>Deuss Ex Machina # 198 – Klang vs Deuss Ex Machina

Leave a comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_198_–_Klang vs Deuss Ex Machina

21 Ocak 2008 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
Guest: Seda Niğbolu / Klang / Açık Radyo 94.9 (http://klangkomplex.blogspot.com/ )

>0<-Hrant Dink’in Sesinden-Su Çatlağını Buldu-(Tililili Projesi)
>1<-Tobias Lilja-My Authority (Subtractivelad Remix) (n5MD)
>2<-Opitope-Mist On The Sea (Spekk)
>3<-Logreybeam-Muado (Type Records)
>4<-Rutger Zuydervelt & Jeroen Vandesande-V Is For Vampire (Remix By Ben Frost) (Machinefabriek White Label)
>5<-Volcano The Bear-She Vang Moon (Beta-Lactam Ring)
>6<-Autistici-Broken Guitar, Discarded Violin (12k)
>7<-Yair Etziony-Sunburned (Spekk)
>8<-Keene-Stroked Trees (Poeta Negra)
>9<-Machinefabriek-Stofstuk (Greg Haines Remix) (Machinefabriek White Label)

Klang vs Deuss Ex Machina Bölüm (198) – Çehre Değişiyor, Günler Dönüşüyor, Ses Dehlizlerinde Yaşam Işığı Duyumsanıyor, Kör Karanlığa İnat (BrEAUnK)

>>>>>Bildirgeç
Mutsuzluk, tamim edilip görüngüye dahil edilmiş bir açmaz. Şekilden şekile, haleti ruhiyeden hatların karıştırıldığı denizlere uzanan, esneyen, bir nebze de olsa sekteyen gündelikliğin getirisi en zor olan yanlarından bir diğeri. Özümsenmeye başlanmış ile katık edilmiş ruh biçemlerinin belirli bir karâra göre uygulanıp yaşanıldığı modern zamanların belirsiz bağlaçlarından. Kötümserlikten bir ramak evvel, endişelerden bir tutam sonra; kıvılcımını almasının ardından şekillenmeye başlayan ve dimağı belleten, tutup oto kontrol’e bağlatan bir yansıma. Özünde kaybolmuşluk, imdimizde yalnızlık ile beraber en çok kotardığımız, kullanmaya çalıştığımız, alışamadığımız tanımlama ya da ötesi.

Kabul görülür ile kadir bilir olanın çelişkilerini yansıtan bir ayraç mutsuzluk. Teknolojik gelişmişliğe paralel olarak adımlanan her yeni basamakta, içimizden geldiği gibi olmak yerine daima oyunu kurallarına göre oynamak zorunda kalmış bünyelerimizin verdiği ekranı mavi kendisi kara durum çubuğu. Anlayış göstermeden, öteleyip, tepkilselliğimizi ortaya koyamadan alışılmış olana itaat etmenin neticesini ortaya çıkartan bir durum. Yalnızca bu kadar da değildir, özellikleri ve içeriğine eklemlenebilecek detaylar ile koskoca bir hayatın tadını kaçırtan bir ayrıntıdır, mutsuzluk. Randevusuna sadık kalmak konusunda modernizmin dijital kadranlarından bile daha sahici bir hızda ve kararlılıkla ulaşır, tam salisesinde hayat sahnesinde rölünü oynamaya başlar. Kabih-ül vech…

Kendi rolünün de suflörü olur aynı zamanda mutsuzluk. İmtina ve özen ile dahil olduğu bünyede açmaz ve çıkmaz sokaları mimleyen bir çıkarsama ile diyaloğu tarumar ederek görevine başlar. Biçimsel olarak ruhi bir durum söz konusu olsa da aslolan gerçekliktir ve sahici bir seviyede zorlayıcı, zamanı durdurabilecek kadar kesin ve işlevsel bir duruma işaret eder. Yaşadığımız günlerin heyhulası ve griliği ile beraber birleşince de tefekkur’e uzanan bir yolculuklar bizleri beklemektedir. İcazetsiz bir dahillikten, en derinlerinde karşılaştığımız acımasızlığın resmini ortaya çıkartır. Seri ve ayraca gerek duymadan, olduğu gibi tekmili birden tek gösterimde. Mutluluğun resmini yapabilir misin? diye sorulmuştu Abidin Dino’ya, sanırız mutsuzluğun resmi daha kolay ortaya çıkartılabilirdi. Esnemekten bir çare kalmış bünyenin dışarıya vermesi gibi, tavizin ve sessizliğin sonuna kadar gitmeye çalıştığınızda elinizde ve avucunuzda kalan son inanışlarınızı, sevgilerinizi ve en önemlisi ümitlerinizi de istemesi, mutsuzluğu ele avuca sığdırılabilir ve belki de resmedilebilir bir hale dönüştürmesini kolay kılıyor. Simsiyah bir tablonun içerisinde Edward Munch’un betimlemesi “Scream”in alacalı bir versiyonu gibi, giderek çoğalarak, azınlığı ve azlığı yok ederek…

Madih bir metot izleği de ortaya çıkar bölüm aralarında, anlık kesintilerde. Sessiz ve usulca ilerleyen günlerin akışına da bir müdahaledir bu aynı zamanda, düz yoldan ayrılıp sapa tâlilere uğramanın zamansızlığı gibi, usulca değil paldır kültür. Dünyevi biçem içerisinde kendimize edindiğimiz doğruların da deneme sınavıdır,çoktan seçmeli başlıklarda bir testus iki bilinmeyenli denklem vesiarinde dahil olan açılımlar ve açıklamalar gibi. Kendi içinde ve içerisinde ayrışmaya başlayan sessizliklerin de topaçlayıcısıdır mutsuzluk aynı zamanda. Tâli sessizliğin yıkımında kendini bir daha gösterir biçime kavuşturması bizleri zorlayan muhabbet kıvrımlarına ulaştırır. Düşüncenin ileri geri salınılmasından, en kolay şekli ile sunulmasına kadar zorlanan bünyeler için daha bir kazık sorun halidir. Açmazlığın daraltılmış yollarında kıstırılmış bireylere özgün ve içeriği azaltılıp, çoğaltılabilen tahrip gücü ayarının gözetiminde. Duvara çarpıp geri gelen bir ses bir çığlık kadar sahici bir vurgu ile…

Enikonu yaşamsal olan hemen hemen her şeyi bir birbirine bağlayabileceğiniz bir duraksama anı mutsuzluk halleri. Ümitsizliğe kapıldığınızda beni çağırmaktasınız diyecek kadar kendini tartıp, farklı kisvelerle karşılaştığımızda hazır ve nazır olma durumu da biraz bu betimleme gibi özneyi kolayca ele geçirebilmesi, yaşamsallıkla ilintisinin ne kadar içli dışlı olduğunu belgeliyor. Farklı yazın kuramı ile Chuck Palahniuk’un kitaplarında ilettiği, özgür olabilmek için umudu yitirmemiz gerekliliği gibi, mutsuzluk da bir nebze ilerleyebilmemizi sağlayabilir mi? Henüz yanıtı açılımsız kalmış bir düşünce yumağı. İptidai bir veryansından çok gerçek bir zaman ve düşün zafiyetinin ortaya çıkartıcısı olduğuna kâniyiz sadece. ve saliselerce…

Müziğin yaşamsal olanala ilintisini ve ilişkisini irdeleyebilmek çabası içerisinde olan Deuss Ex Machina geçtiğimiz Pazartesi akşamı yayınlanan özel bölümünde yukarıda irdeleme çabası içerisinde bulunduğumuz halet-i ruhiye karşısındaki tepkiselliği barındıran örneklerden bir izlek ortaya çıkartmaya çalıştı. Makina’nın daimi ve düz bir hattan ilerleyen bir kolaj olmaması için konuklarımızın da katkısıyla ve yeni önermelerimizi paylaşma çabasında bu hafta Açık Radyo programcılarından Seda Niğbolu bizlerle beraber oldu. 2007 yılının Mayıs ayından bu yana deneysel üst başlığına haiz, drone, ambient, illbient, folk, psychedelic, noise,abstract ve minimal alt türlerinden kolajlardan oluşan, çığır açıcı dinlenceliğinden (her Pazar 23.00) bir seçki ile oluşturmaya çabaladığımız eklektik bakışıma, özgün yorumları ile katkıda bulundu. Parça dizininde de görebileceğiniz üzere, sessizliğin derinlerinde kopan fırtınalardan, gürültü dehlizlerinde yapılandırılan ses enstelasyonlarına uzanan, derinlemesine bir müzik analizi ortaya çıkartmaya çalıştık. Elektronik müziğin, yaftalandığı tüketilip atılan bir form olmadığının ayırdına ulaşabilmek için; program içerisinde sözlü talimler gerçekleştirdik.

Birbirleri içerisinde geçiş noktaları ile alternatif ses erimleri arasında en geniş deneysellik potansiyelini barındıran disiplinlerden biri olan elektronik tını üreticileri arasından sizlere bu hafta Autistici’yi takdim etmek istiyoruz. Kurgulanmış olan müzik ile gerçek hayatın çiğiliğini bir potada buluşturan, soyut denemelerden, somut ses çıkarsamalarına kadar uzunca bir rotayı prodüksiyonlarında işleyen prodüktörler arasında ismi şimdilerde daha da sık duyulmaya başlayan bir müzisyen; Autistici aka David Newman. Gündelik hayat akışının içerisinde fon oluşturan seslerden beslenerek ve bu gözlemlerden edindiklerini çalışmalarının zemininde kurgulayan, zihinsel bir dönüşüm gerçekleştirip seslerle bir eden bir tasarımcı. Tam tanımı da bu sanırız; ses tasarımcısı.

Birbirlerinden ayrıştırabilmek zor olsa da, Autistici’nin üretmiş olduğu müziğin sınırları; somut müzik, alan müziği ve ambient gibi dinleyicinin de işin bir parçası olduğu disiplinlerle örtüştüğünü belirtlemeliyiz. Bütün bunlar, tekrarlamakta da faydası olan; sadece dinlenecek bir çalışma prensibinden çok, dinleyicinin de işleyen ses örgüsünden çıkarsamalar yapabileceği bir çeşit beyin jimnastiği olgusuna da haiz işleyişlere ulaştırıyor biz dinleyicileri. 2003 yılı sonunda, internet üzerinden özgür müzik ve yeni sanatçılara bir çatı olmak vasıtasıyla kurulmuş Hippocamp net etiketinden Autistici’nin “On A Beach Of Pure Data” kısa çaları yayınlanır. Bu ilk çalışma olmasına karşın, doygun sinyal seslerinin çağlamalarından, kesintisiz bir kimsesizülkesi müziği’ne ulaşan ara açılımlar ve çoğul katmanlar ile dinleyicilerle buluşur.

Kompozisyon oluşturma sürecinde elinde bulunan tüm materyalleri, form içerisinde uygun anlarda içeriğe dahil ederek yeni katmanlara ulaşma yönteminin yansımalarını kolayca irdeleyebileceğiniz “A Moment Of Incidentals” çalışması da 2004 yılında Kanada’lı Kikapu etiketinden dinleyicilerle buluşur. Auidobulb etiketinden yayınladığı çalışmalar ile ismini duyduğumuz Disastrato’nun “C…. Must Be Protected” parçasına yapmış olduğu düz veri çeşnili düzenleme ile bu tanımlamanın içeriğine de uygun bir çalışma olarak kulak kabartabileceğinizi belirtelim. Bütün bu bahsettiğimiz çalışmaların bir diğer özelliği de bedelsiz bir biçimde bilgisayarınıza indirebileceğiniz örneklerden müteşekkil olması. Elektronik müziğin deneysellik ile olan serüveninde pek çok can alıcı özelliği ve yeni üretimi ortaya çıkartan önemli bir basamak olan net etiketlerinin bu disiplinler arası ses taşıyıcılığı ve tanıtma işlevselliğine baktığımızda “Autistici” gibi pek çok kişiye özel ses / müzik üreticisini bizlerle tanıştırdığı aşikâr. Sınırlandırmalardan öte, bir yerde hayranlık duyularak ve üretilmiş olan sesleri paylaşarak bir veritabanı oluşturmaya çalışan alternatif çıkarsamalar ile bugün dinlediğimiz pek çok elektronik tının da köklerini daha iyi algılayabilmemizi kolaycıl kılıyor.

Ses ile olan serüveni küçük yaşlarda elektronik oyuncaklardan, teyp çalıcılarını kurcalamaya, klavye ile tını oluşturma çabalarından piyano’nun özgün akustiğine uzanan bir gözleme dayalı olan Autistici’nin müziği de bu biriktirmelerin karşılığını fazlasıyla karşılaştırıyor. İnsansı olan doğal sesler ile makinelerin komutlar ile gerçekleştirdiği sanal ses kümeleri arasında bir ara nokta ortaya çıkartmaya çalışıyor. Kimi zaman dingin ve mutlak bir sessizlik ile kimi zaman da giderek daha bir hoşnutsuz ve mutsuz hale gelen modern insanın keşmekeşlerine de dikkati çekerek, sert ritim ayrıştırmalarıyla. Bunun en son örneği olarak da Deuss Ex Machina’nın eski güncelerinde sizlerle paylaşmış olduğumuz bir alternatif sesçi olan Taylor Deupree’nin 12K etiketinden yayınlanmış olan “Volume Objects” albümü ile ilgili notlarımıza geçelim.

Minimalizmi eserlerinde; zamansız, doğal, basite indirgenmiş, dinleyiciyi kolayca etkisi altına alan estetiksel bir bakışla işleyen, bir kelimenin çağrıştırdıklarından uzunca bir müzikal izlek ortaya çıkartabilen Deupree’nin müziğine de yakın duran bir ses erimi “Volume Objects” de kulağımıza çalınmakta. Autistici’nin kaydı darlatılmış bir alan içerisinde hapsedilemeyeck kadar çeşiti ve çeşnisi bol bir ferahlığı barındıran bir dinlencelik. 12k etiketinin bugüne kadar yayınlamış olduğu albümlerin izlerini barındırsa da David Newman’ın müziğinin bir özetini de barındıran elementler ilk dinleyişte hatıratınıza yerleşiyor. Çok basite indirgenmiş bir sesin içinden bile onlarca farklı yöne açılabilecek kompozisyon tamlamaları, ses yığınları ve kurgu geçişleri güncel hayatın az biraz ötesinde bir vahanın ses enstalasyonunu çağrıştırıyor. Mutsuzluğun özerk bir hal aldığı koşuşturmacalı günceyi daha da yavaşlatan, fark edilmesini sağlayan bir tempo akışı ile…

“Volume Objects”in açılışında melodikası ile bir ninniyi çağrıştıran, dinleyicinin günlük telaşesinden biraz da olsa uzaklaşabilmesini sağlayan “9 Volt Tree Battery” ile çalışmanın derinlerine doğru serüvende ilk adım atılıyor. Durağan bir temponun, geliş gidişlerle paralize edildiği; kuş sesleri ile gerçek bir doğa tasvirinin ortaya çıkartıldığı minimal akustik “Wire Cage For Tiny Birds”, program içerisinde de yer verdiğimiz ve uzunca bir süredir karşılaşamadığımız kadar “acı” metaforunu açıklayıcı bir kompozisyon çalışması “Broken Guitar, Discarded Violin”, minimal çoğaltımın bir seviye ötesinde teknoya kavuşmasının eşiğindeki akışı irdeleyen “Human Form” süresi dahilinde gerilimi çok iyi tetkik ederek sorunlar karşısında beşerilerin durumunu da gözler önüne seriyor; yoğun ve küme küme ses örnekleriyle. “Attaching Softness To A Shell” da dokuz dakika civarındaki seyrüseferi içerisinde bir yokoluşu, gizden arındırarak ve deniz’in orijinal seslerini de duyurarak açılımlamaya çalışan bir örnek olarak albümdeki yerini alıyor.

Autistici, düz giden işlerin tersine bir yoldan dinleyicilerle buluşan bir prodüktör. “Volume Objects” ve tüm diğer kayıtlarında sesin aldığı veya eklemlenebildiği her perspektif içerisinde özgün bir yorumlama gücü ortaya çıkartıyor. Çözümlemesinde çok da basitçe gelebilecek veya fark edemediğimiz onlarca kelimenin, durumun analizini çok da naif biçimde dinleyicinin beğenisine sunuyor. Anlaşılır ve özgün önermelerle. Stockhausen’den, John Cage’e, Miles Davis’den Brian Eno’ya uzanan bir ilham kaynağı listesinden esintilerle. Elektronik müzik dinleyeceğim diyerek imtihana giren bir öğrenci gerginliği yaşamak zorunda kalınmadan da deneysellik ile harman olunuyor. Seslerin rehberliğinde…

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Sesli Hrant Dink Yazıları
Seda Niğbolu At Klang

Klang At Açık Radyo 94.9
Autistici
Autistici At Myspace
Autistici Interview By Larry Johnson At Earlabs
Autistici At 12k
Autistici At Virb
Tobias Lilja
Tobias Lilja At Myspace
Opitope At Kualuk
Spekk
Spekk At Myspace
Logreybeam At Type Records
Rutger Zuydervelt aka Machinefabriek
Machinefabriek At Myspace
Volcano The Bear At Brainwashed
Volcano The Bear At Myspace
Yair Etziony At Myspace
Yair Etziony At Boomkat
Keene At Poeta Negra
Keene At Igloo Magazine

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo[dot]fm – http://www.dinamo.fm/ – misak[at]dinamo[dot]fm
http://deuss-makina.blogspot.com/

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel
Sadness – By Azchael
http://www.flickr.com/photos/azchael/145679976/
© Azchael http://www.flickr.com/photos/azchael/
Autistici Photos Courtesy From;
http://www.12k.com/autisticiLarge.jpg
http://www.discogs.com/image/R-1088768-1200315467.jpeg
http://www.longina.com/visor_fotos/imagenes_teletipos/kpu064.jpg
http://www.discogs.com/image/R-828976-1163022899.jpeg

>>>>>Poemé
Muleta – Edip CANSEVER

Geçtikti bir gün hani
Ormandan ve aydınlıkların fısıltısından
Kenti görmeye gittikti yağmurda
Yürüdüktü dar sokaklarda saatlerce
Girdikte sonunda yanık yağ kokulu
Çinko tezgahlı bir meyhaneye
Göz göze geldikti sevimsiz bir papağanla
Demiştin o gün bana, anımsıyorum
Ah, acısız boğulabilir insan.

Eylüldü, mavi dönemiydi sanki Picasso’nun
-Denize inen atlılar-
Sonra sonra Guernica ve
“Chat et oiseau”
Yıl bin dokuz yüz otuz dokuz
Yas içinde bütün dünya
Şehirler yanmış yıkılmış
Gördüktü ne kadar yorgun
Ne kadar çaresizdi İsa
Ve demiştin bir gün, anımsıyorum
Mutsuzluk da boğabilirmiş insanı
Bir gün, akşama doğru, alacakaranlıkta.

Başını menekşeye koydu, uyudu
Bir güvercin çalılığın orada
Hani
Görmeye gittikti guneşli günde
Parkı ve ördekleri
Yıllarca sonra. Savaştan
Ekmek kırıntıları attıktı havuza
Bir elim omuzunda seyrettikti uzun uzun
Dünyayı ve çiçekleri
Nedense durgunlaşıverdindi bir ara
Çok değil, en fazla bir kaç dakika
Ve dedinki, mutluyken de boğulabilir insan.

İlkyazları sevmiyoruz artık, yaşlandık da ondan mı
Aşkımızı seyrediyoruz sanki uzaktan
Oysa yok biten bir şey aramızda, yok da
Hep aynı kalmıyor ki yakın duygular
Demiştin bunları bir bir, anımsıyorum
Mutlu da olsa insan mutsuz da
Her an yeniden yaratabilirmiş kendini
Demiştin, bir sabah, bir başka aşkla.

Sen ölüm !
Seni hiç düşünmeden yaşadık
Seni hiç düşünmeden yaşayacağız bundan sonra.

Kaynakça: İlk Yaz Şikayetçileri Nisan 1984

>Deuss Ex Machina # 197 – El Día-El Mundo Salió

Leave a comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents

Deuss_Ex_Machina_197_–_El Día-El Mundo Salió

14 Ocak 2008 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Nine Inch Nails-Guns By Computer (Saul Williams Remix) (Interscope)
>2<-Nine Inch Nails-The Beginning Of The End (Ladytron Remix) (Interscope)
>3<-Björk-Declare Independence (Mark Stent Instr.) (One Little Indian)
>4<-Alamaailman Vasarat-Kyyhylly (Silence, WolfGang Records)
>5<-Alamaailman Vasarat-Katkorapu (Silence, WolfGang Records)
>6<-Fatima Spar & Die Freedom Fries-İstanbul… (Geco)
>7<-Fatima Spar & Die Freedom Fries-Kızılcıklar Oldu Mu? (Geco)
>8<-The Klezmatics-Goin’ Away To Sea (Jewish Music Group)
>9<-The Klezmatics-Pass Away (Jewish Music Group)
>10<-Ashura-Dereler (Kalan Müzik)
>11<-Ashura-Bak (Kalan Müzik)
>12<-Peter Murphy & Mercan Dede-My Last Two Weeks (Metropolis)
>13<-Norrda-Infinite Face (Akkiraz Müzik)
>14<-Norrda-Circles (Akkiraz Müzik)

El Día-El Mundo Salió Bölüm (197) – Günden Gece Ayrıştı, Fezadan Yıldızlar Uzaklaştı, Gün Dönümüden Arta Kaldı, Sesler Bir İleri İki İleri Üç Tıkırtı (NoKSaNN)

>>>>>Bildirgeç
Yağmur, belli belirsiz perçemleri ile yerkürenin üstüne düşen gözyaşı taneleri. Kâh yüksek perdeden, kederinden ve kasvetinden yoğunlaşarak gelişen ürkütücü, kâh bir melankoli anına tekabül edebilecek kadar edebi, dingin bir sessizlik ayarlayıcısı. Çözümlenemeyen dünyevilik içerisinde karşıt konulamaz bir düşün sahnesinin baş faktörü, yek aktörü. Yaması çoktan paramparça olmuş bünyelere de bir durup soluklanma-mola sağlayıcısı. Kalender olmaya niyet edilse de her seferinde eskisinden de beter bir biçimde zincirlerine bağlı kaldığını belli eden megapol labirentlerinde ırayabilmek, gönülden olmasa bile gözlerden çoktan uzaklaşmış geçmiş kareleri, hat’ra düşmek için hep bu anları bekler. Bekler ve kollar, yüzüne çarptığı beşerinin zihninde bir ara açılım sağlama çabasıyla, istemsizce ve öylesine.

Sonuca doğru kesinliği ve netliği ile görece diğer şartların da tamamlanmasıyla beraber yağmur ve kasvet, iç çözümlemelerin de kolaya bağlanmasını sağlar. Bir melodik aksın içerisinde kendi halinde döne döne gelişen, titreştikçe aklın izanın alamayacağı gizleri ortaya çıkartan bir senfoni imgelemidir, yağmur. Önceden tasarlanmadığı için, tıpkı hayatın çıkmaz yollarına ulaştığımızda yaşadığımız tereddütler gibi bir endişeyi de beraberinde getirir. Kurguya yer yoktur ve herşey alabildiğince gerçektir. Örneklemek gerekirse, bir gürültü tecrübesinde (dinlence veya izlence) duyduğumuz ara frekansların sertliği ve uyarıcılığı kadar birbirine paralel bir sistemi beraberinde taşır. Yüzünde ve zihninde bitmek bilmeyen o çağrışımların, eskinin tozlu sayfalarına gömüldüğünü sandığımız onlarca küçük detay şimdi’ye ve o âna getirir.görünür kılar.
Var etmeye, üzerinde düşünmeye çaba sarf ettiren her tümce ile ilişiği oluşturabileceğimiz bir yaşamsal değeri de üzerinde taşır yağmur ve bulutları. Elden ayaktan çekilen ortamın sessizliğini fırsat bilen karaltı buğusunu ve büyüsünü salmak için de bu anı kollar. Korku kavramı bile alelade bir biçimde pusun sınırlarından yüzünü göstermek sahnesini odaklayabilmek için çaba sarf eder. Öteki beriki bir yana, gül ibrişim diğer; meseller ve masallar katı ve kural tanımaz bir biçimde ötekileşen/tirilen suretlerin yüreklerini tedirgin eder. Korku dediğimiz kavram da bütününe baktığımızda insan yapısı, ten çarpıntısı. Kadarajı biraz daha zorlayabilirsek, günlük yaşantının içine dahil müdahelede bulunabilecek kadar derin, derin olduğu kadar yıpratıcı bir ayrıntı. Çişil çişil yağan yağmurun damlalarında kendi yüzünü saklayan bir dem ötesi, bir araf sahnesi.

Nitelikleri ile doğruyu aramaya meyil ettirmeyi bir kenara bırakıp kaosun ve sürümcemede bırakılmışlığın sesi de yükselir bu çoklu mizansenlerin azıcık azıcık sahnelerinde. Sahnelendiği yörelere özgün karakterler ile karşılaştırılabilecek, esef duyulacak, korku salacak, kokusunu ıratacak, yitirip kaybedilecek onlarca farklı şey söz konusudur ki, canım yurdumda neresinden başlamak isterseniz, ipin gerisi bir halat yumağının içinde kördüğüm olmasından kelli, izleyici olarak kendinizi soyutlamak durumunda kalırsınız. Kilidinizi daha bir sık kontrol edersiniz. Teşebbüs ederken düşünmek yerine, kurgulandığını uygulamak için pillerinin takılmasını bekleyenlerden sakınmak içindir. Yağmur aynı zamanda, her ne kadar istesek de mozaik neki mermer o mermer zihniyetinden ayrılamadığımızı, bir bütün dahi olamadığımızı ve gül gibi geçinip gidemediğimizi de hatırlatan sahnelerin de duyurucusudur. Çişil çişil acı ve gözyaşıyla katmerlenerek…

Tekdir edilmekten berhava olmuş personalar’ın düşüş anı olarak da sinematografik bir çözümleme sunabiliriz ya da sezebiliriz. Dört köşesi keskinleşmeye meyil etmiş, katılaşmaya yüz tutmuşluğun karşısında doğanın da yanıtıdır yağmur. Kâti kurallara bağlı kalmadan anlık değişkenlerle yolunu çizmeye gayret eden bünyeler için ferahlatıcıdır. Hiç şüphesiz ki, bir zaman gelecek içlerinde beselenen kinden başka bir beşerilik taşıyamayanlar da ortak çıkarsamalarda birleşmeye zorlanacaklar. En azından kani olanın arasında görünebilmek için çaba sarf edecekler, diye ümidimizi muhafaza ediyoruz. İnsanlığın şekilcilikten, senden benden önce insana sahip çıkabilmesi için de çaba sarf etmeye devam edeceğiz. Yağmur’un kuvvetini kontrol etmesi gibi, dikkatli ölçülü ve paylaşımcı.

Deuss Ex Machina ile ulaştırmaya ve en azından göz ucuyla da olsa anlatabilmeye çabaladığımız onlaca konudan bir diğeri olan yaşamsal açılımlar için metaforlar,geçmiş dilli kalıplar, sözler ve çişiltileri kullanmaya devam ediyoruz. Hatsız ve bağlantısız, mevcudu korumaktan öte yeni birikimler eklemleyebilmek için ortak çabanın gereksinimine eskisinden de çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Bundan önce yayınlanmış olan 196 kısım tekmili birden neşriyat ve umarız bundan sonra yayınlanacak olan programlar ile bağlayıcılığı ve güncel hayatın getirilerinden bizlere düşenler için yeterli açılımları gerçekleştirebiliriz. İletip çoğaltabiliriz, öğrenemediğimiz pek çok konuyu dert edip paylaşmaya devam edebiliriz. –biliriz-bilir-iz.

Türler arası bir bağlaç oluşturabilme gailesi içerisinde olan ve geçtiğimiz Pazartesi akşamı da yukarıda bahsetmeye çalıştığımız konulardan hareket ederek, öykünerek, sesler arasında demlenerek bir seçki oluşturmaya çalıştık. Disiplinlerin görece en kolay hazmedilebilir olanı olan müziğin, musiki ile kakafoni arasında gerilmiş bir düzlem arasında titreşimler bu hafta bizlere ortak oldu. 2006 yılında yayınlamış oldukları “Zirzop” albümleri ile hatırı sayılır bir dinleyici kitlesi için; düşlerden ses veren, geçmişin sesleriyle günümüzü köprüleyen bir müzik icra eyleyen Viyana’lı Fatima Spar & Die Freedom Fries ekibini haftanın önerisi olarak sizlerle paylaşıyoruz.

Günümüzde dinlemiş olduğumuz enstrümantal yapılandırmaları ile caz müziğinin sınırlarını, yetiştiği ara noktaları, ekleme ve çıkarsamaların denendiği ve caz müziğinin tüm alt kollarının da bir şekilde bağlı bulunduğu bir yer New Orleans. Toplumsal gelişime paralel olarak siyahi sanatçıların kendilerine has yorumlama becerilerine, o zaman için çok farklı bir denklem (belki de bir bilinmeyen) olan kıta Avrupa’sından gelmiş enstrümanlar ve müzisyenlerin üretimleri ile bütünlenmesi neticesinde kitleleri de etkileyen, eğlendiren bir müzikal form ortaya çıkmıştı. Yıllar sonra Viyana’da Fatima Spar (Vokal), Alexander Wladigeroff (Trompet ve Flugelhorn), Andrej Prosorov (Soprano Saksofon), Milos Todorovski (Akordeon), Philipp Moosbrugger (Kontrbas) ve Erwin Schober (Davul)’den müteşekkil ekip de bu köklerden derlenmiş, ama ilerisini de tasarlayarak yeniden, yeniden türetmeler ortaya çıkartmaya çalışan bir müzisyen kollektifi.

Modernleşme evresi içerisinde kendi özünü de kaybetmeden koruyan ve kollayan bir yapılandırma bütününe sahip olduklarını ilk elden iletebiliriz. Ulaşabildiğimiz kaynaklara göre 2004 yılında yayınlamış oldukları ve bugün dinlediğimiz “Zirzop” albümünün de habercisi olan demo kayıt ile müzikal serüvenleri başlar. Grubun vokal kısmını yüklenicisi olan Fatima Spar’ın haricinde geriye kalan üyelerin tümünü kapsayan Freedom Fries ise türlü çeşit ayrımcılıktan bir diğeri olarak Amerika’da yaşayan Fransızlara karşı uygulandığı dönemde “French Fries”ın yerine önerilmiş tamlamaya gönderme yaparak kimliksizleştirilmelere karşı gerçek bir özgürlüğün altını çizmeye çalışıyorlar.

Bu bağlamda alabildiğince geniş bir perspektif ile caz külliyatında da yer alan sözünü sakınmayan öncüllerine de bir saygı besledikleri sonucuna ulaşabiliriz. Bir de unutulmaması gerekli önemli bir diğer nokta da neredeyse elektronik hiçbir eklemeye girişilmeden tamamen akustik yapılandırmalar ile parçalar oluşturulmakta ve canlı çalışlar hakkında da yeterli verileri dinleyicilere ulaştırmakta. Bu müziğin giderek steril bir hale dönüştüğü günümüz çehresinde azınlık konumuna düşmemesi için de gerekli olan bir önerme. Yeniden şekillendireyim derken ve/veya sentez oluşturabilmek için girişilen pek çok çalışmanın devamlılığını sağlayamayan bir problem bütünü varlığında Fatima Spar & Freedom Fries zor olan yoldan hareket ederek, cesurca deneylere girişiyor.

Ekibin, canlı dinletiler sırasında oluşturdukları sinerjiyi “Zirzop”albümünün neredeyse tamamına yakınında hissedebilmeniz de cabası. Gruba dahil olan isimlerin hemen hemen hepsinin farklı çalışlar ve gruplarda geliştirdikleri enstrümantal yönelişimlerin, türler arası geçişleri de müziklerini kolaycıl ve bir o kadar da eğlendirici kılmayı başaran bir diğer unsur olduğunu belirtelim. Caz müziğinin sınırsızlığından hareketle, çingene müziklerinden, punk’a, balkan ezgilerinden, türk folk müziğine, bossanova’dan klezmer’e ve hatta organik drum & bass’e uzanan bir müzikal kolaj karşımıza çıkmakta. Albümün kaydının gerçekleştirildiği üç haftalık dönem boyunca da bu sentezlemenin daha iyi netice verebilmesi için verilen uğraşın neticesi tam kıvamında bir dinletiye ulaştırıyor biz dinleyicileri.

Akordeon’dan yükselen hüzünlü bir nağme ile girişin ardılında saklanmış bulunan çoklu ses partisyonunun bizleri balkanlar üzerine yönlendirdiği ve albümle de aynı adı taşıyan “Zirzop” parçasıyla dinlence başlıyor. Bir tekerleme düzeneğinde ilerleyen sözler ile “Fatima Spar”ın vokali, düşlediğiniz bir biçimde kendi çıkarsamanız için muğlakta bırakılıyor. Caz’ın orkestral yorumlarıyla ilerlemesinde katkısı yadsınamayacak olan swing türüne güzel bir örnek teşkil edecek modern bir yorum “Egyptian Ella”, fıkırdar durur yüreğim şiarı ile uzun bir kışın ardında yeniden uyanan insanın baharı karşılamasını işleyen “Bosa Noga”, 1997 tarihli Squirrel Nut Zippers’ın Hot albümünde yer alan Blue Angel’ın kuvvetle muhtemel en iyi yorumlarından biri de “Zirzop” albümünde yer alıyor.

Klezmer’in yüksek temposu içerisinde birbirilerine paralel giden kurgusunu referans olarak gösterebileceğimiz, İstanbul… darf nicht Wien werden son birkaç senede önemli bir ivme kazanan yer altı ses örgüsünden de tadımlık bir cevheri barındırıyor. Keşan yöresinde çokça söylenegelen bir türkü olan Kızılcıklar Oldu Mu? parçasında yapılan by-pass ile Gotan Project havalarına girizgahlık edebileceğiniz yorumu, albümün ülkemizde daha da dikkatli kulak kabartılmasına yol açan önemli bir çıkışı gerçekleştiriyor.

Fatima Spar ve şürekası, kollektif bir çalışma geleneği ile modernist yaklaşımı tümlemeye gayret ediyor. Kulakların aşina olduğu ses kümelerinden, caz’ın dolambaçasız düz hatlarından yorumlamalara girşiyor. Yalın ve sadeliğin arasında, özellikle canlı performanslarda görsel bir tamamlayıcı da olan megafon kullanımı ile yukarıda örneklemeye çalıştığımız türdeşleri ile de barışık bir izlek ortaya çıkartıyor. Çişilti gibi ince, narin ve dahası çok yeni olmalarına karşın yıllardır süregiden bir birleşime sahipçesine müzikal kökleri bağlantılayarak…

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;

info[at]dinamo[dot]fm – http://www.dinamo.fm/ – misak[at]dinamo[dot]fm

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8

———————————————————

>>>>>Info Go-R-Sel
Silence/D – By Lumasehttp://www.flickr.com/photos/lumase/1400770595/

© Lumase http://www.flickr.com/photos/lumase/

Fatima Photo’s

>>>>>Poemé

Yalnız – Friedrich NİETZSCHE

Haykırışan kargalar
Darmadağın uçuşuyor kente doğru
Nerdeyse yağacak kar
Yeri yurdu olanlara ne mutlu!

Donmuş kalakaldın,
Hanidir gözlerin arkada!
Boşuna kaçışın, ey çılgın,
Kıştan uzaklara!

Dilsiz ve soğuk binlerce çöle
Açılan bir kapıdır dünya!
İnsan senin yitirdiğini yitirse
Bir yerlerde duramaz bir daha!

Sen şimdi solgun, sarı
Kış gurbetlerine lânetli,
Hep soğuk gök katlarını
Arayan bir duman gibi.

Uç git, kuş, söyle ezgini
Issız çöl kuşlarının sesiyle!
Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini
Buzların, alayların içine!

Haykırışan kargalar
Uçuşuyor kentten yana, dağınık:
Nerdeyse yağacak kar
Yeri yurdu olmayana çok yazık!

Çeviri: Behçet NECATİGİL

>Deuss Ex Machina # 196 – Hidden Sounds Of Magnetic Field

2 Comments

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents

Deuss_Ex_Machina_196_–_Hidden Sounds Of Magnetic Field

07 Ocak 2008 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique

Guest: Sühan Gürer (http://proodos.blogspot.com/)
>10<-Dave Gahan-Deeper And Deeper (Mute Records Ltd.)
>9<-Chk Chk Chk-Bend Over Beethoven (Warp Records)
>8<-Rufus Wainwright-Sanssouci (Geffen Records)
>7<-Arcade Fire-Black Mirror (Merge Records)
>6<-Battles-Atlas (Warp Records)
>5<-Deadbeat-Gimme A Little (Slack) (~scape)
>4<-Radiohead-Nude (XL Recordings / Equinox Music)
>3<-Guts-Sweet Love (Wax On)
>2<-Justice-Genesis (Because Music)
>1<-Burial-Archangel (Hyperdub)

Hidden Sounds Of Magnetic Field Bölüm (196) – Saklanıp Kalmış, Ses Vermeyenlerin, Soluklarında Gizlenmiş, Öte Nağmeler, Yansımalar, Aynalar (NioBBEhyT)

>>>>>Bildirgeç
Kelimeler biriktirildikçe anlamı pekişir. Destekleyici tanımlamalar ile anlatmaya çalıştığınız öz kuvvetlenir. Dimağın içerisinde sıkışıp kalmış bir kaç kelimenin tamamlayıcı öğelerle kullanımı zihinsel kazanımları da beraberinde bizlere bahşeder. Düşünsel izah, anlama gayreti ve en nihayetinde okunan materyallerin özütleri bu kazanımı daha kolaycıl kılar. Belirtmek istenen ile hatrâ düşse de tam çıkarılamayan kelimeler, söz öbekleri gelir de bir an zihnimize takılır. Çözüm oradadır, zihin buradadır.

Kasvet ile yorulmuş zihin ancak böylesi bir idmanlar tümlemesi ile kendine az da olsa gelebilir / geliştirebilir. Çeşitli kaynaşmalar ile toplu iğne başı kadar önemsiz addedilen her hangi bir konuda ufak bir kıvılcımlama dahi onu öylesine büyütür ki ;problem olmaya başladığını ancak çok sonra fark ettiğimizde müdahale etmemizin de önü kesilmiş olur. Bireysel açılımlar ön koşulsuz atılımlar, yerine kendi sesinden bile korkutan iki kelimeden birinde hık gık dedirtip düşünme payı isteyen bir görüngüye sokuşturabilir. Olabilir. Farkına varmak istemesek de geliştirmeye çabaladığınız bir önermenin önüne set de çekilebilir, duvar da dikilebilir. (meşhur ayı-taş hikayesi) Kelam edebilmek, kelimelerin içinde dolaşıp manidar yüklemler ortaya çıkartabilmek metropol güncesinde, hülasası ütopya halini alması da biraz bundan dolayı ileri gelmektedir. Korktuğumuz için kelamımızı esirgiyoruz, eleştirilp hakir kılınır diye sesimizi kısıyoruz.

Anlamını korumak isteyenleri, kelimelerin gerçek yüzlerini ulaştırmak isteyenleri de kendimizden uzak tutmamız biraz da mimlenecek olmamızdan çekindiğimiz için olabilir mi ? değerli okur. Konuşmaya geldi mi mangalda kül bırakmayan bir ahvalin evlatları olarak iş ki doğru bir çıkarsama için zihinsel açılımlara geldi mi sessiz kalmamız biraz da böylesi bir « etiket » den korunma güdüsü olarak değerlendirilebilir mi ?. Kelimelerin oluşturduğu bilgi haznesinden kaçışımız, soyutlamaya çalışımız, çeşitliliği göz ardı edip, tekdüzeliğe yüklenişimiz gibi birbileriyle ilintili onlarca farklı formüle bu çıkarsamaların önemle eğinilmesi gerektiğini bizlere bir kere daha hatırlatıyor.

İçine çekilmeye çalışılan daraltılmış yolları birbirine bağlandığı keşmekeş labirenti içerisinde kobaylık yapmaya devam ediyoruz. Çokça karşımıza çıkan bir diğer deyim ile ısrarla sürçü lisan ediyoruz. Kelimelerin anlamları arasında dolaşıp en uygunundan bir örnek çıkarmaya çalışıyoruz. Veyahutta uğraşıyoruz. Dönüşüm sesleri arasında kendi yontulmamışlığına isyan edenleri oynuyoruz, o sahnede sufleyi bekleyen aktörün terlemesi gibi boncuk boncuk terler atarak ; ulaşılabilir en iyi açılımlara kıyısına varmaya çalışıyoruz. Hayır bu alıntılar « Secret » kitabından değil, şimdilerin karmaşıklığında yol çizmeye çalışan bir ara nokta bulmayı ümit edenlerin zihinleri arasında gezinen hain tilkilerden bir kaçı.

Ve ümit ediyoruz ki bu çabalamamız bir iki dakikalığına da olsa sizlere bu günce, bu program vd. Ile bazı paylaşımların gerekliliğini, müziğin salt bir fon olmadığını betimlemeye yardımcı olur. İkonların, medarı iftiharların listesinde yer almasak da tali yolları kullanmaya devam edenler için bir başlangıç vesilesi gösterebilmek tek gailemiz. Tek ve yek çıkarsamalar ile derinden yüzeylere ulaşabilecek onlarca farklı kademeden kelimeleri tamamlayacak müziklerin rehberliğinde bir çizinti çalışması olarak da değerlendirebilirsiniz bu bildirgeçleri. Deuss Ex Machina’nın geçtiğimiz Pazartesi akşamı yayınlanmış olan 196. bölümünde de kulağımızda yer etmiş seslerin yankıları ile kelimeleri harman etmeye çalıştık. Bir yılın ardından bir özetin özetini, Proodos güncesinden Sühan Gürer’in (Dinler-Yazar) konukluğunda çıkartmaya çalıştık. Uzun çabalar sonucunda 14 farklı dinleyici, yazar, dj ve prodüktör’ün kişisel listelerini iletmesi neticesinde harman edilenlerin neticesini bir saat içerisinde paylaşmaya gayret ettik. Geçtiğimiz hafta içerisinde sizlerle paylaştığımız Yıl Sonu değerlendirmesinde listelemeye çalıştığımız isimlerin / projelerin / kayıtların yanısıra ortak bir tümleme ile fark edemediğimiz işleri de bu vesile ile yayına taşıma imkanına haiz olduk. Söz konusu müzikse gerisi teferruattır vechesini de bir parça irdeleme şansımız da oldu.

Birbiri ardına yayınlanmış olan listelerin ardından, müziğin kazanımlarından, söz konusu çalışmaların izledikleri değişik rotaları ile bizlere neler sunduğunu çeşitli kereler söz etmeye çalıştık. Müziğin albenili bir ambalajlanma ile sunulan halinden çok yalın halleri ile olduğu gibi üretmeye gayret gösteren çalışmalar, bizlere daha yakın tınıları sunan çalışmalar listeyi incelediğinizde de ortak bir beğeninin neleri kapsayabileceğini ortaya çıkartıyor. Dinletmeye çalıştıklarımızın arta kalanlarını da bu satırlar vasıtasıyla iletebilmeye devam edelim. 2008’in ilk Deuss Ex Machina program bildirgeçindeki önerimiz olan Battles’a ve son albümleri olan « Mirrored » ile ilgili notlarımıza geçelim.

Battles, silme bir tanımlama ile ifade etmenin zor kılındığı bir müziğin icracısı ekiplerden. Verilerin birbirleri ardına sunulduğu, ara geçişlerden içeriğine eklemlendiği partisyonları çeşitliliği ile canlı ve nefes alan bir müziği paylaştıklarını söylemek ilk elden olası bir açılım sağlayabilir. Hayatın akışı içerisinde, nefesi her daim kesilmeye yüz tutan, sözel anlamlandırmalara çokça ihtiyaç duyan bünyeler için bir terapi onların üretimi olan müzik. Deneyselliği alabildiğince geniş bir perspektif ile irdeleyerek, müziklerinin ana omurgasına eklemledikleri virtüöziteliklerini de yansıtan çalışların ekibi Battles. 2002 yılında New York merkezli olarak post hardcore ile alternatif kesişimi Helmut’un davulcusu John Stainer, noise ile enstrümantalizmi bir potada kaynaştıran Sonic Youth türdaşı gruplardan Don Caballero’nun gitaristi ; Ian Williams, math-rock’un ilk örnekleri arasında hali hazırda anılan Lynx’den Dave Konopka ve vokallere aynı bir anlam yüklememizi sağlayan ; Prefuse 73’den, Sonic Youth’a, Black Dice’dan Oval’a kadar alternatif mottonun sesçileriyle performanslar gerçekleştirmiş gizli yetenek Tyondai Braxton’dan müteşekkil olarak temelleri atılır.

Yöneltilen ve yönlendirilebilen bir sınırlandırmanın ötesine geçecek, ayrıntılama metotları ile her biri ayrı bir kümeden ses veren geniş bir müzik skalasına haiz bu isimlerin çalışmaları da bu minvalde kurgunun ötesini arayan, daima gelişen yapılandırmaları barındırması kadar kolay okunabilir bir ayrıntıyı da barındırdığını belirtelim. 2004 yılında Dim Mak etiketinden yayınlanmış olan B EP’lerinde yer alan BTTLS parçası bizim burada kelimelerin gücüne sığınarak yaptığımız tanımlamaların fazlasını dinleyiciye bahşedecektir. Ses kesitlerinden, sessizliğin içerisinde dolanan yalın hayaletlerin çalışlarına uzanan melodika kurgusu, ötelenmesi çok zor olan bazı sıkıntıları işleyen ve bütün bunu tek bir kelam dahi etmeden müzikle izah etmeye çalışmaları bile günümüz müzik dünyası için ne kadar aykırı ve ne kadar değerli olduklarını ispat etmeye yeter sanırız. Bu kısaçaları takip eden kayıt olarak EP C karşımıza çıkmakta. Faal bir biçimde türlerin keskin sınırlarını alaşağı etmeye and içmiş bu dört müzisyen için verimlilik ve teknolojinin doğru kullanıldığında nasıl iyi sonuçlar ortaya çıkarabileceğini gösteren bir dinlence olarak tanımlayabiliriz. Genellemelerin dışında olduklarını enikonu tüm müzik yazarlarının üzerinde hem fikir olduğu Battles için de büyük çıkışın vakti yaklaşmaktadır artık.

Ortaya karışık şekillendirilmiş, modern olacağım derken iyice içinden çıkılamayacak kadar detaylara boğulmuş, boğdurulmuş işleyişlerin aksine Battles’ın formüllerinde bir kademe daha ötesinde karşınıza çıkacak süprizler ile keşfetmesi ve dinlemesi keyifli bir yapılandırma bütünü, olabildiğince yalın sunumlar ile beraber sunumlandırılmakta. Çağdaş elektronik müziğin gelişimdeki katkısı yadsınamayacak olan Warp Records etiketinin son bir kaç yıldır yapmış olduğu hamleler (Jackson & His Computer Band, Maxïmo Park, Chk Chk Chk, Gravenhurst, Jamie Lidell vd.) ile deneysel kurgulara da kapısını daha fazla aralaması neticesinde Battles’ın da aynı çatı altında, daha geniş kitlelere müziğini ulaştırmasını sağladı. Keza, « Mirrored » albümü öncesinde grubun yukarıda kısaca değindiğimiz EP B ve C EP’leri ikili disk olarak yayınlanmmasıyla beraber müzik basında da görece olarak daha fazla yer almayı başardılar.

Daha önce duyulmuş olsa dahi aynı kotaya sığdırılamayacak kadar analitik, enikonu eleştirel bir müzik « Mirrored »ın ana hatlarını oluşturmakta. Kurgulanmış ve belli belirsiz ses açılımları ile filitre edilmiş bir enstrümantalizm kulağımıza çalınsa da ortaya çıkan işin niteliği ve çığır açıcılığından hiç bir şey eksilmediğini belirtmeliyiz. Sahnede var olan bir grup Battles. Pitchformedia sitesinde yapılan albüm değerlendirmesinde de bu minvalde sahne performanslarını tanımlarken Steve Reich’ın « Music For 18 Musicians »ı ile Metal müziği birbirine yediren bir grupla karşı karşıyayız denilmekte. Virtüöziteliğini kanıtlamış dört personanın ortak çıkarımları neticede, varolmayanı da dinlenebilir bir kıvama getirmeyi başarıyor. Sözler yerine kesik kesik vokal örneklemeleri, Braxton’ın sürekli arz ettiği vokallerini deforme etme girişimleri, davulun türdaşlarının aksine bir istikamette yüklenici olmaktan çok tamamlayıcı olması, kitabına uygun bir müzikle karşı karşıya olmadığımızı ispat ediyor.

Her biri bir « ex-member » olsa da Battles altında çıkarsamaları eskilerin çok uzağındaki noktaları işaret ediyor. Kimi zaman dans ettiriyor, kimi zaman hüzünlendiriyor, yeri geldi mi deneyselin köklerine seyrüsefer eyliyor veya bariz bir kaç riff’in nasıl bu kadar formüle edilememişlik içinde kendini duyurabilmesinin engin sevincini paylaşıyor. Tonlamaların yükseldiği anlardan, en basitinden birilerinin izlerini takip etmeden de orjinalitenin yakalanabileceğini gösteriyorlar. Ki bu da kesinlikle 2000’li yılların müzik sahnesinde nadiren karşımıza çıkabilen örneklerden olduğu için ayrı bir önem arz ediyor.« Mirrored » yaklaşık beş dakikalık bir parça olan ‘Race :In’ ile kuvvetli bir giriş gerçekleştiriyor. Seriye bağlanmış kros davul üzerinde yamanık duran klavye sesleri belirli belirsiz bir süre ardında gitarlarında katılımı ile albümün geri kalanında nelerin bizleri beklediğini izah etmeye çabalıyor. Albümün habercisi ve çalışmadan yayınlanan ilk kırkbeşlik olan ‘Atlas’ ise bu eklektik yapının elektronik formlar ile bütünlendiğinde ne gibi bir sonuca ulaşacağının bariz bir kaydını oluşturuyor. John Stainer’ın grup üyelerini selamladığı solo girişin ardından, Tyondai Braxton’ın pedalları kurcalaya kurcalaya mekanikleşip ‘Harikalar Diyarından’ bir müzisyene dönüştüğü Williams ve Konpka’nın da katılımları ile beraber curcunanın ötesine geçen, yeni neslin deyişiyle “aktif dinamik rock” formu ortaya çıkaran bir güzelleme haline dönüşüyor. Yedi dakikayı aşan çalışmanın ‘DJ Koze’nin elinden çıkma versiyonuna da bir şekilde kulak kabartmanızı salık verelim. Dans öğeleri ile türlü çeşit gitar riff’inin kızgın davul tozu gölgesinde serpiştirilmesi neticesinde, ağır bir eğlencelik olarak şekillenen ‘Tonto’ da bu deneysel kurgu dehlizlerinde nelerle karşılaşabileceğimizi tam kestiremediğimizi ortaya çıkartıyor. Canlı performanslarında da albüm kaydının özenini yansıtmaktan geri kalmayan « Battles »ın müziğinin bir salon dinlenceliği olduğu ve hemen hemen her türden dinleyici için de kulağa isabet edecek bir detayı barındırdığını da belirtmek de fayda var.

Türlerin harmanında seyrüsefer eyleyen grubun albümde bir sonraki durağı ‘Leyendecker’ oluyor. Sakinlik ile kotarılmış, dubstep alt yapılarını da özümsemiş bir dur kalk, dur ilerle trafiğine sahip, süresinin kısalığına rağmen ilgiyi üzerinde toparlamayı başaran bir deneysel kurguyu barındırıyor. Bu çalışmaların yanısıra iki dakikalık bir bilmece olan ‘Snare Hanger’, elektronik alter ego’nun punk duvarlarına çarpmasını işleyen, işedikçe sesler arasında kaybolmanızı olası kılan, bir kaç dinlencenin ardından ise kendine sıkı sıkıya bağlayan bir kompozisyon haline dönüşen ‘Tij’ türler arası kompleksleri olmayanlar için sıkı bir denemelik olarak albümde yerini alıyor.

İşin özüne değinirsek « Battles » müziğini yalın bir biçimde paylaşmaya çalışan önemli topluluklardan. Teknolojik gelişmişliğe paralel olarak basmakalıp bir yoldan ilerleyen müzisyenlerin aksine, icra eyledikleri makineleri insansıllaştıran, onlara titr veren, resmen konuşturan bir müziğin altında imzalarını görüyoruz. Seslerin hayattaki akislerine ayna tutarak yineledikleri kelimelerle kendi müziğinizi şekillendirmenize aracı oluyorlar. Mutlu bir azınlığın sahip olabileceğinden daha fazlasını herkesin hakkettiğinin de altına basa basa. Kuvvetli ritimlerle, matematiksel argümanlarla, sapasağlam duruşlarıyla.Kelimelerin onlarca sayfada anlatamayacağı şeyleri, çok kısa sürelerde müzikleriyle anlatabilmeleri de cabası ve bonusu olarak değelendirilebilir. Keşfedin….

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Best Of 2007 At Proodos
Battles At Myspace
Battles Review At Pitchforkmedia
Battles Tonto Official Video
Dave Gahan Official Site
Dave Gahan At Myspace
Chk Chk Chk
Chk Chk Chk At Myspace
Rufus Wainwright
Rufus Wainwright At Myspace
Arcade Fire
Deadbeat At ~scape
Deadbeat At Myspace
Radiohead
Guts
Guts At Myspace
Justice At Myspace
Burial At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo.fm – http://www.dinamo.fm/ – misak [at]dinamo[dot]fm
http://deuss-makina.blogspot.com/

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8 ———————————————————

>>>>>Info Go-R-Sel Cracked Stone – By Smwarnke4 http://www.flickr.com/photos/comrade_s/61873157/
© Comrade_S http://www.flickr.com/photos/comrade_s/

>>>>>Poemé
Susamak Özgürlüğe – Philip LARKIN

Artık ayrılmak gerek, sevdiğim; ne yıkıcı,
Ne de acı gelsin bu bize. Eskiden
Pek çok ay ışığı vardı, pek çok kendimize acıma;
Bitirelim bunu burda; çünkü gün
Hiç böyle yiğitçe dolaşmadı gökyüzünde,
Yürekler hiç böyle susamadı özgürlüğe,
Dünyaları yıkmaya, ormanları yakmaya.
Tutamayız bunları, biz şimdi kabuklar gibiyiz
Tohumların büyüdüğünü gören bir başka iyiliğe.

Böyle olmasaydı, diyeceğiz; böyle söylenir hep.
Ama çözülsün daha iyi yaşamlarımız birbirinden,
Kendini rüzgârlara bırakmış, ışıklarla ıslak,
Rotaları çizili iki koca gemi, nasıl kopup
Uzaklaşırlarsa el sallayıp bir limandan,
El sallayıp nasıl kaybolurlarsa gözden.

Cevat ÇAPAN’ın Çevirisiyle

>Bir Durum Değerlendirmesi, Sene Devir Oldu Baki Kaldı Tınılar

Leave a comment

>« …Fakat o nağmeleri his kulağı duymaz, çünkü his kulağı, kötülükler yüzünden pis bir haldedir. İnsanoğlu perinin nağmesini işitmez ; çünkü perilerin sırlarına yabancıdır. Gerçi perinin nağmesi de bu âlemdedir ama gönül nağmesi her iki sesten de yüksektir. Zira peri de, insan da mahpustur ; ikisi de bu bilgisizlik ve gaflet zindanındandır… »

Mevlana Mesnevî-i Şerif’inden
Takvimden yılın son yaprağı da düştü. Geri sayımlar, sessiz ve derinden, ümit beslemeli, alacalı bulacalı, yeniye giriş hazırlıkları nihayete erdi. Tantanalı veya az tantanalı, durup düşünceli veya alabildiğince unutmalı bir geceyi ve dahası koca bir seneyi daha ardımızda bıraktık. Nicedir ettiğimiz kelamların izlerini sürerek yeniden yenilenebilmek için sıfırlandık ; ya da öyle sandık. Gülüşlerimizin arasına geçen yılın sessiz karelerini serptik. Nasıl serpilmesin ki değerli okur, pastoral renklerden renk körlüğüne geçiş sağladığımız, tartışabilmek ve fikir türetebilmek için bile kalın zırhlar giymemiz gerektiğini ; enikonu tedbirli olmamızın zorunluluğunu yılın ilk günlerinde acı bir tecrübe ile öğrendik. Hiç bir önerme veya hiç bir istek mutlak sınırlandırmaların dışına çıkmamalıydı. Hep birlikte susup mutlu mesud yaşanılmalıydı ; öteki dediğimizin sesi de tın tın çınlamalıydı kendi azınlığının içinde… kendi sınırlarının içinde… dört duvar içinde… Olmadı oldurulmadı neticede bir can daha yitip gitti, tam da kıvamının tutturulmaya, diyalog köprüleri atılabilmeye çaba sarf edildiği bir ara dönemde. Tedirgin ve ürkek olsa da insanların içinde yaşamaya alışkın olan güvercinler gibi imtina edip, saygı gösterdi, yaşatmaya çalıştı ve üretmeye kalıpların çok dışında ; ama bir anda önyargının kurşunları uzaklara taşıdı bedenini ve başladığımız noktanın da gerisine düştük bir anda. Mutlak sessizlik…

Akla düşüp de tahtalara vurduran düşünceler canlı olarak yaşantımıza dahil oldu. « Sözde !!! » maktuller ile « özde !!! » gerçeklik darmadağın oldu. Bildiğimizi sandığımız şeyler bir başka karede bambaşka bir detayın küçücük ayrıntısı haline dönüştü. Zembereği çekilmişti bir senenin daha ve dahası yaşanacak, görülecek onlarca durumdan bizi en çok meşgul edeni olacaktı. En çok durup düşündürten, çözümsüzlük bağlamında ilerlendikçe, sahneye dahil olan ‘Akıllı Ol’, ‘Plan Yapmayın’ lafı güzaflarını barındıran onlarca tamlama ile zincirleme bir şiddet sarmalının içinden çıkartılmamak üzere kıstırıldığımız hissine vakıf olmuştuk. Sesler de birbiri içinde karışıyor giderek kakafoniye dönüşüyordu. Bu daha başlangıç demiştik, bu elim cinayetin az ötesinde rahip cinayeti, kitabevi baskını neticesinde üç kişinin hayatını kaybetmesi, rahip kaçırılması vd. ile görüngünün tümüne baktığımızda birliğimizi simgeleyen mozaiğin giderek kenarlarından yontulmaya başlandığını belki de ilk fırsatta kırılması için gösterilen çabaların afaki çokluğuna şahit olduğumuz bir seneydi 2007. Sorunların temelinde yatan nedenlerden birisi olan 301. maddenin nasıl bir keskin kılıç gibi her birimizin başı üzerinde sallandığını dikkatle baktığımızda fark ettiğimiz, lafımızı bu yitirilenlerin ardından daha bir tartarak değerlendirdiğimiz günlerde anladığımız bir diğer önemli detaydı. Söylemlerin, peşin hükümlerle yargılanabilmesi için kamuoyu nezdinde kabul görür bir kaç demecin yeterli olduğu bir ortamda da düşünsel anlamda bir ilerleme de eni konu zor ve çok meşakkatli sınavlar verilmesini gerektiriyordu. Bunun zorluğunu bu konuda yazılar kaleme almış Perihan Mağden, Murat Belge, H.Gökhan Özgün, Baskın Oran vd.lerinin makalelerinde kendi çıkarımlarınızı da eklemleyerek, çoklu boyutlarıyla değerlendirebilirsiniz.

Dile getirmeye çalıştığımız her problematta, her çözümleme tümcesinde nasıl giderek farklılaştığımız afaki bir biçimde ortalığa salındığı bir seneydi 2007. Türlü çeşit tartışmalar, birbiri ardına eklemlenen monologlar ile Cumhuriyetimiz de farklı deneysellikler ile kendini geliştirmeyi ; bir nebze daha ilerisinde ümidimizi koruyabilmemiz için yapılanmaya devam etti. Çıkarımlar ve söylenceler pek tabii ki çoğaltılabilir. Kimi önermeler hepimizi ilgilendirirken, kimisine katılmıyor dahi olabiliriz. Neticesine baktığımızda ise en azından konuşabilmek için elimizdeki fırsatların hala tükenmediğine şahit olmamız bile başlı başına önemli. Şekillendirilmiş olana farklı katmanlar eklemleyebilmek, düz hatların dışında iki kelam fazlasını kotarabilmek, gayya kuyusu gibi derin derin devletin yüzeylerini alenen öğrenebilmek gibi türlü çeşit deneyselliklerin olduğu bir 2007 geçti önümüzden. Sözün fazlası da edilebilir ancak, müzik ile bağlantılı olan iş bu neşriyat içerisinde yayınlanmış her bir bildirgeç içerisinde az çok yaşadığımız günler ile alakalı anektodlar aktardığımız için daha da çok detaylandırmıyoruz. Sizleri Radikal Cumartesi ekinde Sayın Pınar Öğünç’ün makalesinde yer alan çeşitlendirmelere göz atmaya davet ediyoruz.

Müzik de hayat ile bağlantılı olan bir neşriyat biçimi. Keskin hatlar ile sabitlenmiş kitabına uygun yapılan üretimlerin yanı sıra 2007’de deneyselliğe daha çok prim veren, yenilikçi solukların kotardığı taze sesleri barındıran, muhtemelen de elektronik müziğin giderek ana akım içerisinde doğru rotayı tutturmayı başardığı bir yıl olarak kayıtlara geçecek plakların yayınlandığı bir sene olarak hatırlanacak bir yıl ardımıza kaldı. Tümleşik algı sınırlarının dışında, kimi zaman hayalperest, kimi zaman keskin bir gerçeklik ile kotarılmış olan müzikal disiplinler arasında köprüler ile bilemediğimiz daha onlarca farklı müzikal janrın içerisinde kendimize uygun olanları taramaya çalıştık. Dinleyebildiklerimizden seçmiş olduklarımız ile Deuss Ex Machina’nın çıtasını geliştirmeye çalıştık. Çünkü burada, ne kadar çok yazılırsa yazılsın, müzik en doğru mesajını dinleyiciye ulaştığında ; olduğu gibi ileten bir önerme. Çünkü müzik, yaşamanın daraltılmış sahalarından engin coğrafyalara açılımızı kolaylaştırabilecek kadar içselleştirebileceğiniz tınılar bütünü. Umarız geçtiğimiz yıl içerisinde de sizlere yeterince ulaşabilen kolajlar hazırlamayı başarabilmişizdir.

Yılın son günlerinde ise bu bir senelik dinlence geleneğini tamamlayan, bir yerde dinlediklerimizin de özeti kabilinden işlev gösteren listeler yayınlanmakta müzik ile alakalı pek çok mecrada. Birazdan göz gezdireceğiniz liste de Deuss Ex Machina’yı oluştururken kaynak edindiğimiz, parçalarından seçkilerini paylaştığımız, bildirgeçlerimize konuk etmeye çalıştığımız örnekleri barındıran 41’lik bir seçkiyi barındırıyor. Ümidin ve ümitsizliğin kolkola girdiği bir yılın arından hayatı biraz daha olumlandırabilmek için, Mevlana’nın deyişiyle bilgisizlik ve gaflet zindanlarından uzaklaşabilmek ; kulağımızı biraz daha farklıya açabilmek için, açılabilmek için… İyi Dinlenceler…

Deuss Ex Machina 41 Devirlik Ses Seceresi
—————————————————————————–
1-Radiohead – In Rainbows (XL Recordings / Equinox Music)

Birbirleriyle bağlantılı olan üç albümlük bir serinin ardından merakla beklenen, bekleme süresi uzadıkça meraklandıran bir çalışma olmuştu « In Rainbows ». Grubun canlı performansları sırasında görücüye de çıkmış, kulaklara da ulaşmıştı tüm bu şarkılar, peki neydi bu kadar özel kılan bu çalışmayı ? Radiohead’in herkesin içine düşebildiği derin iç sıkıntılarını, melankolik aksleri, dışarının kakafonisi içinde sesini yitirmiş ilişkileri irdelemesi ve bunu sahici, anlaşılır bir dille kotarması bu çalışmayı özel kılan etmenlerin bu satıların yazarına göre en birincil nedenini oluşturuyor. Yılın En İyi Albümü.

2-Burial – Untrue (Hyperdub)
Kimliği gizli kalmasına özen gösteren bir üretici.Pek çoğumuz gibi günlük işlerinin peşinde koşan bir birey. Yıllarca abisinden duyup da gıpta ettiği drum & bass, uk garage ve rave günlerinin müzikal çeşitliliğini ‘debut’ çalışmasının ardından 2007’ye de taşımayı başaran bir üretici olarak karşımıza çıkmıştı. « Dubstep »i elektronika’nın ağır aksak yönleri ile grime ve 2 step’in elementleri ile bütünlediği « Untrue » tek atımlık bir prodüktör olmadığını dahası müzikal hissiyat konusunda enginliği ile pek çok ismin şimdi kendisine gıpta ile baktırtmayı başarıyor. Yılın En İyi Elektronik Albümü.

3-Odd Nosdam – Level Live Wires (Anticon)
Sonik ses denemeleri, hip hop’ın çığır açıcı dönüşmüne ilham olan enstrümental düzenleme becerisi, az buçuk da kakafoni. cLOUDDEAD grubunun da üyesi David Madson’ın solo projesi Odd Nosdam’da bu yıl Deuss Ex Machina’nın önerdiği önemli kayıtlar arasında yerini alıyor. Birbirlerine türdeş olmayan ses öğelerini, ustaca kotarılmış partisyonlar ile birbirine bağlayan ve albümün tümünü dinlediğinizde alternatif abstrakt ses’in enerjik önermelerine haiz olacağınız bir bütünlük arz ediyor. Genelin dışında kalmış tüm dinleyicilerimiz için iyi bir dinlencelik…

4-Deadbeat – Journeyman’s Annual (~scape)
Elektronik müziğin daraltılmış bir örnekliğine nazire yaparcasına, her bir çalışması ile teorilerine yenilerini ekleyen bir prodüktör Scott Monteith aka Deadbeat. Minimal dans müziği kurgularından, dub techno’ya uzanan bir ses yelpazesine sahip olan « Journeyman’s Annual » ile geçtiğimiz yıl kalitesini bir kere daha ispatladı. Müziği hayat ile ilintileyerek, Batı Dünya’sının ikircikliğine karşın mesajlarını barındıran aynı zamanda da bir gezginin iki sene boyunca güncesini kıvrak zekalı, ironi yüklemli bir izlek kulaklarımıza ulaştırmayı başardı. Yılın En Alternatif Dans Dinlencesi.

5-Battles – Mirrored (Warp Records)
Tyondai Braxton, Ian Williams, John Stanier ve David Konopka’dan oluşan Battles, 2004 yılından bu yana üretmiş oldukları post rock bağlamlı müzik ile yeterli ilgiyi üzerlerine toplamayı nihayet bu sene Warp etiketinden yayınlanan Mirrored albümü ile başardılar. Deneysel nükteyi elektronik ve rock ile harman eden « Atlas » ve alabildiğice uzak bir seyrüseferi irdeleyen, yalın ses karmaşası « Tonto » bizim bu satırlarda anlatmaya çalıştığımızdan daha fazlasını sizlere sunacaktır. Karmaşanın ortasında sessizliği arayanlar veya tam tersi için ellerinin altında bulundurulması farz kayıtlardan.

6-Justice – † (Because Music)
Gaspard Augé ve Xavier de Rosnay ikilisinden müteşekkil topluluk, çerçevenin (yaşamın) içerisinde olan bitenleri, o anda neler olabilir kurgusunuda eklemleyerek tamamen dışarıdan bir bakışı irdelemekte « Cross » albümünde. Baskın teorik aksamlar ile bilindik ses temaslarının yerini tam manasıyla hangi saniyeden kesit girecek, hangi saniyede keyboardların seksenlerine ışınlanacağınızı belirleyen bir retorik almakta. Justice ; izlence kültürünün (Entertainment)’ın harcamakta beis görmediği ve handiyse tu kaka demekten dilinde tüy bitmiş olduğu elektronik müziğin “ana akımınının” derlenip toparlandığında nasıl etkin olabileceğinin de kanıtı olarak listemizde yerini alıyor.

7-Apparat – Walls (Shitkatapult)
Kurucusu ve ortağı olduğu Shitkatapult etiketinin mottosunda olduğu gibi « Özel insanlar için özel müzikler »i şiar edinmiş bir isim olan Sascha Ring aka Apparat geçtiğimiz sene de Walls albümü ile istrikrarını koruyan bir performans sergiledi. 2006 yılında Ellen Allien ortaklığında gerçekleştirmiş olduğu Orchestra Of Bubbles’ın ardılından gelen çalışma, içeriğinde bağlatıladığı öznel yapılandırmalar ile Bay Ring formüle edilemeyen, ancak dinlenildiğinde yüreğe işlenen bir müzikal kesit sunmayı başarmasının da altını kalın kalın çiziyordu. RadarLive festivali kapsamında canlı performansında da bu minvalde işleyen, kendini sürekli yenileyen bir olarak elektronik sesler ile seyrüseferini dinleyicilerle paylaşmıştı. Nitelikleri ile yılın unutulmaması gereken kayıtlarından birisi olarak beğeninize sunulur.

8-Guts – Le Bienheureux (Wax On)
Uzunca bir süre elimizin altında bulunmasına karşın, bu sayfalarda bahsini hep açtığımız müzik yazarlarından Sühan Gürer’in keşfetmesi ile dikkatimizi üzerine çekmeyi başarmış bir kayıt olan Le Bienheureux bu yılın en büyük süprizlerinden birisi olarak listemizde yer almakta. Bonobo, De-Phazz kararında Koop ama engin bir açıklıkla belirtilebileceği üzere Nightmares On Wax akrabalığı ile Guts’un müziğinin ana yapısı hakkında bir fikir edinebilirsiniz. Kasvetin tarumar ettirdiği günlerin ardından müzik çalarınızda çalmaya başlaması ile beraber kendinizi tüm yorgunluk ve dertten soyutlayabilmeniz için gerekli olan sesleri barındıran bir komple terapi dizini. Yılı en şevk verici, kafa dağıtıcı çalışması

9-The White Stripes – Icky Thump (XL Recordings / Equinox Music)Vasıfları ile modern rock sahnesinde isimlerini en çok duyduğumuz gruplardan birisi olan The White Stripes’ın Icky Thump albümü de yılın anılması gerekli çalışmalarından bir diğeri olarak listemizde yer almakta. Kendilerini kanıtladıkları Detroit’e bir veda busesi kondurup uzaklara taşınmaları ile müzikleri de geniş bir coğrafyadan etkileşime açık hale gelen deneyselliğe ulaşması bunun bir yerde de gerekli bir göç olduğunun okumasına yol açmıştı. Aşina olduğumuz seslerden farklılaşarak, blues’dan çingene müziklerine, folk rock’dan country’nin tozlu yollarına ulaşan bir serüven vaat ediyor, Icky Thump. Israrlı ve kuralların katıcılığına inat bir haşarı çocuk bakışı ile cayır cayır.

10-Fedayi Pacha – The 99 Names Of Dub (Hammerbass)Hiyerarşik şekillendirmelerin ters köşesinden ses veren bir üretici olan Fedayi Pacha, sınırların ve sanrıların berisine ışık tutan işlerin altına imzasını atmaya 2007’de de The 99 Names Of Dub albümü ile devam etti. Fedayi Pacha, Batı’nın oryantalizm’e bakışını yer yer kara mizahla eleştiren, dönüştürdüğü melodiler ile gerçek bir ses sentezi yakalmaya çalışan taze önermelere kulak kabartmak isteyenlere yeterli verileri de iletmeyi başarıyor. Baba Zula’nın müziğine aşina iseniz, Muslimgauze’un müziğinden zevk alıyorsanız kaçırmamanızı salık veririz.

11-Modeselektor – Happy Birthday (BPitch Control)
12-PJ Harvey – White Chalk (Universal Island Records)
13-Dave Gahan – Hourglass (Mute Records Ltd.)
14-The Field – From Here We Go Sublime (Kompakt)
15-UNKLE – War Stories (Surrender All)
16-Chk Chk Chk – Myth Takes (Warp Records)
17-Jean-Jacques Perrey & Luke Vibert-Moog Acid (Lo Recordings)
18-Susumu Yokota – Love Or Die (Skintone / Lo Recordings)
19-Groove Armada – Soundboy Rock (Columbia)
20-Uusitalo – Karhunainen (Huume)
21-Beirut – The Flying Club Cup (Ba Da Bing !)
22-Piano Magic – Part Monster (Important Records)
23-Rufus Wainwright – Release The Stars (Geffen Records)
24-Fennesz & Sakamoto – Cendre (Commons)
25-Gilad Atzmon & The Orient House Ensemble – Refuge (Tip Toe/Enja Records)
26-Spoon – Ga Ga Ga Ga Ga (Merge Records)
27-Maps – We Can Create (Mute Records Ltd.)
28-The Nightwatchman – One Man Revolution (Epic)
29-Von Südenfed – Tromatic Reflexxions (Domino Recordings Co.)
30-Efterklang – Parades (Leaf)

Gözaltı Pazarı (Toplama Albümler, Yeni Basımlar, Canlı Calışlar, Yerli Üreteçler)
—————————————————————————–
31-Sigur Rós – Hvarf/Heim (XL Recordings)
32-Ed Yazijian – Six Ways To Avoid The Evil Eye (One Tree)
33-Ricardo Villalobos – Fabric Live 36 (Fabric London)
34-Daft Punk – Alive (Virgin)
35-Various Artists – Istanbul Calling Vol.2 (Elec-trip Records)
36-Various Artists – Vol.1 Türk Alternatif Rock Toplaması (Voltaj)
37-Dinar Bandosu – Saykodelikdeşik (Ütopya Müzik)
38-Baba Zula – Kökler (Doublemoon)
39-Pole – Steingarten & Steingarten Remixes (~scape)
40-Donnacha Costello – Colorseries (Minimise)
41-Patti Smith – Twelve (Columbia)