>Deuss Ex Machina # 191 – Başka Bir Groove Mümkün

Leave a comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_191_–_Başka Bir Groove Mümkün
25 Kasım 2007 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
>1<-S.N.O-Disturbance (Earwax)
>2<-Benga & Coki-Night (Tempa)
>3<-Benga-Emotions (Tempa)
>4<-Skream & Cluekid-Sandsnake (Disfigured Dubz)
>5<-Bass Clef-1471 (Blank Tapes)
>6<-Plasticman-The Rush (A.R.M.Y.)
>7<-Zinc-Flim (Skream Remix) (Rinse Recordings)
>8<-The Bug Feat.Killa P & Flow Dan-Skeng (Hyperdub)
>9<-Appleblim-Girder (Skull Disco)
>10<-Skream-Deep Concentration (Tempa/Rinse Recordings)
>11<-Benga-Live Drums (Rinse Recordings)
>12<-MRK1-Trip Down The Nile (Planet µ)
>13<-Şevval Sam w.Up Bustle & Out-Istanbul’s Secrets (Kalan Müzik)
Başka Bir Groove Mümkün* Bölüm (190) – Gelir Geçer, Birbiri Ardında Çember Çember Daireler, Korkmadan Sesini Yükseltir Işık Tutmuş Haleler (KaOZ)
Barışarock 2007’de yer alan elektronik sahnesinin küratörü, Loststone’un önermesi.Affına sığınarak kullanıyoruz.
>>>>>Bildirgeç
Uzunca bir süredir kemikleşmiş giderek soyutlanmış bir bakışım tüm benliğimize hakim olmaya çabalıyor. Kaidelerin ve bunların yazılı olmayanlarının yer aldığı halk kültürlerinin birer birer set çekilerek yabancılaştırılması, unutturulması. Algıda seçkiciliğe ulaşmak için elimizdeki imkanları olabildiğince kullanmak yerine nasıl olsa sonu gelmezlere sığınarak, tüketmeye devam ediyoruz. Ancak şu noktada görünen odur ki sevgili okur ; giderek tükeniyoruz. Tükete tükete harcayacak kültürel birikimlerimiz, bizi biz yapan değerlerimiz teker teker eski oluyor. Mazinin derin sularında geride bırakılmış bir kayıp ada izlenimini taşıyor. Düşünsel gelişimlerden ziyade hep söyülüyoruz yinelemekte de bir beis görmüyoruz : « Maddi önceliklerimle örtüşen açılımlar daha çok ilgimizi çekiyor » Hal böyle olunca da, gerekliliği ve elzem olması bir yana bazen çok lazım gelen, iştah açan pek çok ayrıntı ancak sayfaların arasında keşifler gerçekleştirme şansımız ile orantılı olarak giderek bizden uzaklaşıyor. Keşif derken kazı kazan kartlarındaki bölücülükten bahsetmediğimizi anlamışsınızdır.

Yazılı olana gerçekliği ispat edilmiş çözümlemelere sadakattan, sözlü söylencenin dedikodu yüklemli özneleri ile bezendiği günümüz anlatımları, anlamalar ve çıkarımlar’ın daha çok ilgi toplaması da bu ayrıştırmayı daha derinlikli yapıyor. Meramını anlatmak için sadece 500 (yazıyla beş yüz) kelime dağarcığı ile anlaşan bir neslin ahvali olarak tabii ki böylesi okumalar zor gelecektir. Merkezci çıkarımların yerine çok rahatlıkla kullanılabilecek olan pek çok açılım daha öğrenme çabasının başında iken itirazlarımız yükseliyor. Ayrıntılara ve onların beraberinde sunduğu gerçekliğe karşıt bir duruşu savunmamız bekleniyor. İstekler ve beklentiler çok çeşitli olsa da öznesinde var edilmiş olan hazır kullan atmasan da bir kenarda dursun hegemonyası böylesi bir süreci de takip ederek kendine yeni taraftarlar, ilgili bilgisizler cephesi oluşturuyor. İyi olduğuna belki pek çoğumuzun kâni olduğu pek çok konu veya isim veya tür veya …. (siz doldurun) tamlamalarında ince bir düzenleme, bir yadsınamaz biçimde yanlış veriler ortaya atılıyor. Üstelik yeniden ve yeniden bitmek tükenmek bilmez bir çaba ile bir kaç sefer duvara yapışılsa da en sonunda o eşiği de aşacağına biat edilecek derecede ısrar ve itinayla.

Aidiyetlerin ve kişisel birikimlerin temellerini oluşturan ananevi doğrular, doğru bilinci oluşturan gerçeklik kısa sürede bu ön koşullu ve her daim ben haklı çıkarım diyen ön yargıların hem kurbanı hem de bozguna uğratılan öznesi oluyorlar. « Neslinbuk » sitesinde abidik gubidik gruplaşmalar ile başlatılan ayrıştırmalar giderek tonu ve dozu arttırılmış bir biçimde ucu bilakis içinde yazmaya hevesli onlarca insanın da yer aldığı kitlelerin önünü tıkamaya çalışıyor. Günlerdir gazetelerin sayfalarında yer alan onlarca haberdeki yitirilen yaşamlar birer metafor olarak kullanılarak nasıl doğru vatandaşlar olarak yaşamamız gerekliliğini ortaya koyamaya çabalıyor. Giderek birbirinden korkarak, giderek kendi aidiyetini, kimliğini, öteberisini bir kenara bırakıp tekdüzeliği benimsemek hiç olmadığı kadar sert bir biçimde asimile edilmeye, yontulmaya uğraşılması da yirmibirinci yüzyıldayız hala neredeyiz ? biz kimiz ? söylemlerini düşünmeye sevk ediyor. Hümanizma zaten çoktan yenilen yutulan bir şey olarak espri malzemesi oldu. Geriye kalanda oyun konsollarında oynamaya kıyamadığımız, savaşlar, takipler, adam öldürmeceler’in joystick sesleri « ciuv, ciuv yaşasın bir kaç level daha atladım ». Sahte bir gelişmişlikten ziyade gerçekten emek sarf edilmiş ve enikonu her konuda doğru ahkâmlara en çok ihtiyaç duyduğumuz, ilericliğin ötesinde bilginin doğruluğuna sahip bir tevazulu yaşam daha mutlu kılacaktır ; « multi kültürel » dünyamızı.

Jenerik olmak değil zaten amaç. Epi topu bir toplu iğne kadar yer kaplayan beşeriler için (öyle görüntülenmekte en son teknolojili earth, maps yazılımlarımızda) fezadan gelen bir mesaj olarak da algılayabilirsiniz tüm bunları. Halet-i ruhiyelerin daha da içinden çıkılmaz duvarlarla ördürülmeye çalışılmasına karşın, sesin gerçeğe ulaşabilmesi için tekil çabalar en nihayetinde bir bütüne ulaştığında, bütün bu kakafoniyi de izole edebilecektir. Galiba bütün temenni de bunun bir an önce gerçekleşebilmesi. Öncelik, itibar ettiğimiz değerlerin farklılıklarına, konuşma biçimlerimizde vurguladığımız kelimelerin ayrıklığına karşın hala tek bir dil ortaya çıkartabilmenin de mümkünatı. „En azından ümit hala, fakirin ekmeği“….

Müzik’de bu dehşetengiz handiyse milimi milimine düşünülerek kotarılmış bir yap boz izlenimi veren yaşanıtda bir ırama noktasını oluşturuyor. Yanlı ve bariz bir biçimde propaganda malzemesi olanlarından öte, içten içe doğruları paylaşan; ama sözel ama enstrümental anlamda üretimlerin, elitist olmak için yırtınmadan da bir şeyleri ortaya çıkarılabileceğinin mihenk taşı. Evet bildiğiniz „müzik“. Kimi zaman sıkıntılarımıza merhem olan, kimi zaman çözümsüzlüklerimizi aşabilmemiz için gerekli olan, ama bazen de yukarıda irdelemeye, merak uyandırmaya çabaladığımız hayat ile ilintisi her ne kadar çokta istenmese de çok kuvvetli olan ses yığınları. Yıkımın, özde ve sözde başlamasının karşısında, edebiyat, resim, heykel, sinema gibi gerek görsel gerekse de duyusal anlamda bariz bir karşı duruşun, olmasını istediğimiz tamlamasıyla „sağduyunun“ harcı.


Deneysel çalışın, farklı tematik noktalardan hareketle ayrı nüanslarını barındıran bir tür olan dubstep’de bu önerme dizini içerisinde Deuss Ex Machina’nın müzikal tını denizinden sizlere sunmaya çabaladığı bir diğer izlek olarak sizlerin beğenisine sunuluyor. Tüketilmekte olan düz elektronik hatların çok daha ötesinde, çok daha derinlikli bir ses teması „dubstep“. Alabildiğince genişleyen ve esnek yapısı ile 2 Step, UK Garage, Grime gibi öncüllerinden, Dub, Reggae ve Drum & Bass gibi bağımsız müzikal disiplinlerden feyz alınarak kotarılan, düzenlenen, yeniden yeniden kurgulanmaya imkan tanıyan bir seyrüsefer. Dinlendikçe, alternatif açılımların çokluğu hasıl olmuş bulunan tek düze ritimlere ne kadar çok dayanmışız sorusunu da gündeme getirmesi dahi başlı başına „türe“ bir artı puanı hak ettriyor. Ses denizi olarak yapılandırılmış enstürmental versiyonların isimsiz „dubplate“ plaklarından yayılamasının üzerinden de neredeyse yedi sene geçmiş olması, „dubstep“i keşfetmek için henüz geç kalmadığımızın da göstergesini oluşturuyor.

„Dubstep“in tanımlayıcısı veyahutta ön çıkışını gerçekleştiren isimler „El-B, Oris Jay, Zed Bias ve Steve Gurley (sanatçının prodüksiyonları Tempa etiketinden yayınlanmış bulunan Roots Of Dubstep toplama albümünde dinlenebilir.) olarak Wikipedia’da karşımıza çıkmakta. Farklı ses alaşımları ile kotarılmasına karşın genelin dışında duran, irdelemelik, tadımlık değil doyumluk kayıtlar olarak da değerlendirilmesi farz çalışmalar olarak kısa bir özet geçebiliriz bu kayıtlar için. 2001 yılında Soho’da faaliyete geçen Forward>> kulübü ve „Ammunition Promotions“ da „dubstep“ teriminin ilk defa duyurulduğu ve bugün dinlediğimiz onlarca prodüksiyonun, çalışın temellerinin atıldığı bir başlangıç noktası olarak değerlendirilebilir. Daha sert ritim örgüsü ve karaltılı tonlamaları ile UK Garage’ın da giderek gelişen alternatif yüzeyleri (Neo Dark Garage) ile evrilmeye devam eden „dubstep“ için de yükselişin başlangıcı olan mekanın, türün yaygınlaşmasındaki en büyük çabalarından birisi olan korsan radyo Rinse FM’de DJ Kode9 (Hyperdub etiketinin kurucusu) tarafından hazırlanan radyo programının da ulaşılabilirliği, meraklı dinleyiciler için yeni bir açılımın habercisi olarak „dustep“i daha kolay ulaşılır bir konuma taşımayı başarır.

Alt kültürün gelimesi de bu kulüp ve radyo programına paralel olarak daha farklı çalışmaların da önünün açılmasını sağlar. Şimdiden önemli kırkbeşlikler yayınlamış olan Skream’in çalıştığı plak dükkanı olan Croydon yerleşkeli Big Apple Records, Digital Mystikz (Coki & Mala), El-B, Zeb Bias, Loefah, Youngsta gibi „dustep“ ses eriminin geliştirilme aşamasında önemleri yadısnamayacak öncüllerinin, müziği paylaştıkları bir alan olarak tescillenir. DJ Hatcha’nın 2003 yılında Forward>> kulübünde gerçekleştirmeye başladığı, önce Benga ve Skream ardından da Digital Mystikz ve Loefah’ın devam ettirdiği 10“ „dubplate“ plaklar ile çalınan daha sert ritimlerden, daha minimalist ara bağlaçlarla şekillenen ama her bir prodüktörün / dj’in kendine özgü ses erimini de duyurmasını sağlayan geceler, yer altının sesinin de artık daha bir gür çıkmasına olanak sağlar. Güney Londra’lı ikili Digital Mystikz ile Loefah jungle bass’lerinden derlerdikleri sesleri, kendi dub skalalarında harman ederek giderek gelişen bir melodik zenginlik ortaya çıkartmayı başarırlar. Bunun sonucunda da DMZ Records’un temelleri atılır. Yukarıda saymaya çalıştığımız isimlerin yanısıra, Hijack, Pinch ve Vex’d gibi yeni isimlerin de prodüksiyonlarını yayınladığı ilgi çekici bir açılım gerçekleştirilir. Bütün bu yoğun çalışma düzeneğine karşın ve yayınlanan onca plağa rağmen „yer altı“ duruşu bugün bile pek çok sanatçının gerçekte kimler olduğu konusunda soru işaretleri barındırır. Sadece müziği paylaşmaya çalışan, birbiri ardına yayınlanmış bu kara plakların da birer manifesto haline dönüşmesini sağlayan biraz da bu kollektif üretim izlencesidir. Kimlikler yerine aslolan müziktir ve bu da çok özgün bir biçimde isimlerini dahi bilemezseniz pek çok prodüktörün özgün çalışlarını, kendi halet-i ruhiyesini ortaya çıkartan ayrıntıları barındıran bir harmanı beraberinde getirir. Müzik’te muhalifliğin, sesini gerektiğinde yükseltebilmenin de çok iyi örneklerinden birisi olarak „The Wire“ dergisinde de inceleme konusu olduğunun altını çizelim.


Bu birbiri ile çapraz biçimde ilerleyen kulüp geceleri, plak dükkanlarında tanışlıklar, yeni kesilen „dubplate“ plaklar ile giderek „dubstep“ kendi çehresi içerisinden Dünya’ya da yayılan bir müzikal form haline dönüşür. 2005 tarihli Skream’in „Grime Anthem“ alamet-i farikalı “Midnight Request Line” bu dönüşümün de fişekleyicisi olan plak olarak anılır. BBC Radio 1’in eklektik elektronika seçkicisi olan Mary Anne Hobbs’un türün şemantiğini ortaya çıkartan „Dubstep Warz“ adlı programının yayınalanmasını takib eden süreçte de bu gelişim ve yaygınlaşma giderek daha hissedilir bir biçimde artarak günümüze kadar devam etmeyi başarır. Artık „bass“ların yoğun bir biçimde kullanıldığı, aynı parça içerisinde bir kaç farklı düzlemin yakalandığı, dans ettirirken düşündürten nurtopu gibi bir müzikal izek ortaya çıkar.

Mary Anne Hobbs’un bu başarılı girişiminin ardından ise gerisi deyim yerindeyse çorap söküğü gibi gelir. Program içerisinde yayınlanmış çalışmalar „Wariror Dubz“ adıyla Planet Mu etiketinden yayınlanır. Daha üst paragraflarda betimlemeye çalıştığımız türlerin harmanında bir üst sınır olarak belirtebileceğimiz Burial’ın debut albümü de „dubstep“i alelade bir form olmaktan uzak, gerektiğinde ana akım ile de yollarını kesiştirebilen ama asla teslim olmayan, doyurucu bir müzikal kolaj olarak „The Wire“ tarafından da tescillenir. Sonar festivalinde „dubstep showcase“ ile tüm bu çalışmaların sağlaması, coşkun izleyeyici desteği, yoğun bir ilgi ile gerçekleştirilir. „Dubstep“de sadece Güney Londra içerisinde üretilen bir müzikal form olmaktan çıkarak Finlandiya’lı Tes La Rok, Amerika’lı Juju & Matty G. gibi daha yerel isimlerin de sesini duyurmayı başaran bir yapı haline dönüşür.

Keza aynı şekilde, yıllardır üretmiş olduğu, etkileşimli minimal techno müziği ile alternatif ses kuramcısı statüsüne yükselmiş bulunan Ricardo Villalobos’un setlerinde yer verdiği, daha önce bu sayfalarda sizlere tanıtmaya çalıştığımız Shackleton’un Blood On My Hands parçasına yaptığı düzenleme ile elektronik müzikte sınırların yersizliğini bir kere daha gözler önüne sermeyi başaran bir ayrıntı olarak aktaralım. Skream’in DJ Magazine dergisinde Ben Murphy’ye vermiş olduğu mülakkatta değindiği üzere minimal techno ve dubstep giderek birbiri ile örtüşen bir yapı ortaya çıkartmaya da başlar ( 01-08-2007 Ben Murphy-„From A Whisper To A Skream“) Kısacası „dubstep“ yapıtaşları sürekli olarak değişen, gelişen bir müzikal tür. Burial’ın son çalışması olan (2007 Kasım) „Untrue“ albümünün de çatısını oluşturan parçalarda olduğu gibi hayat ile hesaplaşmaları barındıran, gerektiğinde sesini yükseltecek kadar cesur, naifliği sadece dinlence olarak sınırlandırılmış, temposu ile dönüştürücü, aktivist, soluk alıp veren bir mekanizma. Gelişmişliğe paralel olarak perdelemeye çalıştığımız onca şeyin üzerine üzerine giderek bir yüzleşme sağlayan bir bağlaç. Tıpkı yıllar önce başlayan Techno, Drum & Bass gibi öncüllüğünü daha uzunca bir süre koruyarak ve gelişerek. „Dubstep“ Dünya’sına hepiniz hoşgeldiniz.

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Dubstep At Wikipedia
Dubstep Forum
Forward>>
Month In Dubstep At Pitchfork Media
Tempa Records
Hyperdub
Hyperdub At Myspace
DMZ
Mary Anne Hobbs At BBC Radio 1
Rinse FM At Myspace
Benga At Myspace
Skream At Myspace
Cluekid At Myspace
Bass Clef At Myspace
Bass Clef At Blogspot
Plasticman At Myspace
Zinc At Myspace
The Bug At Myspace
Appleblim At Myspace
MRK1 At Myspace
Up Bustle & Out
Şevval Sam At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo.fm – http://www.dinamo.fm/ – misak[at]dinamo.fm
http://deuss-makina.blogspot.com/
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel
Lines & Loneliness
http://www.flickr.com/photos/69513293@N00/2061787539/
© Monkeyfish

>>>>>Poemé
Susamak Özürlüğe – Philip LARKIN

Artık ayrılmak gerek, sevdiğim; ne yıkıcı,
Ne de acı gelsin bu bize. Eskiden
Pek çok ay ışığı vardı, pek çok kendimize acıma;
Bitirelim bunu burda; çünkü gün
Hiç böyle yiğitçe dolaşmadı gökyüzünde,
Yürekler hiç böyle susamadı özgürlüğe,
Dünyaları yıkmaya, ormanları yakmaya.
Tutamayız bunları, biz şimdi kabuklar gibiyiz
Tohumların büyüdüğünü gören bir başka iyiliğe.

Böyle olmasaydı, diyeceğiz; böyle söylenir hep.
Ama çözülsün daha iyi yaşamlarımız birbirinden,
Kendini rüzgârlara bırakmış, ışıklarla ıslak,
Rotaları çizili iki koca gemi, nasıl kopup
Uzaklaşırlarsa el sallayıp bir limandan,
El sallayıp nasıl kaybolurlarsa gözden.
Çeviri : Cevat ÇAPAN

>Deuss Ex Machina # 190 – Eu Não Posso Descrever Meu Innocent

1 Comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_190_–_Eu Não Posso Descrever Meu Innocent, Mim Vontade Perdida Totalmente
12 Kasım 2007 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
Guest: Annem Bana Kız Bul Evlen Dedi (Sourberry)
>1<-Deportee-Undercover Bad Bwoy (Ten Pound Sound)
>2<-Pieter K-Under The Radar (Breakbeat Science Recordings)
>3<-Kryptic Minds & Leon Switch-Road Less Travelled (Defcom Records)
>4<-Photek vs Björk-I Miss You (One Little Indian)
>5<-Rawthang-Scorned (Black Sun Empire)
>6<-Facs & B-Key-Immeasurable Minds (Re-Edit) (Biotic)
>7<-Ray Keith-Terror Wars (Blade Runner VIP) (UFO)
>8<-Stranjah-Red Lantern (Synaptic Plastic)
Eu Não Posso Descrever Meu Innocent, Mim Vontade Perdida Totalmente Bölüm (190) – B Tipi Tüketim Filmleri Gibi, Bir Ötekinden Bir Berikinden Sekanslar Titreşip Duruyor. AhvalıŞerr Tanımlarda (NeOKr)
>>>>>Bildirgeç
Teorik olarak algılarımızın sınırları genişliyor. Her bir saniye içerisinde bilgi ile olan haşır neşirliğimiz daha bir çok daha bir gürbüz biçimde artıyor. Öğrenmek istediklerimiz bir kaç tıklama mesafesinde, ağın derinlerinde çokta kaybolmadan bizlerin keşfetmesini bekliyor. Bu kadar genişletilmiş bir bilgi dağarcığı içerisinde bazen aradıklarımızı, bazen unuttuklarımızı yeniden yeniden gözden geçiriyoruz. Beşeri hafızalarımızın cigabaytlar ile tanımlandırılamamasından dolayı da çoğu zaman tekrar ediyoruz bütün bu ritüeli. Bildiğimiz, sandığımız nice şeyde aslen yerinde sek sek oynadığımızı. Öngörüler ve yargılayıcı kararlar ile kendi kendimize örüp durduğumuz sınırlı bilgi kırıntıları ile nasıl önümüzü ilerimizi berimizi kapalı bir kutuya çevirdiğimizi anımsamıyoruz. Genel geçerliliğin hüküm sürdüğü boyalı medyalamalarımzın da biraz da istediği rol modelliğinde hızlıca ilerliyoruz.

Azı karar çok bildin mi gerçekten zarar ziyan menteşelemesi ile birbirleri içerisinde sağlamca tutturulmuş bir yumak denizi. Anlık sirayetlerde bucaksız kara dehlizi. Sinirin stresin gır gır geçtiği modern insanlar olarak bellediklerimiz bizlere yardımcı olmasını ummaktan başka bir hal ve çaremiz kalmıyor. 9-17 mesaileri içerisinde dizginlerin çoktan başkalarının ellerine geçtiği asri zamanlarda birer robotikler olarak öğrenmenin veyahutta basitinden bir bilgi kırıntısı edinebilmenin bile mâli zararları hakkında raporlar sunumlar gerçekleştiriliyor. Oysa bilinmezlikten bilgiyi kavradığımız ve gerçekten bize lazım olan bir çemberi tamamladığımızda o kesişim içerisinde muhakkak ki edinilenler bu kaybedilen pesetalardan (malum dolares kimsenin ilerici planlarında yeri olmayan bir üçüncü dünya parası 🙂 ) daha değerli olacaktır. Olmuştur. Öylesine değil gerçek bir merak yüceltilen mâddiliği çoktan egale eden onu tanımsız ve aperatif bir yan unsur haline dönüştüren bir bağlaç haline dönüşür.

Alişler ve Veliler Harikalar diyarlarında, serisinin imdi versiyonlarının temel kılavuzu : Ne o öyle herşeyi bileceksin küçük tavşan… En temel distur olan bligiye ulaşımın türlü çeşit yöntemlerle daraltıldığı tek bir hazneden geçildikten sonra iki kere distille edildiği bir türün önermesi oluyor bu tümce. Gelişmişliğin durduk yerde vahiy gelir gibi veya kişisel bir bakışım ile lotomotodan tutturulan ikramiye cinsinden ani ; birden karşı köşeden çıkıp hafızalarımıza yerleşmediği muhakkak ve açık. Sözel gelişimin ve medeni yanlış olmasın madeni değil ilerleyiciliğin temelinde de gelişmiş bilgilendirmeler, toplu paylaşımlar ve gerçekten birazcık okumaya meraklıysanız hevesinizi enikonu tatmin edecek, bireye gerçek kazanımlar sağlayacak sufleler ile sağlanıyor. Medeni medeni, korkuya maharet bırakmadan enikonu dümdüz edilmiş orjinal halleriyle. Pür-i pak.

İlerleyiciliğin de geçmiş ile yüzleşerek, katılaşmış bir örnekliği, lâv edip yeni önermeler ile o eskiyi modernize, revize adını siz koyun eylemi ile dönüştürerek sağlanan bir düzenleme olduğuna sanırım hepimiz hemfikiriz. Fikri sabitliğin çemberini yarmak için alabildiğince çok farklı enstrümanı bilgisel donanımlamalar ile ısrarla yeniden yorumlamak olduğumuz sabitlikten de bizleri ileriye yöneltecek sağaltımları da beraberinde getirecek. Söz konusu sanatsal bir bakış açısı ile belirli başlı olana karşı, korkutula korkutula elimizi ayağımızı çektiğimiz sahalardan ses vermeleri ile Hafriyat Karaköy’ün başına gelenleri geçen hafta sizlerle paylaşmıştık. Önerme ve başlıkların ötesinde korktuğumuz şeylerin karşıtlığını, karışıklığını, yönergeler arasındaki kopukluklara karşı bir faaliyet yürüten ekibin sergisi bir tabu olmaya doğru ilerliyor. İlerletiliyor. İcazet alınmadan ötekileştirilmiş olanın savunmasını dinlemeden tabii ki sabit sabit yargılar üstlerine çörekleniyor. Bize de sanrılarımızdan tabiri caizse “tırsarak” yaşamak kalıyor.
Bunlar yetmezse sizlere Avrupa Parlementosu ile özel bir görüşme gerçekleştirmiş olan Nicolas Sarkozy’nin açılımını iletelim: “100 Milyon nüfuslu Türkiye Avrupa’da değil, Küçük Asya’da. Fransız öğrencilere Avrupa’nın nasıl olup da Suriye’yle sınırı bulunduğunu açıklayacak kişi ben olmam. Ben varken, Türklere AB üyeliği vaat edemezsiniz.” AP’deki Sosyalist Grubun başkanı Martin Schultz’un aktarıclığı olmazsa idi, kaçımız bildiğimiz de bilemediğimiz bu AB hikayesinde bize daha baştan çok başından set konulduğundan haberdar olacaktı. İstemek ve üyesi olmak için tüm toplumsal kesimler ile beraber ortakca hareket edilmiş bir üyelik inancının başına daha kötü olarak ne gelebilirdi ki: „Akdeniz Birliği“… Rivayet edilmişliğin değil gerçekliğin konuştuğu ve konuşturulduğu (elzem bazı derecelendirmeler ile bazen dozu yüksek, bazen doz minimal) bir bilgi kırıntısı. Deyip te geçebiliriz veyahutta üzerinde saatlerce düşünebiliriz. Niye böyle bir ön yargı neden bu kadar ağır bir tanımlama. Bilginin nasıl kullanılabildiğinin ve ne gibi yönlendirmeler ile nasıl yeni anlamlar katılabildiğinin, bir arpa boyu yol bile almamızın şimdilik uzak kaldığı bir politik gerçeklik. Realist bakış programına hoş geldiniz…

Bu iki kısa haber bile bilgiye nasıl ulaştığınız ile öğrendiklerimizin nerelerde kaldığının göstergesi gibi duran iki muhasebe kaydı. terennüm. Üstünkörü gelebilecek bir bakışın ırağına düşen bilginin doğruluğuna doğru bir seyyahlık amaç edinen, gerek müzikler ile gerek de ara bağlantılarda verilen bilgiler ışığında sadece „iyi“ bir program ortaya çıkartmaya çabalayan Deuss Ex Machina konuklu program dizileri ile de yetemediği, eremediği müzikal sekanslar hakkında doyurucu önermeleri sizlerle paylaşmaya çalışıyor. Geçtiğimiz Pazartesi akşamı gerçekleştirdiğimiz Jah Dread @ Dinamo programında da Sourberry radyosundan „Annem Bana Kız Bul Evlen Dedi“ bir saat boyunca drum & bass’in haşin yüzeyleri arasından geniş bir kolajı bizlerle paylaştı. (Nöbetlerini kendisinden devr-alan davetimize ikinci kere icabet etmiş „Jamession“ın da ko-hostluğunda)

Acid House’un yükselişine tanıklık ettiği Britanya’da eklektik, aksak kimi zaman naif bir biçimlendirme ile reggae’nin orjinalitesinden beslenen bir müzikal disiplin şekilleniyordu. Bugünkü manasının çok daha ötesinde „rave“ kültürünün alt okumalarında karşımıza çıkacak olan dayanışmalı bir mozaik sentezi, hatta mermeri. House müziğin giderek „acid“ kültürünün etkileşimine karşılık, örneklendiği ses kayıtları ile kendi başına bir manifestoya sahip olan bir disiplin olarak 1991-1992 yılları arasında bağımsızlığını ilan eden bir tür olur „Jungle“ ya da bugünün drum & bass’in atası.

Etiketlemelerin aynı „acid“ müziğe olduğu gibi „jungle“ın da başına çorap örmesi, çoktan seçmeli şıklarda şimdiden mimlenmiş bir disiplin olması nedeniyle bir dönüşümün başlangıcında pek çok prodüktörün yönünü ve tarzını „drum & bass“ diye adlandırması ile rave sahnelerinden, alternatif kent müziği formuna doğru bir evrilme ve gelişim süreci başladı. Tarzlar birbiri içerisinde gelişirken, eski sınıf düzeneklerini kollayan Blame, Omni Trio,Valve Soundsytem, Alex Reece, Renegade Hardware, Aphrodite, Ray Keith gibi isim / prodüktörlerin yanı sıra, Goldie gibi türün vitrininde en çok kalmış isimlerden, Adam F, Grooverider, Fabio, LTJ Bukem gibi uzayıp giden bir listleme ile pek çok prodüktör kendi imzalarını, müzikal yönelişimlerini ortaya çıkartmaya başladılar. Modernize edilmiş bir bütünsellik barındıran, öfkeyi ve sevinci hala birbirine paralel bir biçimde işleyen kurgular hem kendi yer altını besledi,hem de bugün belki de Dünya’da hiç popüler olmadığı kadar İngiltere’deki hegemonyasını ve kabul görürlüğünü, dahası atası olan jungle’ın başına gelmiş olan yozlaştırıcı koşulları alt etmeyi başaran bir disiplin olarak müzik tarihi içerisindeki kuvvetli çıkışlardan birisine imzasını attı.

Her durumda olduğu gibi ana akımın da içerisine dahil edilmiş örnekleri bulunsa da drum & bass bugün, techstep, darkstep, drumfunk, futurestep, hardstep, intelligent, atmosferic, jazz & bass, liquid, neurofunk, sambass, trance’nbass gibi pek çok alt türe bir önceki dizilim kadar olmasa da nispeten yakınlaşan ses elementleri ile Breakcore, Darkcore, Ragga Jungle, Illbient, Clownstep ve hatta Breakbeat türleri ile de bağdaşık ve hazneyi arzu ettiğiniz kadar çoğaltabileceğiniz müzikal türler ile harman edilmeye devam ediyor. Müziğin salt öznelliği haline dönüşmüş bulunan bass kümeleri ve pek çoklarımız için başta dinlenme nedeni olmuş „amen breaks“ ritimler ile tasvire imkan bırakmayan, dinlendiğinde hissedilen bir müzikal form haline dönüşmeyi başarması bile bugün tartışılmakta olan elektronik müzikte hissiyat kuramına önemli göndermeleri barındırmaktadır.

Sourberry radyosunda Cumartesi geceleri „Jah Dread“ programında da „Annem Bana Kız Bul Evlen Dedi“ yukarıda kısaca değinmeye çabaladığımız türler arasındaki bağlantıları ile en eskisinden, en yenisine bir drum & bass kronolojisi ortaya çıkartmaya çalışıyor. Müziğin sadece müzikten ibaret olmadığının, dinlendikçe alt okumalarına göz attıkça, keşfettikçe kısacası merak ettikçe ne gibi farklı yönelişimlere ulaştığının tezlerini sunuyor. Bir saat gibi bir süre içerisinde tarzlar arasındaki geçişlerden dominat ses çıkışlarına, tarzın mühürlerinden olmuş özel „label“ programlarına „drum & bass“in estetize edilmesine ve biraz daha anlaşılması çabasına ortak oluyor; yeni önermeler sunuyor. Naki, Da Frogg (Milano’da), RuggKutz (Tosun Gülle ile Aç Karnına Pazar Öğlen 12-13 Dinamo) , Golem (Golem Salı Akşamı 22-23 Dinamo) ve dahası burada yer veremediğimiz onlarca öncülünün izlerinden giderek, kurgunun daha iyi anlaşılması için çaba sarf ediyor. Parça dizinine de göz attığınızda son beş senelik süreç içerisinde disiplinin içselleştirdiği açılımlara dair önemli kayıtları sizlerle paylaşmaya çalıştık. Programın „podcast“ini önümüzdeki hafta bu sayfalarda bulabilirsiniz. Durağan ve tekdüzeliğin dışına çıkmak için, alternatif yollar aramaya, bilgiyi taramaya ve keşfetmeye devam…

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Drum & Bass At Wikipedia
Breakbeat.co.uk
Pieter K At Myspace
Kryptic Minds At Myspace
Leon Switch At Myspace
Defcom Records
Photek
Photek At Myspace
Ray Keith At Myspace
Stranjah
Jah Dread At Sourberry
Da Frogg At Myspace
Flatliners At Myspace

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo.fm – http://www.dinamo.fm/ – misak[at]dinamo.fm
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————
>>>>>Info Go-R-Sel
Induhvidual – Kemikleşmiş bedende Bir keskin bakış
© http://flickr.com/photos/deano/89253703/
>>>>>Poemé
Ölmemekten Ölmek – Paul ELUARD

Gözkapaklarımın üzerinde ayakta duruyor
Ve saçları saçlarımın içinde
Biçimi ellerimin biçiminde
Gözlerinin rengi gözlerimin renginde
Gölgemde yitip gidiyor
Tıpkı bir taş gibi gökyüzünde.

Gözleri var her zaman açık
Ve bir an olsun uyutmaz beni.
Düşeri var apaydınlık
Güneşler buharlaştıran
Güldürür, ağlatır beni ve güldürür
Konuşturur beni söyletmeksizin tek bir söz.
(Türkçesi: Özdemir İNCE)

>Deuss Ex Machina # 189 – I Giorni Felici Hanno passato Come Un Sogno, Ora Comincia La Realtà

1 Comment

>

Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_189_–_I Giorni Felici Hanno passato Come Un Sogno, Ora Comincia La Realtà
05 Kasım 2007 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.
>>>>>Musique
>1<-Baba Zula-Girdim Oyun Havası (Doublemoon)
>2<-Baba Zula-İskender (Doublemoon)
>3<-DDR-Meinhoff (Voltaj)
>4<-Dinar Bandosu-Şaban’ın Rüyası (Ütopya Müzik Yapım)
>5<-Dinar Bandosu-Hepimiz Zenciyiz (Ütopya Müzik Yapım)
>6<-Horanta-Davuluna Vur (Voltaj)
>7<-Nekropsi-Harf Devrimi (A.K. Müzik)
>8<-Nekropsi-Erciyes Şokta (A.K. Müzik)
>9<-Grangulez-Karen (Voltaj)
>10<-Mai-Ayna (Voltaj)
>11<-Neon-Anlamsız (Voltaj)
>10<-CanK-Kış (Voltaj)
I Giorni Felici Hanno passato Come Un Sogno, Ora Comincia La Realtà Bölüm (189) – Steretiplerimiz Kaldı Gerisin Geriye, Herşey ve Herkes Mutlu Günlerini Arıyor. Kuytuda Beliren Gölge Misali Bir Açıp Bir Kapanan Bu Dar Eşikte, Eşikte…. (ByuNG)
>>>>>Bildirgeç
Ses, metaforun âlası olarak dimdik karşımızda duruyor. Yörüngesi veya yönergesi farklı farklı tınlayan, a’sından z’sine yirmidokuz harf ile kotardığımız tümcelerin içeriğini dolduran alaşım. Dimağın sınırlarına zerk edilmiş olsa da sınırsızlığı ancak manidar biçem ve kendi ananelerimiz ile tel tel tel çitleyip kendi korunaklı zeminlerimizi oluşturduğumuz Dünyamız. özlem duyduğumuz veya gereksindiğimiz halet-i ruhiyelerin içerisinde kimi zaman boş teneke gibi tın tın tınlayan vurgumuz. Zeminini ve görece sınırlarını da belirlediğimize göre hükümranlığımızı ilan ettiğimiz kamusal alanlarımız. Yazışıp duruyoruz bu ekranlar vasıtasıyla, iletişimin son raddelerini eritip gidiyoruz fiber-koptik kabloların arasında. Sesimiz giderek daha bir cılız daha bir görünmez kılınıyor. Azaldıkça, azalıp ta azınlıkta kaldıkça.

Yol gösterici değil, iz sürücü olmaya devam ettikçe açılımlarımız da darlanıyor. Kendiliğinden olagelmiş ve kabul kabul tüm şartlarıyla kabul etmekte bir beis görmemeiz de giderek bu öykünmeleri ve onun tamamlayıcısı olan çoklu sesleri birbiri ardına darma duman ediyor. Beşeri özelliklerimizden birisi olan atılım ve bilginin makul ölçülerde ileriye taşınmaya çalışılması da bir kere ah o gözü kor olasıca taşlar tarafından engelleniyor. Setler çekiliyor. Sular durmaksızın gel gitleri ile yorulmuş ve bitap düşmüşlüğümüzü seslendiriyor. Hunhaca « öteki » demekten kendimizi alamadığımız farklı düşünsellikler, toplumsal teammüllerin dar ağacında salınıp duruyor. Yağlanmış urganın sesi daha bir gür çınlayarak. Çın çın çın içine ; içimize işleyerek. Öykülerimiz ve birlikteliklerimiz birbiri içerisinde paralel derecelerde kurgular ve kesişimler ortaya çıkartsa da genel toplamda kakafonik bir değer olarak « 0 » çekiyoruz.

Biçarelikten de değil sadece bütün bu sükût. Aramaya ve geliştirmeye olan inancımızı ne kadar basit öngörülerle sınırladığımızın farkına dahi varmamış olmamız bizim bu sessizliğimizin de etkisini yüceltiyor. Çoğaltıyor çarkıfelekte iflası gösteriyor. Sarıp sarmalandığımız beton ormanlar içerisinde kalp atışlarının bitmişliğine işaret eden son sinyaller ile acil notları duyumsanıyor. « S.O.S. » İfade edemiyoruz veya ettirilmiyoruz, sonucunda bir örnekleşip tektiplerimizle arz-ı endam eyliyoruz. Sıramızı salmamız da olası değil, girdiğimiz çemberin içinde alternatifi istemek ve söyleyebilmek en azından teşebbüs etmek bile « mimlenmemize » yol açacağından efendi olduruluyoruz. Sakin ve gerçek bir sessizlik rutini içinde. Değerlerimiz bir kaç nizami önderliğin belirttiği artık alelade bir gerçeklik olan « büyük birader » tarafından tasdiklenip onaylananlar dışında pek de yeni bir şey ifade etmiyor. Yıllardır yıllardır. Ses mi o kenar süsü bir mozaik hemi de en janjanlısından.

Mazur ve mahzur kalınmışlık bir noktadan sonrasında öngörüsüz, hoşgörüsüz ve dinlemeden kati kararlar verdiren dış seslerin yönlendirmeleri ile komplike bir yapı haline dönüştürüyor. Tartışmayı ; birbiri içinde kaybolup giden ses yumaklarında sataşmalara, İlişkileri ; ancak çıkarların ve « zırtpırt.com »un verdiği izinle birbirimize sahte hediyeler tedarik etmemize olanak sağlayan aparatlara, Bilgiyi ; hap kadar küçültülmüş ince elenip derinlemesine sıkı sıkıya zamklanmış « tamam budur » ötesi yokturlarla ve entellektüel bir kaç kroşe ile süsleyerek anlayana yedirmeye veyahutta yutturulmaya çalışıldığı bir günce yaşadıklarımız. Söz konusu münazaralar birer ses kargaşasına dönüşüyor. A’nın dediği B’ye hiç uymuyor. C zaten kadraj dışı…

Ses’in kullanımı da bu çok katmanlı ama pek az çıkışlı zeminlerde önemini gösteriyor. Elde edilmişler ile öğrenilmişlerin zihinde bir kaç kere ters yüz edildiğinde, empati denilen olgunun uygulanabilirliği sırasında alternatifi türetebilmek, yargılamadan izaha girişmek için bir aracı oluşturuyor. Sözlerin diyalektiği başlatıcı veya bitirici bir unsur olması bir yana sesin kuvveti ve derecesi de o kadar etkili / etkisiz olmanızı sağlıyor. Yapıtaşlarını yerlerinden etmek bir yana, korkmadan ve çekinmeden yenileyebilmek her alanda, merkezi yaşamımızı da daha manidar kıl-acak/-ıyor. Düşünmenin ve zihinsel jimnastiğin faydası ile tabiri caizse bu konunun « bonusu ». Hafriyat Karaköy’ün henüz hazırlıkları tamamlanmış ve daha görücüye bile çıkamamış olan „Allah Korkusu“ başlıklı sergisi de, daha günyüzü göremeden eleştirilerden nasibi alan diğer bir çelişki olarak yurdum polemikleri arasında yerini aldı. Sesini duyurmayı amaç edinirken, kimi zaman irrite edici olana da kucak açmış bir disiplin türünde, alt metinleri okumadan « kati yargıya » varmak da bizlere mahsus bir özellik. Vakit gazetesinde „küstah sergi“ başlığı ile duyrulmuş olan habere yanıt olarak kaleme alnımış açıklamadan da bir alıntı gerçekleştirelim: « Ayırmamızı bekliyorlar : Müslümanı Hristiyandan, ateisti sofudan, gizliyi açıktan… Atatürkçüyü İslamcıdan, konu Cumhuriyet’se birinciyi ikincisinden, Batıcıyı Doğucudan ayır dur. Ayırmayıp arayana, şüphe duyana tahammül yok, ama şüphenin engellenmesinden beteri birinci elden bir tecrübenin önüne konan kalıplar, isimler, sınıflandırmalar, kişinin kendini tanımasının önüne çıkan dur bakalım işaretleri. Vakit’deki yazının amacının sergiyi açılmadan baskı altına almak ve hedef göstermek olduğu ortada. Korku ve tehdit politikası yaratarak taartışma kabul etmeyen bir ayrımcılığa kapı aralayan önyargılı, gerçekten uzak ve Hafriyat Karaköy’ü hedef gösterme amaçlı haberdeki yargılar asılsız ve yalandır. Bu kışkırtıcı havananın örneklerini daha önce gördük. » Alışılageldiğin sınırlarını zorlayan ama çekinmeden konuşulması gerekli konuları çok çarpıcı bir biçimde işleyen bir ekibin başına daha sergideki afişler görülmeden biçilen değerlendirmeden önemli bir enstantane değerli okur.

Müzik’te çokların betimlediği üzere genel geçer bir havasından suyundan, bir kız bir oğlan gerisi yalan dolan curcunasından, alameti-farika olmaya yöneltilen bir altyapı var üzerine ne dersem „bomba bomba“ olur hit olur kırık beşlik olur telefona zil sesi olur olur da olur; diye diye şişkinlenen bir sahteliğin hakimiyetine tanık oluyoruz. Alternatifi seslendirmek ve ona yönelik olarak gerçekliği çarpıcı bir biçimde işlemek bile başlı başına bir „Don Quixote“luk. Ne yel değirmeni direk endüstiyelleşmiş bir önyargı duvarına karşı „Dar alanda kısa paslaşmalar, nihayeti Gol olur inşallah beklentileri“. Sesin tevazu dolu olan ilk haline kimi zaman karakteler atayarak, kimi zaman olunası içine düşülesi açılmazları savlayarak yola çıkan alternatif müzik, bellek için de düşün için de yeniyi kotarmayı en başından bu yana amaç ediniyor. Sesler ile gerçekliği sorgulamak, hataları kara mizahından, en vurucu biçimi ile bas bas bağırarak gerçekleri söyleyebilmek de disiplinin öneminin ve ana akımdan ayrıldığı en önemli noktayı gözler önüne seriyor.

Çağrı olağanın dışında kalan tüm destinasyonları da kapsamı altına aldığından, haliyle herkesin hikayesinden, kendinize en uygun olanı bir tanesine biçebileceğiniz, ekleyebileceğiniz bir müzik seçmeniz de daha kolaylıklı oluyor. Çoktan seçmeli şıklar arasında isteklerimizi, arzularımızı beklenti ve kaygılarımızı, ötesinde ifade etmeye teşebbüs edip her bir adımda geri plana atmak zorunda kaldığımız gaileler için de birer ön sunum tüm bu spesifik müzikler. Alternatif seslerin giderek yükseldiği ülkemizde bu seslerin içerisinden ulaşabildiğimiz üretimleri konuk etmeye Deuss Ex Machina içerisinde devam ediyoruz. Eğrisi ve doğrusu ile, her zaman ilk def’a karşılaşmışız gibi yeniden yeniden heveslenip taze isim/proje/gruplardan bir seçki oluşturmaya çaba sarf ederek.


« Alternatürk » dizini içerisinde geçtiğimiz Pazartsi akşamı canlı olarak sunduğumuz program içerisinde, bu minvalde sesini yükselten projelerden bir diğeri olan bir toplama albümü sizlerle paylaşmaya çalıştık. Alternatif külliyatın yetmişli yılların ortalarında Psychedelic ile duhül olduğu, doksanlı yıllar içerisinde rock müziğin görece daha sert kayıtlarından (Metal), deneysel tınılı seslere kadar geniş bir perspektife uzanmış bulunan „Türk Alternatif Müziği“ için 2000’li yıllardaki önemli bir dönemeci teşkil eden bir toplama albüm „Vol.1 Türkiye’den Alternatif Rock“. Çalışma, yıllar yılı Doublemoon etiketi ile yerelinde İstanbul’un, genelinde ise alternatif açılımları ile özgün bir „Türkiye Müziği“ ortaya çıkartmayı amaç edinen Pozitif Titreşimlerinden bir diğeri olan „Voltaj“ etiketi ile yayınlandı. Toplama albümde yer almış proje/grup önermelerimize geçmeden bir kaç tümce ile de neden önemli bir kayıt olduğuna değinelim. İlki, 1999 yılında yayınlanmış olan ve gerçek anlamda bir alternatif müzik önermesinin resmini ortaya çıkaran kayıt arasında gösterebileceğimiz Kod Müzik etiketli „Aksi İstikamet“ serisinde ilk defa tanış olduğumuz, kulak kabarttığımız Replikas, Zen, Nekropsi, Rashit vd. gibi yenilikçi ama o zamanın şartlarında kayıtlarını dinleyebilmenin bile bir şans olduğu zamanların ötesine geçtiğimiz gerçekliğini ortaya çıkarıyor. Önem arz eden, heveskar kılan ve merak uyandıran tek tek parçalar ile pek çoğu yıllardır sahne deneyimi içerisinde yoğrulmuş olan parçaların nihayetlenmiş ve müzikal kimliklerin sahibi olduğu birer esere dönüşmelerine tanıklık ediyoruz. Bir kaç tanesi dahi olsa ilerleyen günlerde müzikal sahnemizde taze önermelere daha sık karşımıza çıkabilmesi için bir mutluluk aracı oluşturması, ilgiyi esirgemediğinizde kendinize uygun olan müziği yakalayabilmeniz için de bir fırsat teşkil ediyor. Şehrin kakafonisi içerisinde öncüllerinin üretimlerinden de feyz alınmasının illaki alıntılayıp bir örnek olmadan da gerçekleştirilebileceği, özgün müziğin ortaya çıkabileceğini 54 dakika içerisinde 13 farklı isim / grup /projenin denemelerinin başarılı düzenlemelerinden anlıyoruz.

Serinin belli ki devamlılığı olacağı Vol.1 takısından yola çıkarak ümid ediyoruz. Yukarıdaki satırlarda değindiğimiz üzere, kendini sürekli geliştiren ve her makamda, her niyazda özgünlüğü savunan üreticiler için de sağlam bir kapının çıkması hem üreticileri teşvik açısından hem de biz dinleyiciler için gerçek bir kazanım olarak hanelerimize artı olarak not ediyoruz. Program içerisinde çaldığımız sırayı takip ederek albümden seçtiğimiz parçalar ile ilgili önerilerimize geçelim: 2002 yılında Cihan Cinemre ve Can Batukan tarafından kurulan Post Technick isimli ilk demo kayıtlarını, 2004’te üye sayılarının dörde çıkmasını müteakiben Hırvatistan’da bulunan Slusaj Najglasnije! Plak şirketi tarafından çoğaltılan ikinci demolarını yayınlamış ve sitelerinden öğrendiğimize göre grubun daimi/geçici üyelerinin değişimlerine paralel olarak sürekli bir müzik üretme çabası içerisinde olan bir ekip izlenimini edindiğimiz DDR ile ilk önerimizi gerçekleştirelim.

Grubu bu noktada kendi sözleri ile sizleri baş başa bırakmak istiyoruz: „Grubun ismi küçüklüğümüzde TRT ekranlarında haberlerde ve spor yayınlarında izlediğimiz, Doğu Almanya ya da Demokratik Almanya olarak bilinen ülkenin almanca kısaltması olan DDR (Deustche Demokratische Republik)’dir. Bu ismi seçmemizin pek çok nedeni var. Öncelikle bu, artık anısı zihinlerimizden neredeyse tümüyle silinmiş olan 70’li 80’li yıllara bir göndermedir. Dahası varolmayan bir ülkeye, bir uzama göndermedir. Bu anlamda DDR müziği, geçmiş zamanın ve bir uzamın yeniden düzenlenmesi, eskinin müziğindeki, kültüründeki ve yaşam biçimindeki devrimci öğelerin yeniden ele alınması çabasıdır. Elbette buarada kastedilen nostalji değildir. Tam tersine, müziğin (sanatın) bugüne dönük dönüştürücü bir işlevi olmalıdır, bu ise ancak belli bir tarihsel kavrayış içerisinde mümkündür. Dolayısıyla DDR, müziğinde, geçmiş deneyimleri yeniden kavrama ve içselleştirme yoluyla bugünü dönüştürmeyi tasarlar.“ Mesaj çok açık ve net bir şekilde paylaşan DDR’ın Murat Babalık ve Bora Başkan ile aldığı son şekli ile kayıt ettiği Meinhoff parçasında da aşikar bir biçimde bu tamlamaları teyit ediyorlar. Soğuk duvarların canlanıp konuşması gibi, dirilen gelişen bir kraut ardılı bir denemeyi dinletmeyi başarıyorlar.

Hollanda’da ses ve görsel yapımcı olarak çalışmakta olan Bay Çakal’ın insiyatifi ile meydana gelmiş bir sanatsal formasyon olarak tanımlanan Horanta’ya geçmek istiyoruz. Doğaçlamanın geliştirmeyi sağladığı birbirileri içerisinde harman edilmiş pasajlar ile uyarı, kaygı ve tasayı bir anda irdeleyen, davuluna vurup uyuyanları uyandırmanın vaktinin geldiğini hissettiriyorlar. „Mad Cow Kebab“ projesinin içerisinde seslendirilmiş Satoshi-Rei Ueda, Ana Madureira, Ülkem Lobo Kurt, Sander Linders, Vincent Brutel ve Maxim Randartininavello’dan müteşekkil üyelerce derlenmiş bir manifesto kayıt „Davuluna Vur“ devamını da merakla beklediğimiz çalışmalardan bir diğeri olarak altını çiziyoruz. Keza 2005 yılında Ankara’da kurulmuş olan Grangulez’de de bu deneysel açılımları farklı bir potadan keşfetmeniz olası. Drone efektlerin arasında oyuncaklardan kurulmuş bir dünyayı tasvirleyen, melodik aksamları ile modern çizginin avangard yaklaşımlarında buluşan patlamaları barındıran „Karen“ parçası öğrendiğiniz bütün pop kalıplarını alt üst edebilecek bir yetkinliği 3.00 dakika içerisine sığdırmayı başarıyor. Hem de yüksek ses frekansları arasında dans eyleyerek.

2005 yılında Can Tan ve Gaye Su Akyol tarafından temelleri atılmış, Saykodelik öğelerin, 70’lerden yadigâr tadın, grunge ruhunun, başkalaşım geçirip karışarak „Mai“nin ruhuna girdiği gerçektir; ifadesi ile Vol.1 kartonetinden dinleyicilere seslenen bir projeye geçiyoruz. Türler arasında bir bağlaç işlevi gösteren çoklu katmanlar ile örülmüş bir parça „Ayna“. Karşılaştırmalarımız neticesinde kendimizle de hesaplaşma vakti geldiğinde aynalardaki aksimiz ile olan ironik hesaplaşmamız, yaşantı ile çelişen yanlarımızı, yönlerimizi „Fairouz“un sesine benzer bir vokal tekniği ile dinlediğinizde çarpıcı bir hale dönüşüyor. İlerisi içinde gerçekten ümit vaat edici bir denemenin de ilk tanıklarından biri oluyorsunuz, parça sürüp giderken bu ilk örnek böyleyse gerisi nasıldırın derdinde tasasında buluyorsunuz kendinizi.

1999 yılından bu yana Özgür Özen ve Mustafa Zümrüt’ün başatlığında, Thanks To Technology kısa çalarında Murat Akyol ile yola çıkan Neon topluluğuna geçiyoruz. Metin Çakır ve Taner Yücel’in gruba dahil olması Akyol’un ayrılması ile bugünkü kadrolarına ulaşıyoruz. Müziklerindeki tavrı, Radiohead’in içe kapanıklığından, The Smiths’in dışavurumculuğuna ve U2’nun Türkçe söz ile aynı anda düşünmek gerektiğini belirten ekip, RadarLive ve Rock N Coke gibi festivallerde de çalarak deneyimlerini, nereye ulaşmak istediklerini en iyi bildikleri iş olan müzikleri ile savunmaya devam ediyorlar. Sitelerinde yer alan biyografinin başlangıcında Huelsenbeck’ten alıntılanmış „Bir fikrin karşısında bütün fikirler güçsüzdür, o fikir yanlış olsa bile“ cümlesi ile sık sık müzikal gelişimlerinin altını çizmekte kullanıyorlar.
„Anlamsız“ parçası da kapitalizmin dolgun ağlarına kendilerini kaptırmış metropol insanının çaresizliğinde kıvranmak yerine karşı durabilmenin gerekliliğinin altını çiziyor. „Herşey Ne Kadar Yalnız ve Her Şey Ne Kadar Anlamsız; Hepsini Unut Gitsin, Eskisi Gibi Değil“ „Bütün İstediğimiz Huzur“ sözler yeterince açıkken bir de buna eşlik eden melodik kompozisyon ve „ses“ işin tamamlayıcılığını ve etkisini arttıran unsuru oluşturuyor.

„Vol.1 Türkiye’den Alternatif Rock“ toplama albümünden sizlerle paylaşacağımız son isim ise CanK. Can Karadoğan, Sezgin Özcan, Erol Berksen ve Oğulcan Gökçe’den oluşan rock dörtlüsü, batıcıl bir ses erimi üzerinde de yerli tonlamaların, Kış imgesi üzerinde yorumlanması neticesinde, iğneleyici ve vurucu bir çalışmanın altına imzalarını atıyorlar. Toplama albümün geri kalan kısmında da ilk albümlerini yayınlamanın telaşı içerisinde bulunan Ayyuka, hayali imgelem-uzay popu arasında bir sınır tutturmuş ve RadarLive performanslarını da beğendiğimiz Ars Longa, deneysellikle post rock surları arasında meyleden bir serüven tamlayıcısı olan bir ekip olarak Mogwai öncesinde de sahne bulmuş Kafabindünya, punk, electronica, jazz ve noise’in bütünlemesinden bir kesişim ortaya çıkartmaya çabalayan Fungu, şarkılarını „Psycho Pop“ olarak savlayan Güray Binay, eleştirel bakışı, ironik yakşaımları ile Kristof Kolomb’a güzellemeleri ile OTR, Osmanlı Punk Bandosu olarak seyyahlık eyleyen, ekibin bir çoğunun yakından tanıdığımız Replikas, DandadaDan ve Ayyuka üyelerinin Selanikli Sava (Savaş Çağman Coşkun) ile kotardıkları, bir asırdır duyulmamış eskinin gizli cevherlerini yorumladıkları Dehr-i Yalan çalışmanın geri kalan kısmında karşınıza çıkacak , kulaklarınıza misafir olacak diğer çalışmaların ardındaki isimler oluyorlar.

„Vol.1 Türkiye’den Alternatif Rock“ derlemesi, bizlere fark edemediğimiz, göz ardı ettiğimiz pek çok yeni ismi keşfedebilmek için bir fırsat teşkil ediyor. Aracılar, öncüller ve yardımcı kayıtlar, demolar Myspace gibi etmenler ile ufaktan da olsa bir ümit beslenmeye başlamış olan Alternatif müzik, kendine yeni giysiler biçiyor. Büyüyor ve gelişiyor. Dahası pek çokları gibi tek bir ritmin olgusuna kaptırmamış pek çok alamet-i farika musikiler kendilerini sunmaya çalışıyor. İçtenlikle ve destekleyerek…Sesler Daha Bir Gür Çıksın…

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Baba Zula
Baba Zula Fan Sitesi
DDR
DDRno2 Channel
DDR At Myspace
Dinar Bandosu
Dinar Bandosu At Myspace
Horanta At Myspace
Nekropsi
Nekropsi At Myspace
Nekropsi Sayı İki Kritiği-Hilmi Tezgör / Nekropsi’yle Bağlantı Sağlandı
Mai At Garaj Org
Mai At Myspace
Neon
Neon At Myspace
CanK
Vol.1 Türkiye’den Alternatif Rock At Myspace
Vol.1 Türkiye’den Alternatif Rock At Radyo Eksen
13 Kasım Albüm Tanıtım Partisi At Babylon

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;

info[at]dinamo.fm – http://www.dinamo.fm/ – misak[at]dinamo.fm
http://deuss-makina.blogspot.com/

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8
———————————————————

>>>>>Info Go-R-Sel
Official Box Art Thx 1138
© http://www.thx1138movie.com/

>>>>>Poemé
Ayrım – Zahrad (Zareh YALDIZCIYAN)

Gigo kendine bir gözlük aldı
Neye baksa hep mavi görüyor
Gökleri mavi- denizleri mavi
Sevdiği kızın gözleri mavi
Mavi görüyor hep neye baksa

Etrafına bakınıyor burnunda gözlüğü
Sen diyorsun ki denizler mavidir
oldum olası
Sen diyorsun ki gökler mavidir
oldum olası
Yeni oldu bu diyor – inanmıyor sana

Gigo kendine bir gözlük aldı
Maviyi mavi görüyor artık

Çeviri : Can YÜCEL