, Zeb Bias, Loefah, Youngsta gibi „dustep“ ses eriminin geliştirilme aşamasında önemleri yadısnamayacak öncüllerinin, müziği paylaştıkları bir alan olarak tescillenir. DJ Hatcha’nın 2003 yılında Forward>> kulübünde gerçekleştirmeye başladığı, önce Benga ve Skream ardından da Digital Mystikz ve Loefah’ın devam ettirdiği 10“ „dubplate“ plaklar ile çalınan daha sert ritimlerden, daha minimalist ara bağlaçlarla şekillenen ama her bir prodüktörün / dj’in kendine özgü ses erimini de duyurmasını sağlayan geceler, yer altının sesinin de artık daha bir gür çıkmasına olanak sağlar. Güney Londra’lı ikili Digital Mystikz ile Loefah jungle bass’lerinden derlerdikleri sesleri, kendi dub skalalarında harman ederek giderek gelişen bir melodik zenginlik ortaya çıkartmayı başarırlar. Bunun sonucunda da DMZ Records’un temelleri atılır. Yukarıda saymaya çalıştığımız isimlerin yanısıra, Hijack, Pinch ve Vex’d gibi yeni isimlerin de prodüksiyonlarını yayınladığı ilgi çekici bir açılım gerçekleştirilir. Bütün bu yoğun çalışma düzeneğine karşın ve yayınlanan onca plağa rağmen „yer altı“ duruşu bugün bile pek çok sanatçının gerçekte kimler olduğu konusunda soru işaretleri barındırır. Sadece müziği paylaşmaya çalışan, birbiri ardına yayınlanmış bu kara plakların da birer manifesto haline dönüşmesini sağlayan biraz da bu kollektif üretim izlencesidir. Kimlikler yerine aslolan müziktir ve bu da çok özgün bir biçimde isimlerini dahi bilemezseniz pek çok prodüktörün özgün çalışlarını, kendi halet-i ruhiyesini ortaya çıkartan ayrıntıları barındıran bir harmanı beraberinde getirir. Müzik’te muhalifliğin, sesini gerektiğinde yükseltebilmenin de çok iyi örneklerinden birisi olarak „The Wire“ dergisinde de inceleme konusu olduğunun altını çizelim.

Bu birbiri ile çapraz biçimde ilerleyen kulüp geceleri, plak dükkanlarında tanışlıklar, yeni kesilen „dubplate“ plaklar ile giderek „dubstep“ kendi çehresi içerisinden Dünya’ya da yayılan bir müzikal form haline dönüşür. 2005 tarihli Skream’in „Grime Anthem“ alamet-i farikalı “Midnight Request Line” bu dönüşümün de fişekleyicisi olan plak olarak anılır. BBC Radio 1’in eklektik elektronika seçkicisi olan Mary Anne Hobbs’un türün şemantiğini ortaya çıkartan „Dubstep Warz“ adlı programının yayınalanmasını takib eden süreçte de bu gelişim ve yaygınlaşma giderek daha hissedilir bir biçimde artarak günümüze kadar devam etmeyi başarır. Artık „bass“ların yoğun bir biçimde kullanıldığı, aynı parça içerisinde bir kaç farklı düzlemin yakalandığı, dans ettirirken düşündürten nurtopu gibi bir müzikal izek ortaya çıkar.

Mary Anne Hobbs’un bu başarılı girişiminin ardından ise gerisi deyim yerindeyse çorap söküğü gibi gelir. Program içerisinde yayınlanmış çalışmalar „Wariror Dubz“ adıyla Planet Mu etiketinden yayınlanır. Daha üst paragraflarda betimlemeye çalıştığımız türlerin harmanında bir üst sınır olarak belirtebileceğimiz Burial’ın debut albümü de „dubstep“i alelade bir form olmaktan uzak, gerektiğinde ana akım ile de yollarını kesiştirebilen ama asla teslim olmayan, doyurucu bir müzikal kolaj olarak „The Wire“ tarafından da tescillenir. Sonar festivalinde „dubstep showcase“ ile tüm bu çalışmaların sağlaması, coşkun izleyeyici desteği, yoğun bir ilgi ile gerçekleştirilir. „Dubstep“de sadece Güney Londra içerisinde üretilen bir müzikal form olmaktan çıkarak Finlandiya’lı Tes La Rok, Amerika’lı Juju & Matty G. gibi daha yerel isimlerin de sesini duyurmayı başaran bir yapı haline dönüşür.

Keza aynı şekilde, yıllardır üretmiş olduğu, etkileşimli minimal techno müziği ile alternatif ses kuramcısı statüsüne yükselmiş bulunan Ricardo Villalobos’un setlerinde yer verdiği, daha önce bu sayfalarda sizlere tanıtmaya çalıştığımız Shackleton’un Blood On My Hands parçasına yaptığı düzenleme ile elektronik müzikte sınırların yersizliğini bir kere daha gözler önüne sermeyi başaran bir ayrıntı olarak aktaralım. Skream’in DJ Magazine dergisinde Ben Murphy’ye vermiş olduğu mülakkatta değindiği üzere minimal techno ve dubstep giderek birbiri ile örtüşen bir yapı ortaya çıkartmaya da başlar ( 01-08-2007 Ben Murphy-„From A Whisper To A Skream“) Kısacası „dubstep“ yapıtaşları sürekli olarak değişen, gelişen bir müzikal tür. Burial’ın son çalışması olan (2007 Kasım) „Untrue“ albümünün de çatısını oluşturan parçalarda olduğu gibi hayat ile hesaplaşmaları barındıran, gerektiğinde sesini yükseltecek kadar cesur, naifliği sadece dinlence olarak sınırlandırılmış, temposu ile dönüştürücü, aktivist, soluk alıp veren bir mekanizma. Gelişmişliğe paralel olarak perdelemeye çalıştığımız onca şeyin üzerine üzerine giderek bir yüzleşme sağlayan bir bağlaç. Tıpkı yıllar önce başlayan Techno, Drum & Bass gibi öncüllüğünü daha uzunca bir süre koruyarak ve gelişerek. „Dubstep“ Dünya’sına hepiniz hoşgeldiniz.

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Dubstep At Wikipedia
Dubstep Forum
Forward>>
Month In Dubstep At Pitchfork Media
Tempa Records
Hyperdub
Hyperdub At Myspace
DMZ
Mary Anne Hobbs At BBC Radio 1
Rinse FM At Myspace
Benga At Myspace
Skream At Myspace
Cluekid At Myspace
Bass Clef At Myspace
Bass Clef At Blogspot
Plasticman At Myspace
Zinc At Myspace
The Bug At Myspace
Appleblim At Myspace
MRK1 At Myspace
Up Bustle & Out
Şevval Sam At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
http://www.dinamo.fm/ – makina10.45[at]gmail[dot]com
http://deuss-makina.blogspot.com/
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel
Lines & Loneliness © Monkeyfish

>>>>>Poemé
Susamak Özürlüğe – Philip LARKIN

Artık ayrılmak gerek, sevdiğim; ne yıkıcı,
Ne de acı gelsin bu bize. Eskiden
Pek çok ay ışığı vardı, pek çok kendimize acıma;
Bitirelim bunu burda; çünkü gün
Hiç böyle yiğitçe dolaşmadı gökyüzünde,
Yürekler hiç böyle susamadı özgürlüğe,
Dünyaları yıkmaya, ormanları yakmaya.
Tutamayız bunları, biz şimdi kabuklar gibiyiz
Tohumların büyüdüğünü gören bir başka iyiliğe.

Böyle olmasaydı, diyeceğiz; böyle söylenir hep.
Ama çözülsün daha iyi yaşamlarımız birbirinden,
Kendini rüzgârlara bırakmış, ışıklarla ıslak,
Rotaları çizili iki koca gemi, nasıl kopup
Uzaklaşırlarsa el sallayıp bir limandan,
El sallayıp nasıl kaybolurlarsa gözden.
Çeviri : Cevat ÇAPAN

*Teknik Aksaklıklar Nedeniyle…

>Deuss Ex Machina # 214 – In The Beginning There Was Grain

Leave a comment

>Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_214_–_In The Beginning There Was Grain

02 Haziran 2008 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Rechenzentrum-Simulacrum (Mutek_Rec)
>2<-Ital Tek-Cyclical (Planet µ)
>3<-Cyrus-Bounty (Tectonic)
>4<-Reso & Rogue Star-No Such Things As Fate (Urban Graffiti)
>5<-TRG-Horny (Reso Remix) (Subway)
>6<-SPL-Sober (Habit Recordings)
>7<-Darqwan-Universal Wan-Ting (Planet µ)
>8<-Plastician Feat. Skepta-Intensive Snare (Soul Jazz Records)
>9<-Headhunter vs Ekelon-Timewarp (Planet µ)
>10<-Silkie-Dam 4 (Soul Jazz Records)
>11<-Hijak-Nightmarez (Tectonic)
>12<-Skream-Nemesis (Tempa)

In The Beginning There Was Grain Bölüm (214) – Tersine Giden İşler Sentezlenen Domino Efektleri İnadına Yeniden Israrla (RoKuuN)

>>>>>Bildirgeç
…Taşınma yüzünden kısa bir mola…Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler

Rechenzentrum At Last.FM
Rechenzentrum At Myspace
Weiser Music
Mutek Festival

Ital Tek At Planet µ
Ital Tek At Myspace
Cyrus (Random Trio) At Myspace

Reso At Myspace
Reso At React FM

Rogue Star At Myspace
Urban Graffiti At Myspace
TRG At Myspace

SPL At Myspace

Darqwan aka Oris Jay Official
Darqwan aka Oris Jay At Myspace
Plastician At Myspace
Skepta At Myspace
Headhunter At Myspace

Ekelon At Myspace
Silkie At Myspace
Hijak At Myspace

Skream At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[nospam]dinamo[dot]fm – www.dinamo.fm – misak[nospam]dinamo[dot]fm
http://deuss-makina.blogspot.com

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel
Dubstep One Love – By R.M.Koolhoven
© R.M. Koolhoven’s Photos

>>>>>Poemé
Söyleyecek Bir Şey Yok – Philip LARKIN

Uluslar için, ayrık otları denli cılız,
Göçebe kavimler için, kayaların arasında,
Kısa boylu, asık yüzlü kabilelere
Ve parke taşları gibi kenetli ailelere
Fabrika kentlerinde karanlık sabahlarda
Ağır ağır ölmektir yaşam.

Ve tüm ellerindeki
Yaratma ya da kutsama,
Sevgi ya da para ölçme yolları
Ağır ağır ölmek yollarıdır.
Mızrakla domuz avlayarak ya da
Garden parti vererek geçen gün,

Tanık iskemlesinde ya da
Doğum masasında saatler
Hep ağır ağır ilerler ölüme doğru.
Ve kimine bunu söylemek
Hiçbir şey demez, kimine de
Hiçbir şey bırakmaz söyleyecek.

Çeviri: Şavkar ALTINEL – Roni MARGULIES
Kaynakça: Siir.gen.tr

>Deuss Ex Machina # 199 – Intension Of Reflection Durrr Scale

Leave a comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_199_–_Intension Of Reflection Durrr Scale

28 Ocak 2008 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique

>1<-Gultskra Artikler-Pobochnoe Deistvie (Miasmah)
>2<-Gultskra Artikler-Berezka (Miasmah)
>3<-Silje Nes-Drown (FatCat Records)
>4<-Silje Nes-Over All (FatCat Records)
>5<-Zulal-Im Horodig Yar (Zulal-Artist’s Own)
>6<-Buck 65-Drawing Curtains (Crude Version) (Artist’s Own/CD-R)
>7<-Buck 65-Making Love To Your Disk Drive (Artist’s Own/CD-R)
>8<-Cadence Weapon-Holy Smoke (Upper Class / Big Dada Recordings)
>9<-Cadence Weapon-Black Hand (Upper Class / Big Dada Recordings)
>10<-Benga-Killers About (Planetµ)
>11<-Benga-Drumz West (Tempa)
>12<-Skream-Tek-A-Pill (Tempa)
>13<-Skream-Nemesis (Tempa)
>14<-Apparat-Arcadia (Telefon Tel Aviv Remix) (Infiné)

Intension Of Reflection Durrr Scale Bölüm (199) – Köşebend, Derbend, Sıskabent, Durulanmayan Bir Yüreğin Özünde Tını Tını Çınlayan Keder (ElDUrrEnT)

>>>>>Bildirgeç
Yapılandırma, belirli kurallar çerçevesinde içeriğin oluşturulması ve tamlanması olarak süre giden bir kelime yumağı. İçşelleştirilmiş ve görünür görünmez kılınmış ağların birbiri içinde harman edilmesi. Kesin ve net, işaretsiz ve yönlendirmesiz bir bütünleme. Algıda seçkici olmaktan imtina edenler için bir nev-i hazır pişmiş, tüketilebilir porsiyonlar bütünü. Niceliği bir kenara işlevselliği dahi sorgulanmadan dahil ettiğimiz onlarca farklı alaşım tamlayıcısı, yapılandırma. İngiliz toplumbillimci Anthony Giddens’in 1984 tarihli “Toplumun Oluşumu” kitabında yapmış olduğu “Yapılandırma Kuramı” terminojik irdelemeler ile gündelik değerleri ve / veya anlık değişimleri ortaya çıkartan, eleştiren bir kavram bütünü ortaya çıkartmakta, üstelik bütün bunları doğal seleksiyondan bariz örnekler ile açıklamaktaydı.

Sınırların; çoktan seçmeli olmaktan çıkıp hakkımız olan kadarına indirgendiği bir toplumsal gerçeklik ortamında, yapıcı değerlendirme ve imkan elverdiğince gözlemler ile kendi yapılandırmalarımızı oluşturmaya çabalarız. Bunun için çoğu zaman genişçe bir söylence bütünlüğünü, zenginliği ortaya çıkartan deyişlerden, söylencelerden feyz almaya çalışırız. Anadolu’yu biraz da farklı bir mertebeye taşıyan en önemli özelliklerden birisi olarak da değerlendirilebilir, bu anonim kültürün beraberinde getirdiği onlarca farklı açılım ve yön tayin çizgileri. Duru ve birbirini sürek avı içerisinde takip eden değil, bağımsız bir biçimde onlarca katman, element ve zümreye ait olandan birer harman. Biraz daha gerçekçi bir söylemle bugünlerde biz yaşayanların zihinlerinde pek az kalmış bulunan bir hazine. İdrak edilmeye başlandıkça, kalın kalın/koca koca kitaplar arasında kalmasından mıdır bilinmez okunmayan ve doğaldır ki ulaşılamayan onlarca söylence, dilin içerisinde ve gündelik yaşantıda yer almakta, bizlere düşen de üzerinde biraz daha fazla düşünebilmek ve çözümlemelere ulaşabilmek için yeterli miktarda bulunan ipuçlarını takip etmek…

Ayrışan ve bölümlerine yeni eklemeler yapıldıkça derinleşen iş bu yönelimler doğrularımızı da sorgulayabilmemizi ya da bakışımımızın nerelerde bulunduğunu da aşikar bir biçimde zihne duhul ettiriyor. Önden çekişli-çoktan iletkili bir bütünlendirme ile ayna tutuyor. Görmek istediklerimiz ile görüngüye dahil olmuş pek çok yeni eklenti ile modern tabirlere de selam ederek web servise hazır hale geliyor. Bir yerde kendiliğinden olmasa da ufak bir müdahale ile yeniden yeniden farklı yönleri arşınlayabilmek için gerekli bir açılım. Yaşantı içerisinde, çelişik yakarışlarda müdahil olduğumuz çoğu zamanlarda lazım gelenlerden, önümüzü görebilmek için lazım gelenlerden. Oluşturabilme ve pek çok şeyi sıfırdan toparlayabilmek zamanı çok çok çooook değerli megapolcülere zor gelecek olsa da denendikçe, içşelleştirilip birkaç kere kullanıldıkça, üretildikçe yeni yapılandırmalara ulaşabilmek de kaçınılmaz bir biçimde zevki bir oyuna dönüşüyor.

Asık suratlı, gülmez gözlerin sıfatlara büründüğü modern zamanlar içerisinde belki bir hülasadan bahsediyoruz. Kim bilebilir? Hem zaten Batı’nın ilmini irfanını almak yerine ahlaksızlığını edilgen bir biçimde iç ettiğimiz ifşaa edilirken, biz bir bilmeyenler iki kananlar olarak önermelerin bizlere açabileceği yeni eşiklerden korkuyoruz. Tereddüte düştüğümüz her an, öteki olmaktan çekindiğimiz için, içimize işlemiş olan kodlarımızdan bile şüpheye düşüyoruz. Tıpkı Wachowski kardeşlerin Metrikslerinin ardından dillendirilip, feylezofik açılımlarla alt okumaları gerçekleştirilmeye çalışılan bir zamanın varlığını sorgulamak gibi, yapılandırmaya çalıştığımız öznelerde de iki üç kere düşünüp taşınıyoruz. Zamansız ve girift bir fasitdaire içerisinde döne döne en başa geri gelen bir sarmalın içersinde…

Bu uzatmalı; çoğu zaman yorucu olan yeniden kurgulayabilme erki, yapılandırmak istenen pek çok şeyden daha manidar olan gerçek özne olan hayatı daha kolay algılayabilmemizi olası kılıyor. Denemek, deneysellikten korkmadan, üzerilerine gidebilmek bazı konularda hem özgüveni hem de tefekkur içinde kalmış detayları aydınlatabilmeye imkan sağlıyor. Deuss Ex Machina’nın geçtiğimiz Pazartesi akşamı canlı olarak gerçekleştirilmiş 199. bölümü içerisinde de bu minvalde, kurguyu farklı noktalardan bütünlemeye çalışan bir yapılandırma çalışması gerçekleştirmeye çalıştık. Türlerin geçişleri arsındaki ince çizgilerden, birbirlerini takip eden yeni bağlantılar ortaya çıkartmaya, salt müziğin kendi başına pek çok şeyi anlatabileceğine tanıklık / aracılık etmeye çalıştık. Tüketilenin müzik olduğu gerçeğini göz ardı etmeden, hayat ile bağlantılama da bir çentik daha atmaya çalıştık. Bu seçki içerisinden de, dubstep’in hızlıca yükselişi içerisinde adını çokça duyduğumuz, parçalarını olabildiğince çalmaya çabaladığımız bir isim olan “Benga”yı ve önümüzdeki Mart ayı içerisinde yayınlanacak ikinci uzunçaları “Diary Of An Afro Warrior”ın da rehberliğinde sizlerin beğenisine sunuyoruz.

Partisyonlar arası geçişleri ile beraber deneysellik vurgusuna en çok haiz olan, yoğun “bass” kümeleri ile beraber ummadığınız bir anda sizi çevreleyen bir müzikal kolaj Dubstep. Eski güncelerimiz içerisinde de bahsetmeye çalıştığımız üzere, onlarca farklı tonlamadan, etkileşimiyle ve yüzeyleri ile pek çok farklı harmanı bir parça içerisinde duyabileceğiniz bir yamalı bohça. Baştan söyleyelim kötücül anlamı ile değil, tamamiyle dar bir alanda kalmış olan ve çıkışlarının hemen ardından veya bir müzikal türün yayılmasının ardından üzerine çöreklenilen dahası uygunsuz kolajlarda dahi aynı etiketlemeye başvurulup harcanabilecek bir tür değil Dubstep. Digital Mystikz, Loefah, Skream, Burial, Matty G. Tes La Rok vd. gibi üreticilerin kotardığı parçalarda duyumsayabileceğiniz üzere kendini sürekli geliştiren bir form. Dahası üzerinde daha çok kelam edilebilecek kadar tanış olunamayan onlarca cevheri ile “trend” olmanın ötesinde 2000’li yılların “underground” unun temsilcisi bir müzikal form.

Güney Londra’nın Croydon semtinden çıkan Benga (Beni Uthman ya da Benga Adejurno) da üretmiş olduğu kayıtlar ve yapılandırmaları ile beraber hem dans edilebilir, hem de kurgunun içerisinde zerk ettiği ayrıntılar ile yeni keşiflere yol açabilen, deneysel bir müzik mucidi. 2002 yılında, UK Garage DJ’i olarak müzik çalıp bir yandan da okuluna devam eden bir isim olan Benga’nın üretici tarafına da yönelmesinin ardılında, plakçılara ama özellikle adını pek çok Dubstep prodüktörünün biyografilerinde de görebileceğiniz üzere merkez teşkil eden Big Apple Records ve “DJ Hatcha”nın etkisinin olduğunu belirtmeliyiz. Benga, geçtiğimiz sene Toronto’da gerçekleştirilen Red Bull Music Academy içerisinde kendisi ile yapılan mülakatta da belirttiği üzere, “DJ Hatcha”nın setlerinden merak ettiği isimsiz plaklarını çalmak isteyen ama bu çalışmaların büyük çoğunluğu dubplate ve isimsiz olmasından dolayı, edinmek için sormaya da çekinen ve en sonunda kendi müziğini icra etmeye yöneltecek bir eşik olarak değerlendirip, kimsede olmayacak ve yine nev-i şahsına münhasır kayıtlar gerçekleştirmesi için bir vesile teşkil ettiğini belirtir. Kayıtları oluşturma süreci içerisinde de bir diğer takipçisi olduğu isim olan “Wookie”nin sert, karaltılı ses örgüsü ve aksak ritimlerin belirli bir türe dahil edilemeyen çizgisinin kendisinin ürettiği seslerin de referans noktası olduğunun altını çizer.
Bu geliştirilme ve yapılandırma safhaları içerisinde kendi çizgisini de oluşturmaya başlayan Benga’nın ilk kırkbeşliği Big Apple Records etiketiyle 2002 yılında yayınlanan Skank / Dose adlı çalışma olur. Sadece belirli bir ağ içerisinde yer alan, birbirlerinin üretimlerinden feyz alan küçük bir topluluk haline evrilmeye başlayan Dubstep sahnesi içerisinde Skream (aka Olli Jones) ile tanışıklığı da bu dönem içerisinde gerçekleşir. Benga, henüz 14 yaşında olmasına karşın, okul’dan arta kalan tüm zamanınıda odaklanacağı tek konu müzik olacaktır. Skream ile beraber karşılıklı olarak yapılan demo kayıtlar, birbirlerine dinletilen taslak parçalar neticesinde ortak bir çalışmaya doğru evrilir. Dubstep külliyatını oluşturan önemli kayıtlardan birisi olarak tescillenecek The Judgement kısa çaları yayınlanır. 2004 yılında bu çıkışı takip eden süreçte, Benga izini kaybettirmeyi başarır. Müziği amatörce bir gayretle kotarmaya çalışan bir dinleyici/dj için esas sınavın vakti de yaklaşmaktadır. Kısa sürede yayınlanmış olan kayıtlar ile Benga ismi de duyulmaktadır artık. 2004-6 yılları arasında ise Benga’nın, müziğin prodüksiyonuna daha çok odaklandığı, arada Electro House’a uzanan çalışmalara kadar bir türler arası bir üretim çabası içerisinde olduğunu öğreniyoruz RBMA mülakatında. Farklı müzikal çeşnilerdeki gözlemleri ile Benga olarak yapacağı kayıtlar için de yeterli etütü gerçekleştirmesini de sağlayan bir dönemin ardından ilk uzun çaları olan “New Step” ile deyim yerinde ise turnayı on ikiden vurmayı başarır.

13 Mart 2006 tarihinde yayınlanan “New Step” albümü ile Benga, deneysel kurgunun uçlarında seyreden, çok katmanlı ses efektleri ile modern elektronik müziğin seceresinde bir im ortaya çıkartan, dans edilir bir bütünlemenin altına imzasını atar. “Coki” ile beraber kaydetmiş olduğu karaltılı endüstriyelizm kurgusu “World War 7”, dub köklerinden feyz almış bir tekno deneyini andıran “6306”, Mark Newton aka N-Type’ın dokunuşları ile feylezofik hip hop sanrılarına vakıf olunabilecek “The Real Mc Coy”, kuvvetli basların sağına soluna yerleştirilmiş sitar ses örneği ile melankolik bir akışı yakalayan, modern caz kulvarında pek ala kendini gösterebilecek “Hotstepping”; techno’nun mabedi Detroit’in ilk zamanlarını çağrıştıran ama kesinlikle altta kalmayan bir önerme bütününe sahip “Killerstep” gibi örneklerin çoğaltılabileceği çalışmalar ile “Benga Beats” etiketiyle bir “yeni başlayanlar için dubstep” kalıtı ortaya çıkartır.

Bu birbirlerine eklemlendiğinde ortaya çıkan büyük tablo içerisinde Benga yapılandırmaları ve modern kurgulama biçemleri ile dubstep’in salt bir kolaj, bir ardıl, bir dönemeç olmadığını başlı başına farklı bir metodoloji ile kendine sürekli yeni elbiseler biçen bir terzi edasıyla yeniden yeniden formüle edilebilen bir ses yelpazesi olduğunun altını çiziyor. Bunun son örneklemesini de ilk albümü olan “New Step”den daha geniş bir kitleye ulaşacak olan “Diary Of An Afro Warrior” çalışmasındaki yeterli önermeleriyle dinleyiclerle paylaşıyor. Bütün bu dizin içerisinde sık sık bahsetmeye çabaladığımız üzere, çalışmaların pek çoğu “dubplate” ve sınrılı sayıda kayıtlar, hali hazırda 700 civarında parçası olduğunu belirten bir prodüktörün çıkarsamalarından en nihayetinde kulağımıza uyacak muhakkak ki fazlasıyla çalışma mevcut olacaktır. Bir çoğu hali hazırda “dubplate” olan bu kayıtlar arasından birbirlerini tamamlayan bir seçki ile “Diary Of An Afro Warrior” Benga’nın oluşturmaya çabaladığı kolajlar bütününü anlayabilmek için sağlam bir zemin teşkil ediyor.

Albümün habercisi olan “Crunked Up” ve “Night” EP’leri de albümün kendisi gibi Tempa etiketiyle geçtiğimiz aylarda dinleyicilerle buluştu. “Crunked Up” Benga’nın aynı zamanda ilham odağında bulunan Stevie Wonder, Michael Jackson isimleri arasında bir bağlaç görevi de üstlenen James Brown’a adanmış bir kayıt olma özelliğini taşıyor. Füzyon deneyine girişilmiş bir eski okul soul plağının çiğ elektro ile bütünlemesini ortaya çıkartan “Crunked Up”, “New Step” albümünde de yer almış bulunan “Electro Musik” aksak ritimler dünyasının kapısını da aralatan çalışma olarak kırkbeşliği tamamlayan bir özne vazifesi gösterdiğini belirtelim. İkinci EP olan “Night” ise ziyadesiyle techno’yu merkezine alan bir çalışma. Türler arası geçiş noktası dediğimiz tamlamanın da kulaklara çalınabilecek en uygun örneklerinden birisi olan “Night” adlı parçanın kurgusunda Coki’nin de parmağının olduğunu belirtelim. François Kevorkian gibi House müziğin duayenlerinden de oluru almış bir çalışma olan “Night”ın içerdiği kurgu dans öznesinin de bir dışavurumu olarak değerlendirilebilir. Kaldı ki, yenilikçiliğin tekdüze bir form halinde süregiden bir ses denizinden çok daha fazlası olduğunu da aşikar bir biçimde ortaya çıkartıyor. Albümde yer almayan “Drumz West” parçası da bu tamlamayı da kapsayan bir dinletiyi barındıran karaltılı bir dub techno alternatifi ortaya çıkartmakta. Keza çalışmayı tamamlayan üçüncü parça olan “Emotions” da Skream’in vurucu, albenili dubstep kolajlarının yakınlarında bir kurguyu barındırıyor. Beş dakika civarındaki parça içerisinde Underground Resistance’in tını yoğunluğunu yakalayan bir kurgu kulaklarımıza ulaşmakta. Benga’nın da bu geniş ses yelpazesi üzerinde yetkinliğini giderek daha sağlam şekilde adımlamaya başladığının da bir göstergesini oluşturan bir bütünlük arz ediyor. “Diary Of An Afro Warrior” albümü Mart ayının ilk haftası içerisinde yayınlanacak olan iki versiyonu ile dinleyicilerle buluşacak. CD versiyonunda toplam 14 parça ve yine sınırlı sayıda basılacak olan plak versiyonunda ise 9 parça (5’i CD’de yer almayan çalışma) yer alacağı bilgisi, bir yerde Dubstep kurgusunun bu kadar çabuk yaygınlaşmasında emek sarf etmiş önemli isimlerden birisi olan Mary Anne Hobbs’un “Experimental” programı içerisinde ilan edildiği bilgisini de not edelim. Caz örneklemesinden yoğun bass kullanımlı bir sekans ortaya çıkartan “B4 The Dual”, dans pistleri için bir ültimatom tamlamasını çoktan edinmiş olan “E Trips”, Rave güncesinden kopup geldiği izlenimini veren, durgun durağan bir ritm döngüsünü alaşağı edercesine kıvrımlarına derinleştikçe yeniden yeniden şekillenen “The Cut” albümden dinlediğimiz örnek parçalar arasında Benga’nın ses yelpazesinin nereleri kapsadığını da ortaya çıkartıyor. Derinlerine sakladığı ayrıntıları ile Benga 2008 yılı içerisinde adını sıkça duyacağımız prodüktörlerden. Sadece tekdüze bir ritim döngüsünden ziyadesiyle uzak, farklı alaşımlar, melodik köprülemeler ile dans müziğinin geleceğine de ışık tutan bir yetenek. 2 Şubat Cumartesi akşamı burada bahsedemediğimiz diğer tüm ayrıntıları da Indigo Music Hall sahnesinde ezeli dost-rakibi Skream ile beraber bizlerle paylaşacak. Keşfedin…

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler

Benga & Skream Night At Indigo Music Hall
Gultsraka Artikler Official
Gultsraka Artikler At Myspace
Gultsraka Artikler At Miasmah
Silje Nes At Myspace
Silje Nes Review At Undomondo
Zulal Official Site
Zulal At Myspace
Buck 65 Official
Buck 65 At Myspace
Cadence Weapon Official
Cadence Weapon At Myspace
Cadence Weapon At Big Dada
Skream At Myspace
Skream Live At Rinse FM
Apparat Official
Apparat At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,ID,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Minimal,4X4,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo[dot]fm – www.dinamo.fm – misak[at]dinamo[dot]fm http://deuss-makina.blogspot.com

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8 ———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel Genius – By Kodachrome Kid’shttp://www.flickr.com/photos/kamera1/95214778/
© Kodachrome Kid’s http://www.flickr.com/photos/kamera1/
Benga Photos Courtesy From Below Sites;
http://www.flickr.com/photos/dentcys/2043440032/
http://www.flickr.com/photos/dentcys/2042646141/
http://www.discogs.com/image/R-1202912-1200428876.jpeg

>>>>>Poemé
Geldik – Ruhi SU

Hepimiz bir yerlerdeydik
Başka bir yere geldik
Değişen dünyanın sürecinde
Karanlık bir sudan geldik

Ne gül eski güldür şimdi
Ne beygir eski beygir
Kırmadan incitmeden
Maymundan insana geldik

Bakmayın siz bu bencil
Bu hayvansal kavgaya
Değişen dünyanın içinde
İnsana biz yeni geldi

Older Entries