>Deuss Ex Machina # 177 – Lotta Di Disposizione

Leave a comment

>Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_177_–_ Lotta Di Disposizione

23 Temmuz 2007 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Anders Ilar-Ludwijka # 06 (Shitkatapult)
>2<-Apparat-Hailin From The Edge (Shitkatapult)
>3<-Apparat-Fractales Extended Version (Shitkatapult)
>4<-Björk-Earth Intruders (Lexx Remix) (One Little Indian)
>5<-The Black Ghosts-Some Way Through This (Skream & Plastician Remix)
(Southern Friend Records)
>6<-Shackleton-In The Next World (Clandestine Cultivations)
>7<-Skream-Losing Control (Tempa)
>8<-Skream-Chest Boxing (Tempa)
>9<-Burial-Versus (Planet µ)
>10<-Social System-Therefore I Say I Rest (Archipel)
>11<-Social System-Oh Slow Crickets (Archipel)

Lotta Di Disposizione Bölüm(177) – Bizim olmadığını idrak edemediğimiz, ToPrAk, kesin tavrı ile vaaettiği imtiyazlarını elimizden aldığını ilan etti. Dünya 1:0 Küresel Yamyamlık

>>>>>Bildirgeç
Sürpriz. Sessiz sedasız, aniden çıkageldiğinde fena halde afallatan ve sevindiren bazen eskimezi yâd ettiren. Düşgörü ile vakıf olmaya çabaladığımız, benzeşsiz ise önceden kestirememiz neticesinde bizi daha da bir sevindiren eylem. Sürpriz, kimi zaman (geçtiğimiz günlerdeki bildirgeçimize atfen, belirsizlik ile) ummadığınız anda ayağınızın burkulması kimi zamanda beklentinizin ötesinde bir seçim yenilgisi olarak karşınıza çıkar. Bu seçimlerde ince nüanslar ile ayrıştırıldığımız etnisitemizin aslında bir farkı olmadığını her halükarda iyisine varabilmek için ortak izanın inşaasına çaba harcama arzusunda olan entellektüel bakış ile halk görüngüsünü bir potada birleştirme gayretindeki Baskın Hocamız, sayıyla 60.000 civarında bir kitle desteğini alamadığından, demokrasi tarihimizde belki de bir ilk olacak ortalamanın ötesinde bir millet temsilcisine sahip olma şansımız elden kaçtı. Sürpriz faktörü kısaca yaşamın her anında gelip bizleri bulabilecek ayrıntılar içerisinden kendini göstermeyi yine başardı.

Entellektüel bakış bir yana politika diğer bir yana müzik de yaşam içerisinde en aktif konumda bulunan önceliklerimizden. Sevinçlerimize kavuştuğumuzda, sıla özlemi ile kavrulduğumuzda, bir anda kalakaldığımız sürprizlerimizin fonunda her daim müzik ile haşır neşir olmamız, var etmemiz; müziğin aslında görece kalıplara sıkışmış bir form değil aynı zamanda yaşama müdahil olan bir „özne“ olduğunun da beyanatıdır. Bunun bir kaç neden ile de sağlamlaştırabiliriz. Birincisi, dinlediğimiz müzik halet-i ruhiyemizi „normale“ dönüştürebilmemiz için gerekli olan tüm bağlaçları barındırır. İkincisi o hiç tanıyamayacağımız üreticilerin / müzik emekçilerinin belirsiz bir sis perdesi ardılında değil dosdoğru mesajlarını müzikleri ile yansıtmaları „çözümlerimize“ daha kolay ulaşmamıza olanak sağlar. Üçüncüsü ister kakafonik bir doğaçlama olsun isterse de melodik öğeler ile çok yumuşak bir dinlence müziği olsun, tınılar gerçekliği işleyerek (ön tanımı yapılmış, kurgusu belirlenmiş dahi olsa da) insani kusurların da ortaya çıkmasını, mukayese ve durum değerlendirmesi için sağlıklı bir izlek ortaya çıkarabilmemiz için „usumuza“ sinyallerini ulaştırır.

Müzikal disiplinler arası temas noktalarını mimleme, dinletme ve tanıtabilme gayreti içinde bulunan programımız Deuss Ex Machina, bu hafta „canlı“ olarak gerçekleşen 177. bölümü içerisinde „sürpriz“ kavramının müzikal izdüşümlerinden bir seçki ile sizlerle beraber oldu. Alternatif ses açılımlarının, gelmiş olduğu kreatif nokta ile Elektronik müziğin giderek „daha gerçekçi“ kıvrımsallardan proje ve üretimlere yönelimi „bağımlılığın“ bir çözüm olarak sunulduğu günümüzde „bağlantısızlığın“ müzik içerisinde nerelere ulaştığını ortaya çıkartmayı amaçlayan bir çalışma olarak da betimleyebiliriz. Tümcelerin yol göstericiliği ile ortak paydaları ve duyguları anlatmaya, müzik ile de bu komplike yapısalı tamamlama gayretinde olan sanatçılardan bu haftaki önerilerimize değinelim :


Müzikal izleğini ortaya çıkartmaya çalıştığınızda karşınıza farklı pek çok disiplinden seslerin kurgucusu olarak karşımıza çıkan bir isim Anders Ilar. Türkçemizde Akıllı Dans Müziği olarak tanımlandırılan ve bir kaç hafta önceki değerlendirmemizde de uzun uzadıya değinmeye çalıştığımız IDM ses erimi Ilar’ın müziğinin gövdesini oluşturuyor. „Sürpriz“leri ise ardılından yayınlanan çalışmalarda kendine yer bulan hareketli mekanik dans müziği formasyonlarını oluşturduğu „clicky“ ve „dub“ tınılar „minimal techno“ gibi disiplinler bu ana gövdenin ekseninde tamamlayıcı kayıtlar olarak belirtebiliriz.

Senkronize bir ses üreticisi olarak birbirleriyle paralel ilerleyen tüm bu çalışmalar Anders Ilar’ın müziğinin cezbediciliğini de arttırmayı başarıyor. Ana akım disiplinlerde dahil bir şekilde ara bağlantı olarak değerlendirilen ses örnekleri sanatçının çalışmalarında hakettiği değeri bularak parçaların esas yapılarını oluşturuyor. Bir IDM parçasında (örn. Everlast) yer verdiği ritmik ses doğaçlamaları ile kreatif olarak minimal techno sınırlarında gezinen (örn. A, B, C üçlemesi, Organza vd.) parçaları birbirlerinden zıt ses kompozelerini barındırmış olsa da nihayetinde üreticinin kimliğini dinleyiciye başarılı bir şekilde taşımakta. Bu spesifik seçkici üretimlerin nihayetinde 2006 yılında „M3erk Records“ etiketinden yayınlanmış bulunan „Ludwijka“ kayıdı yeniden elden geçirilerek, bir de yeni parça takviyesi ile beraber Alman elektronik müziğinin kayda değer biçimde başarılı çalışmalarını yayınlamış etiketlerinden „Shitkatapult“ tarafından „Ludwijka Extended Visit“ namı ile yeniden yayınlandı.

„Ludwijka Extended Visit“ , Anders Ilar’ın geçmişine de ışık tutan bir konsept çalışması. Doğduğu yer olan „Ludvika“ şehrinin (İsveç) sesler ile örülmüş bir tasviri albümün ana temasını oluştururken, bizahati sanatçının çocukluğunda kaydetmiş olduğu çeşitli gürültüleride (noise) barındıran kah şarkı şöylediği, kah enstürmanları kurcaladığı, babasının trompetinden yükselen nağmelerle iyice şenlenen ses kayıtlarını da değerlendirerek bir „geri dönüşüm“ gerçekleştiriyor. Sanatçı, doğduğu ve geliştiği yerdeki günlerinin izlerini de takip ederek bugünün şehir imgelemine farklı bir perspektiften bakışı ortaya çıkarıyor.

Albümde yer alan parçalar ile ilgili olarak da ilk akla yatkın olan bu sinematografik kurgunun, doğrudan dinleyiciye aktarıldığı ve seviye seviye ilerleyen bir sunumun gerçekleştirildiği tezi olacaktır. İlk üç parça Anders Ilar’ın „Narita“ ve / veya „Audio NL“ firmalarından yayınlanmış kısa çalarlarına benzeş bir şekilde dans oryantasyonunu barındıran kurguları içeriyor. Organik dökümanların, analog synth sesleri ile harman edildiği, eskilerden seslerin konuşma dozunda serpiştirilmiş kes-yapıştıları ile elektronik müziğin formel kurgusu bu üçlemenin açılımı olarak çıkan şemayı oluşturuyor. İkinci üçlü kurgu ise minimal ses öğesinin ana ekseninde ama bu sefer daha yalın biçimlerde, analitik bir „akıllı dans müziği“ serilimi olarak kulaklarımızı şenlendiriyor. „Glitch“ tonlamalar, piyano tuşları arasında gezinilen ince ince melodik aksamlar, endüstriyelleşme/modernelşme neticesinde ortaya çıkan dengesizliklere dikkat çeken „doğa“nın isyanına kuş seslerinin öncüllüğünde bir karşıt duruşu işleyen bir kompozisyon tümlemesine ulaşıyoruz. İsveç’in merkezden uzak kalmış ücra noktasında bir seyyahlık olarak da değerlendirebilirz, bu dinginliği elden bırakmayan ses kompozisyonlarını.

Albümün tamamlayıcısı olarak işlenmiş, önceki versiyonunda yer almamış olan 15 dakika civarında süresi ile bir „fabl-texture“ parçası ile döngü tamamlanıyor. Anders Ilar bu bölümde de ambient tonlamaları, orjinal ses kayıtlarını dönüştüre dönüştüre ilk başlarda dinlemiş olduğumuz bölüme bir geri dönüş yaşamamızı olanaklı kılıyor. Neticeye bağlarsak, ses kendi yolunu bulmayı ve „sürprizleri“ ile kotarılmış olan şehir imgelemi / geçmişi yâd eylemini gayet seri bir izlek ile dinleyicilerle paylaştırıyor. Bu minvalde uzunca bir süre dinlence listenizde kendine yer bulabilecek, kabul edilebilir ölçülerde deneysellik barındıran bir çalışma olarak Deuss Ex Machina’nın önerisidir.

Benzeş bağlantılar ile bir örnek müzikal formlar haline dönüştürlemeyen sanatçılar ilgi alanımıza dahil oluyor. Özellikle ürettikleri veya esinlendikleri ve kotardıkları parçalar içerisine serpiştirdikleri ses kolajları ile alternatifi yeniden inşaa edebilenler. Yönelişimler ve trend belirleyiciliğin dayanılmaz hafifliğine kapılmadan „iyi müziği“ aramak / keşfetmek ve sunabilmek bu sayfanın ve programımızın en önemli çıkış noktası olarak tekrardan belirterek ikinci önerimiz olan „Skull Disco“ ve „Shackleton“ hakkındaki notlarımıza geçelim.

2005 yılında Sam Shackleton ve Laurie „Appleblim” Osborne tarafında Kuzey Doğu Londra’da hayata geçirilmiş bir proje „Skull Disco“. Dub alaşımlı müzikal yansımaların jungle, drum & bass ve grime’den sonraki durağı olan dub step ses erimi etiketin müziğindeki ana ekseni oluşturuyor. Basite indirgenmiş çalışlar yerine, daha farklı metodlar ve çoğulcu perküsifler ile keskinleşen „Shackleton“ ve post hardcore dans müziğinin kıyısından esintiler barındıran „Appleblim“ gibi isimler ile Skream, Benga, Burial gibi „Croydon“ çıkışlı; karaltılı ve daha eklektik dub step üreticilerinden ayrışan bir müzik „Skull Disco“ etiketinden yayınlanmakta. Bu minvalde plak şirketinin bir farklılığına da değinmekte fayda var. Düz bir plak kapağı yerine etiketin karakteri ve kimliğini oluşturan „Kuru Kafalar“ da öznesinde hala Punk kültüründen izleri taşıyan „Kendin Pişir“ (D.I.Y.) tekniğine başvurularak tasarlanıyor. Sam Shackleton’ın Wire dergisine vermiş olduğu mülakatta belirttiği üzere : „Küçükken pek çok plağı sadece kapak tasarımlarını inceleyebilmek için satın alırdım. Bunu aynı zamanda müzik ile beraber kaşifliğin de bi parçası olarak görmekteydim. Plak şirketini oluştururken de bu fikri devam ettirebileceğimizi ve etiketi tam manasıyla tamamlayacak bir ayrıntı olarak kullanabileceğimizi düşündüm. Görsellik unsuruna esin kaynağı olan çalışmada bu fikri gerçekleştirmemizi olanaklı kıldı. Kamerun’da gerçekleştirilen ve geçmişte yitirdikleri atalarının kafa taslarını çember şeklinde dizdikten sonra ruhları için eğlenen „yerli halk“ temasının disko ilede uyumlu olabileceğini farklı bir tasvir olarak ele aldım. Aslında bir parça da School Disco’ya karşı bir kelime oyunu olarak da değerlendirebiliriz. Bu yapılandırmayı.“

Sadece 500 adet basılan ve bir şekilde kolleksiyon değeri taşıyan plakların takipçileri arasında Digital Mystikz ve Ricardo Villalobos gibi önemli prodüktörlerin de desteği Skull Disco’yu kült seviyesine taşımaya henüz yedinci plakta yetmiş oldu. „Aslında böyle bir beklenti içerisinde değildik. Ricardo Villalobos’un bizim parçalarımızı setleri içerisinde yer vermesi bizi onurlandırmıştı. Ama dürüst olmak gerekirse hepsi buydu. Minimal Techno hakkında en ufak bir ilgim yoktu. Skull Disco formaları ile katılımcısı olduğumuz Bestival @ Isle Of Wright festivalinde Villalobos’u dinlemeye gittiğimizde bizi fark etmesi üzerine tanışma imkanımız oldu. O anda yanımda da „Blood On My Hands“ parçasının taslaklarının yer aldığı bir cd vardı. Sadece bir ay sonra ise remiks tarafımıza iletilmişti.“ diye açıklıyor Laurie Osborne tüm bu kesişimlerin ne kadar “sürpriz” bir biçimde gerçeleşebileceğine dair önemli bir anektot olarak Dave Stelfox’a.

Böylesine iletken bir çalışma izleğine sahip bir ekip olan ikili, Skull Disco’nun her bir yayınında alternatif bir öğeyi daha deneyip, dinleyicilere etraflıca bir müzikal keşif imkanı tanımaları üzerlerindeki bu ilginin boşa olmadığının da kanıtı. Shackleton’un “Majestic Visions” parçasında Türk makamlarından ses örneklemlerine, “Soundboys Nuts Get Ground Up Proper” r&b’nin modifiye edilmiş hali pür mealine, Muslimgauze’a bir saygı duruşu olarak tanımlandırılmış “Hamas Rule”, Appleblim’in sis perdesinin ardına serpiştirilmiş bulunan old skool dub “Fear” parçası ve nihayetinde programımız içerisinde yer vermeye çabaladığımız Shackleton’un son çalışmalarından (Clandestine Cultivations firmasından yayınlanmış) aksak döngülü başlangıçın ardında saklı, def ve zil sesine benzer enstrümanlar ile “korku” temasını taşlayan “In The Next World” dinlence listenizde kendi çıkarımlarınızı sağlayabilmeniz için birer başlangıç sağlamasını dileriz.

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Anders Ilar
Anders Ilar At Myspace
Apparat Walls Review At Stylus Magazine
Björk
Björk At Myspace
The Black Ghosts At Myspace
Plastician At Myspace
Skull Disco
Appleblim
Rooted & Highroad Present “Shackleton” Live Instore
Clandestine Culvitations
Clandestine Culvitations At Myspace
Tempa Records
Skream
Social System
Pheek At Myspace
OfftheSky At Myspace
Archipel
Rooted Records

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;
info[at]dinamo.fm – http://www.dinamo.fm/ – misak[at]dinamo.fm
http://deuss-makina.blogspot.com/
Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8

>>>>>Info Go-R-Sel
http://blogging-the-places.blogspot.com/
© 2007 Kasia & Marcin it cames with Creative Common License

>>>>>Poemé
Ortak Bir Işık – Enis BATUR

Bekledik, gelmediler. Açtık
pencereleri, kulak kesildik seslere
gündüz ve gece, taradık tek tek
istasyona inen yorgun yüzleri,
ufuktaki lekelere ayarladık dürbünü:
Bekledik, kırık, gelmeyeceklerini
anladıktan sonra bile.

Görkemli geçmedi günler burada:
Sıradan, sade, dingin anlar kovaladı
sıradan, sade, kekre anları: Yoktu
büyük fırtınalar öyle, büyük büyüler
kurulup çözülmedi bu yaz: Her zamanki
nedensiz hüzünler, çocukların şaşkın
falı, biraz tatilde kasaba sosyolojisi,
biraz başı boş konuşmayla döndü takvimler.
Gözümüz yoldaydı gelmediler.

Odalara çekilip şiir okuduk
içimizden: Seferis ve Montale,
Akdeniz dolu dizeler, hepsi genizden.
Durup dururken yürüyüşe çıktık
akşamları, durup dururken sustuk
yakalamış gibi seyrek bir anlamı,
dağ köylerine çıkıp bir gün
öyküsünü dinledik süngerci
oğulların, unutulmuş bir kadınla
konuştuk bir başka gün, tansiklar?
izledi birbirini sonra: Bir atmacaya
baktık uzun uzun avının gözünden,
sağanak indirdik kavruk mevsimin
ortasına, bir yangını söndürürken
bir başkasını başlattık: Durup
dururken gelebilirdiniz, bekledik.

Hazırdı sofra: Semizotu ve sarımsak,
elimizle topladığımız kekik, incir,
nane: Hazırdık sürdürmeye telaşı
ve coşkuyu bıraktığımız yerden.
Geçmişin nasıl geçtiğini, nasıl
geleceğini geleceğin soracaktık.
Dinmezdi ağrı üstüne gitmedikçe,
açılmazdı bu koyu sis
tutmadıkça kökünden ortak bir ışığı,
içinde olacaktık içimizdeki korkunun:
Bekledik gelmediniz.

Eksikti önemli bir şey, başladığında
dönüş, bavulu kapatamadık. Döndük
odalara baktık yeniden, aradık
taşlık ve hayatta: Neydi yitirdiğimiz
anlayamadık. Yarım bir duyguydu belki,
belki sürüp giden bir gündüşü,
kendimizde beslenmiş,
ötekinde sönmüş bir ateşti belki de,
eşiğine dayanıp göremediğimiz:
Bekledik, gelseydiniz.

Türkbükü – 1984.

>Ricardo Villalobos İstanbul’da – SOAP System 10 Yaşında !

Leave a comment

>

Techno Hareketi Engellenemez – (((Soap System))) Villalobos ile 10.Yaşını Kutluyor.

Serbestlik öznesinin sonuna kadar zorlandığı ve üretilen müziğin sınırlarının aklın normları ile belirlenebilecek kadar ucu açık bir müzikal janr minimal-techno.Aynı zamanda kısa kısa ses örneklemlerinden, sizi kendi derinliklerinizin sınırlarına ulaştırabilecek yüksek vuruşlara, doğal haliyle kompozisyonlara adapte edilmiş enstrümantal yapılara kadar özgün deneyselliği ile techno üst başlıklı elektronik müziğin hali hazırda dinleyici için pek çok alternatifi de barındıran bir oluşum.

Ürettiği her parça, remiks veya ortak projede kendini bu halüsinatif çizginin belirleyicilerinden biri konumuna eriştirmeyi başarmış, üretim sürecinde basite indirgenmiş düzenlemelerin içeriğinde Kraut-Rock’tan,Acid House ve Cyber Techno’ya uzanan bir müzikal çeşitlilik ile kendi köklerinde biriktirdiği çok kültürlülüğün etmenlerinden olan Bossa Nova, Afro Cuban ve yerel ezgilerin özellikle de Güney Amerika müziklerindeki perküsif ritmik-doğası gereği minimal janrına pek ala dahil edilebilecek-tınıların birlikteliğinden ortaya multi-kulti bir kimliği çıkarmayı başarmış bir ismi Ricardo Villalobos.

Villalobos, perküsyoncu kimliğinin yanında 1989 yılında dj’lik yapmaya başlar. Kaffe Kesselhaus’tan efsane olan “Omen” a kadar pek çok kulüpte performanslar gerçekleştirir. Ülkesi Şili’nin de ilk rave partisinin mimarlarındandır.Derrick May ve Stacey Pullen gibi detroit techno üstadları ile sahne alır.1995 yılında Ladomat etiketinden “Contempt” kısa çaları yayınlanır.Nevrotik vurguya haiz bugünkü ses eriminin de temellerinden biri olarak diskografisindeki yerini alır çalışma.Lo Fi stereo’dan “808 Bassqueen” ve Perlon etiketli “Frank Müller Melodram” gibi bugün sanatçının kült haline gelmesini sağlamış Michael Mayer’den Steve Bug’a pek çok dj’in listesine dahil olmuş,dinleyici ile bağını sağlamlaştırmasını sağlamış groove alt yapıları ile diskografisindeki 70 civarındaki 12’liklerinden sadece ikisi.

Bütün bu çalışmaların finalini de 2003 yılında mikro-minimal-techno-house müziğin kalelerinden biri olan Playhouse etiketinden “Alcahofa” albümü ile gerçekleştirir.Daha önceki albüm değerlendirmemizde* de değindiğimiz gibi dinleyiciyi düşünmeye çabalatan, ulaştığı düzey ile sadece kulüp müziği olarak değil ev dinlencesinde de kendine yer etmeyi hak etmiş bir albümdü.”Drexciyen” kurgusu ile Y.G.H., endişelerin düzeneğinde yaşamın sorgulandığı I Try to Live (Can I Live) ve albümün zirvesi olarak gösterebileceğimiz başlangıcındaki looplar ile buzların altında yürüten,yeknesak ritmin ardında ,dinleyeni melankoli çıkmazlarına sürükleyen “Aphex Twin” vari kurgusu ile kaosun ortasına bırakan, acının betimlendiği “Dexter” albümden ilk hatırda kalan çalışmalardı.Ricardo Villalobos 2004 yılı sonlarında da “Thé au Harem d’Archimède” (“Tea in the Harem of Archimedes”) albümü ile Perlon etiketinden dinleyicileri ile buluştu.Albüm dinlendikçe ilk çalışması olan “Alcahofa”nın takipçisi olarak gösterebileceğimiz bir tamamlayıcısı olur .Daha agresif, kümeler halinde şekillendirilmiş,psycho döngüleri ile bir nevi şaman ayinine davet eden “Serpertin”, perküsyonlar ile oluşturulan atmosferin caz beatleri ile buluştuğu “Théorème d’Archimède”,Alcahofa’nın özünden Dexter’a benzeş öğeler taşıyan,derin baslar ile desteklenmiş aksi “Miami” gibi bu sefer kişiselleştirmenin albümün her saniyesine işlendiği bir kayıt olur.

Martin Schopf ile beraber Ric Y Martin (Froebel 1792,Sommerpause),Jay Haze ile beraber Ricardo vs Jay (Prefer Summer EP),bir diğer Şilili prodüktör Luciano ile You Wanna Start? ve Jacksons Bootleg gibi ortak çalışmalara,KLF grubunun 90’lı yılların başlarındaki hit parçalarının yeniden düzenlenmesi projesine (Matthias Schaffhauser,Tobi Neumann,Chris Liebing vd.) What Time Is Love? Parçasına iki farklı düzenleme yaparak ve Richie Hawtin ile de Cocoon çatısı altında uzun setler çıkarmaya solo projelerinin yanında olanca hızıyla devam eder.

Ricardo’nun oluşturduğu parça içinde parça yapılandırmasına sahip 12 dakika civarında seyreden Richie Hawtin’in Plastikman olarak yayınladığı cyber-techno potasına dahil olabilecek,looplara sahip “Chromosul”, daha deneysel bir tını ile yine derinlerine yerleştirilmiş gerçek seslerden bir rüya tasviri haline gelen daha karanlık “Fadutron EP”si ile dinleyici için yeni sınırların da açılmasına olanak sağlamıştı.

Bu çalışma bir yerde Ricardo Villalobos’un ve minimal techno’nun da geleceğinin de temellerini oluşturmaktaydı. Conlon Nancarrow, Edgard Varèse, Iannis Xenakis, György Ligeti , Karlheinz Stockhausen gibi akademik / minimalist müzisyenlerin izlerini / ses erimlerini harman ederek kotardığı destansı olarak addedersek de dinlemeniz ile kendi intibanıza kavuşabileceğiniz “Morphunk”, “Mormax” kardeşlerden müteşekkil For Disco Only 2 plağı, son tahlilde farklılaşma yolunda ilerlemek isteyen elektronik müzik dinleyicileri için bir sınavı teşkil ediyordu. Bir kulüp dinlencesi içerisinde onlarca farklı yüzü ile kullanılabilecek bir ses yelpazesi, evde dinlediğinizde birbirini tamamlayıcı bir aranjman halini alması, müziğin algısının nerelere seyyah ettirebileceğinin de kanıtını oluşturuyordu.

Giderek aleni bir şekilde endüstriyelleşmenin getirisi olarak daha yumuşak melodik öğeler ile Progressive House’un devamlılığında yada bir örnekleşen Trance kıvılcımlı müzikler olarak karşımıza çıkan Minimal Elektronik müziğin “old skool” tarafında yer almış isimlerden birisi olarak Villalobos’un zirveye ulaştığı bir diğer kayıt olan “Fizheuer Zieheuer” (Playhouse) albümüne değinelim. Bir seremoni olarak kurgulanmış ve biçem olarak Kuzey Amerika Minimal Mafyası olarak da değerlendirebileceğimiz disiplinin özünü bozmama çabası içerisinde olan üretimler ile aynı haddeden geçmiş yansıtmalara sahip bir kolaj olarak açılır “Fizheur Zieheur”. Balkan etnik öğelerinin şimdilerde ana akım içerisinde neredeyse her parçada karşımıza çıkan ses örneklemesi burada orjinaline sadık kalma pahasına dikkat edilerek incelikle işlenir. Tamamlayıcı öğeler olarak aralara serpiştirilmiş perüsif hareketler ve ciddi anlamda eğlendirici ses yapılandırmaları aslında bizlere bir şeyler anlatabilme gayesinde olan bir ismi izanımıza yerleştirebilmemizi kolaylar. Verilerin egzantrik bir ses kümelemi üzerinde kotarıldığı “Fizbeast” de yarım saati aşan süreci içerisinde ilk bölümle paralleliği korumaya, Techno’nun taviz verilmez sularının isli seslerini duyurur. 2007 yılı ortalarına kadar bahsi devam eden, merak uyandıran bir kayıt olarak müzik çalarlarımıza konuk olur.

Bu ses yelpazesinde genişlik Ricardo Villalobos’un prodüksiyonel anlamda zamanının ötesine geçmiş isimlerden biri olarak günümüz Minimal Elektronik sahnesinde daha çok ön plana çıkmasına olanak sağlyabilecekken kendini geri planda tutmayı da o kadar titizlikle becerir. Söz gelimi Myspace gezegeninde açmış olduğu “Official” sayfası daha sadece bir hafta olduğunda, gelen yoğunluğa vakit ayıramayacağından kendini imha eden bir ses emektarıdır. En önemlisi de sanırız yaptığı çalışlar ile var olma çabasının kendini ve biz dinleyicileri yeterince tatmin edebileceğini ispatına çalışır.

2007 yılı içinde de Villalobos’u farklı isimlere yaptığı remiksler ile dinlemeye devam ediyoruz. Beck’in “Cellphone’s Dead” parçasını, Richie Hawtin’in en sert zamanlarının yadigarı Plastikman projesinin “Snark” parçasını Beatport’dan yayınlanmış Minus Tour Promo Samplerı için düzenlemesi, Chinedum Nwosu aka Shinedoe aka Innersphere’in klasiklerinden olan “Phunk” parçasına halüsinatif elementler ile teknoesk bir yapılandırma gerçekleştirmesi çalışmalarının devamlılığı konusunda ince ipuçlarını da keşfetmenizi sağlıyor.

Bu yazı 2005 yılında Rock’n Coke için İstanbul’a geldiğinde kaleme alınmıştı, iki sene ardından şimdi yine yeni yeniden İstanbul’a teşrif ediyor Villalobos. Prodüskiyonlarının arkaik ses öğelerini, Güney Amerika’nın tarifi na mümkün doğallığını, techno’nun “bidon” haline dönüşmemiş versiyonlarını ara bağlaçlar ile setinde dinleyicilerle paylaşacak. Yine aylar sonra kişisel arşivimize dahil edeceğimiz onlarca farklı “white label” parça ile 2008’in müzikal spektrumunu işitme imkanımız olacak. Seslerin kayıtlı olduğu kara plaklar döndükçe, müziğin çarpıcılığı bizleri etkisi altına almaya devam edecek, uzunca uzunca hem de çok…

On yıl öncesinde başlamış olan bir serüvenin kutlama gecesi de olacak Ricardo Villalobos’un seti. Soap-System’in (((Godet))) ve Magma ile başlatmış olduğu elektronik kültür oluşturabilme / tanıtma turlarının yıldızlı “pekiyi” gecesi. O kadar çok müziği ilk defâ dinlediğimiz (unutulamayan Zambak Sokak günleri) bir projenin arkasında yer almış Mini Başhekim, Kaptan Tutan, Barış K ve (((Emre))) kare ası da sözle olamasa da elektronik dinlence kültürümüzde nerelerden geçmiş olduğumuzu eminim hepimize hissettirecekleri setleri ile Villalobos’u karşılayacaklar.20 Temmuz Akşamı Ghetto Teras’ta…Öyleyse vaktidir hareketin, kutlamanın zamanıdır ve yâd etmenin: “Techno Hareketi Engellenemez”.

Şimdiden İyi Dinlenceler

Ara Nağmeler- Playhouse etiketinin web sitesinde yer alan Ricardo Villalobos’un sayfası.Almanca biyografisine,diskografisinin dökümüne ulaşabileceğiniz bir kaynak Perlon web sitesi üzerinden uzunca bir süre geçmiş olmasına karşın faaliyete geçemediğinden şu anda eldeki en iyi başlangıç noktası.

Hollanda çıkışlı elektronik müzik sitesi Beatfreax.Ricardo Villalobos’un yukarıda saydığımız bilgiler haricinde,Volt ve Awakenings festivallerinden dj-set kayıtlarına (üyelik gerektiriyor) ulaşabilirsiniz.

“Thé au Harem d’Archimède” albümü üzerine Dusted Magazine sitesinde John Dale tarafından yazılmış bir makale.

Zor beğenen, kritiği ile takdis ettiği sanatçılara dikkat etmemizi salık veren Pitchforkmedia’nın Fizheur Zieheuer incelemesi Philip Sherburne imzası ile…

* 2003 yılında Alcahofa albümünün yayınlanmasının ardından Ricardo Villalobos üzerine tarafımca gerçekleştirilmiş bir deneme.

>Yırtık Cd Kabı# 9 – Ricardo Villalobos-Alcahofa

Leave a comment

>

Ricardo Villalobos-Alcahofa-(Playhouse)

1989 yılında başladığı uzun maratonda 70’in üzerinde kırkbeşliğe ve kısaçalara imza atmış Alman-Şili koalisyonunun ürünü, ürettiği müzik ile Minimal techno-house çizgisini belirginleştirmiş isimlerden Ricardo Villalobos çalışmalarını şimdi debut albümü “Alcahofa” ile taçlandırıyor.

Tıpkı serbest jazz’ın prospektüsünü oluşturan, içeriğine her tınının dahil edilebildiği herhangi bir sınırın ve sınırlamanın olmadığı üretilenin sadece akıl normlarıyla sınırlandırılabildiği bir tür Minimal techno.Ricardo Villalobos’da bu halüsinatif çizginin oluşmasına katkısı yadsınamayacak önemli isimlerden.Çalışmalarında oluşturduğu müzikal çeşitlilik ki bunları basite indirgenmiş düzenlemelerin içeriğinde kendisinin de üzerinde durduğu ve müzikal perspektifinin oluşmasına önemli katkıları olmuş olan Kraftwerk,Can gibi gençliğinde dinlediği grupların Kreatif-Psy Kraut rock tınıları ile Baby Ford gibi acid-house Dan Bell ve Plastikman gibi isimlerin ürettiği tınısız( neredeyse 0 bpm) ve cyber-techno’yu müziğinin köklerinde görüyoruz.

Villalobos’un müziğindeki yoğun çok kültürlülüğü geçmişinden açıklayabiliriz.Alman baba ve Şili’li anne’nin çocuğu olan sanatçı bu çokkültürlülüğün faydasını her seferinde zikrediyor.Yukarıdaki etkilendiği isimlere ilaveten Bossa-nova,Afro-Cuban ve yerel ezgilerin özellikle de Güney Amerika müziklerindeki perküsif-ritmik –ama doğası ile de minimal janrında görülebilecek-müziklerdeki melankoli ve mutluluğun birlikteliğinin müzikal çizgisindeki multi-kulti kimliği de açıklıyor.

Bu köklerden hareketle perküyonculuğunu bir kenara bırakan Villalobos,dönemin elektronik müziklerini harmanlayarak 1989 yılında Kaffe Kesselhaus’da Dj’liğe başlıyor.1994 yılında ülkesi Şili’deki ilk rave’i düzenliyor.”Tutulma” partisinde Derrick May ve Stacey Pullen gibi detroit techno üstadları ile birlikte çalıyor1995 yılında ise Almanya’nın arızalı elektronik müzik firmalarından olan Ladomat ‘dan The Contempt ep’sini yayınlıyor.Nevrotik arızalı bir sound ile kendini duyurmaya başlıyor.Bu plakları takiben “Heike” , “Salvador” , “Luna” , “Ibiza” çalışmaları yayınlanıyor.Asıl büyük çıkışını ise Lo-Fi Stereo’dan yayınladığı ve Michael Mayer,Steve Bug,Swayzak gibi isimlerin playlistlerinde yerini almış olan ve bugün bir klasik mertebesindeki çalışması “808 Bassqueen” i yayınlıyor.Yurt dahilinde de çeşitli kereler Soap organizasyonlarıyla dinlediğimiz Villalobos ,setleri ile minimal-house ekseni ile başlayıp derinleştikçe karşı konulamayacak tınıları ile kulakların pasını attırmış Dj’ler arasındaki yerini alıyor.

Bu yoğunluk içinde Perlon için Dandy Jack ile beraber kotardığı RicYMartin projesini, Love Family Traxx gibi yayınandığından beri dinlenen özenli toplama-dj setlere imza atmış bulunuyor.Özellikle 1999 yılında girdiği Cocoon Ajansı ile beraber kendi kariyerinin de dönüm noktalarından birine,zirvenin başlangıç merdivenlerine uzanıyor.

Bütün bu çalışmalarının finalini de kulüplerde çalınan atmosferik tech-house tınılarının evdeki uzantılarını yayınlama vazifesini üstlenmiş olan micro-minimal-house-techno üssü “Playhouse” firmasından “Alcahofa” ile taçlandırıyor.

Derinliğe hoş geldiniz.

Ricardo Villalobos yukarıda da betimlemeye çalıştığımız gibi çok figürlü dans müziğinin yenilikçi kanadının önderlerinden olduğunun altını kalın kalın çiziyor.Daha önceki çalışmalarında Playhouse,Perlon,Frisbee,Lo-Fi ve ortaklıklarındaki RicY Martin gibi oluşturduğu techno erimlerinin de içerisinde bulunduğu ve dinleyicileri bu müzik üzerinde düşünmeye de zorlamayı başaran kompozisyonu takdim ediyor.

“Alcahofa” albümü ilk kırk saniyesi retroik vocoder vokalin ardından kopan şenliğe ev sahipliği yapan yalın,seksi,kara-romantik “Easy-Lee” ile start alıyor. Tükenmişliğin kıyılarında “Drexciyen” kurguyla betimlenen sizi albümün derinlerine çeken “Y.G.H.”,Endişelerin düzeneğinde yaşamanın sorgulandığı “ben vs dünya” “I Try to Live (Can I Live)”daha önce Halma kısaçalarında bizlere sunduğu “What You Say is More than I Can Say” ile kendi içimizle hesaplaşmamızın önünde yol alıyor.

Albümün herkesçe ortak zirvesi ise başlangıcındaki looplar ile buzların altında yürüten,yeknesak ritmin ardında ,dinleyeni melankoli çıkmazlarına sürükleyen “Apex Twin” vari kurgusu ile kaosun ortasına bırakan, acının betimlendiği “Dexter”.Eğer acı çekmenin müziği yapılabilseydi sanırız “Dexter” ona en çok yaklaşan eser olacaktı.

Ricardo Villalobos 12 yıldır müzikleri ile insanlara ulaşıyor.Kesintisiz yalansız ve dolansız.Yılın en iyi ve en değerli albümüne siz de yer açın.Herkesin içinde kırık bir kalbi vardır.

Yazı ilk defa 2003 yılında x-ist.com sitesinde “M154K” rumuzu ile yayınlanmıştır.

>Deuss Ex Machina # 176 – Quand Les Choses éclatent Des Matrices de Cerveau

Leave a comment

>Kay(ıp)bedenler K/lan+-Dereasonable (VV)arp Presents
Deuss_Ex_Machina_176_–_Quand Les Choses éclatent Des Matrices de Cerveau

09 Temmuz 2007 Pazartesi gecesi “canlı” olarak gerçekleştirilmiş programın parça dizinidir.

>>>>>Musique
>1<-Mor ve Ötesi-1945 (Pozitif Yapım-Kolaj)
>2<-Piano Magic-The Last Engineer (Important Records)
>3<-Piano Magic-Great Escapes (Important Records)
>4<-UNKLE Feat. Josh Homme-Chemistry (Surrender)
>5<-UNKLE-Morning Rage (Surrender)
>6<-Gevende-Sermest (Baykuş Müzik)
>7<-Gevende-Anonim (Baykuş Müzik)
>8<-Balkan Beat Box-Digital Monkey (JDub Records)
>9<-Balkan Beat Box-20 $ For Boban (JDub Records)
>10<-James-Chameleon (Mercury-Universal)
>11<-James-Come Home (Mercury-Universal)
>12<-Paul Hartnoll Feat. Robert Smith-Please (KGB Remix) (Kids)

Quand Les Choses éclatent Des Matrices de Cerveau Bölüm(176) – Gidilesi değildir acıtan, Herşeyin üzerinde tepinildiği gibi, Mezar taşının da gün gelir dozerle ezilmesidir acı olan, gözlerden yaş boşaltan…

>>>>>Bildirgeç
Belirsizlik. Hiç beklenmedik anlarda dönüşmek olmayacak sanılana kavuşunca yaşananlar. Kendi çeperimizden, zihinsel öngörülerimizden ayrıştırdığımız ama her ne hikmetse gelip bulan kapkara kaoslar. Değişimin çarkları arasında “uyan”mamız gerekirken daha fazla beyaz camın ardılındaki gölgelerin komutunda ilerlemeye devam ediyoruz. Uyku mahmurluğu ile derin koma arasında. Bilinçlerimiz bile mikro çiplere yüklenmiş ön senaryoları vakti zamanı gelince uygulamak üzere kodlanmış. Senaryo deyip duruyoruz, sözel betikte ancak aslolan yaşantımızı da gözden geçirirsek pek çoğumuz için geçerli olan düzeneğin de ritmografisi bu bilim kurgunun içinde yer alıyor.

Belirsizlik.Vakıf olamadığımız, kontrol dışı gelişen muallak durumlarında karşımıza çıkan nesnellik. Biçarelik olmasa da niye demekten kendinizi alıkoyamadığınız anlar. Hiç umulmadık anlarda, beklenmediği için değil geleceği anı tahmin etmek istemediğiniz o karanlığın ayak seslerinin hissi. Bütün ömrü hayatınızı gözünüzün önünden geçirtebilen etkilere kadar uzanan bir süreç belirsizlik.

Metropol insanları olarak pek çok farklı konuda ahkamlar kesmeye alışık olsak da aslında böylesi içsel ve derinden sarsıcı (en azından bir süreliğine belleğin servis dışı kaldığı) anlarda birbirimizden esirgeriz. Çözüm Yollarını. Birbirimize benzeşmeyen yapılarda olsak da temel sorunsalların aynı olduğu 21.yy artık bilim kurgu’nun gerçekliğine nazire yaparcasına, eski günlerin çözümsüzlüğü halen aktif bir biçimde yaşantımızı etkilemekte. Ses, tınısı ve lirik gerçekliği ile böylesi anlardan en çok başvurduğumuz kaynaklar olması da belirli bir doğruluk payı olmasa da müziğin aslında nerelerde bizlerin çözümlülüğü olabileceği konusunun önemli bir kanıtı olarak tınlamaya devam ediyor. Farkında olmadan kulak kabarttığımız bir dizenin müzikle beraber en doğru yanıtıları beraberinde bizlere sunması, sakilliğimizden sıyrılabilmemiz ve üzerimizden ölü toprağını silkeleyebilmemiz için bir yerde mucize’yi gerçekleşmesini elverişli kılar.

İzleğini bu yön değiştirici, el verdiğince ufuk açıcı isimlerin/projelerin/grupların tınılarını sizlerle paylaşma gayesinde olan Deuss Ex Machina, bu hafta bizahati katılımcısı olduğu Radar Live Festivali ardılında, dinleme ve deneyimleme imkanına sahip bulunduğumuz alternatif çehrenin müziğinden hatıratımızda yer edinenleri sizlerle paylaştı. Müziği yalın bir form olarak ele almak yerine hayat ile birebir bağdaşmış bir kurgu olarak sergilemek, ses diyarlarının bizlere bahşettiklerini örtüştürebilme amacını tekrarlayarak bu haftaki önerimize geçiyoruz.

Giriş paragrafımız içerisinde betimlemeye gayret ettiğimiz halet-i ruhiyeyi, kurgulamasını çok iyi kotardıkları müzikleri ile derdest eden, ileteç görevini layıkıyla yerine getiren, esef miktarda hüzünü modifiye bir biçimde barındıran bir ekip olan Piano Magic topluğu ilk önerimiz olarak sizlerin beğenisine sunuyoruz.

Glen Johnson’ın başatlığında 1996 yılında bir „stüdyo çalışanlarının eğlentisi“ olarak başlangıcı verilmiş bir proje Piano Magic. Proje çünkü, geçtiğimiz Mayıs ayı içerisinde yayınlamış oldukları Part-Monster kaydına kadar grubun üyeleri (Glenn Johnson hariç) sürekli bir değişim ile ardıllarından gelen isimlerle bayrak değişimi gerçekleştiriyorlar. Biraz da kurallara bağlımlı kalmadan, bir günce tutmadan tek adam önderliğinde şekillenen ama asla otokratik olmayan çoğulcu bir müzikal izlek ile Piano Magic’in müzikal kimliğini ortaya çıkartmayı başarıyorlar. Ambient Pop ile Post Rock arasında deneyimlenen, sözel kuvvetlendirmeyi ataları olarak da değerlendirebileceğimiz Shoegaze gruplarının izlerinin devamı olan günümüz İngiliz alternatif sahnesinin önemli topluluklarından biri olarak kariyerleirne devam etmekteler.

Müziklerinde „ama“ bağlacına ihtiyaç duymayan bir ekip Piano Magic. Projenin içerisinde dahil olan her bir isim ile beraber farklı bir potansı deneyimleyen, kayıtlarda o tınıları barındıran bir ekip, 1997 tarihli debut çalışmaları „Popular Mechanics“de Kraftwek’ün izinden giden bir mekanik pop müziği icra ederken, 1998 tarihli diskografi içerisinde ayrı bir yere konulamdırdığımız „Low Birth Weight“ daha melankolik, sevi hesaplaşmaların ve yüzleşmelerin irdelendiği, iğneli bir melankoliyi bardırabiliyordu. Depresifliğin ve biraz da vurgun yemişliğin izlerini bu kayıdı defalarca dinlediğinizde dahi hissetmeniz, müziğin çarpıcılığının seneler ile ölçülemeyeceğinin etkisinin baki kalacağının da garantisini temin ediyor. Bu çalışma dizini öyle bir gelişim ortaya çıkartmakta ki bir sonraki çalışma içinde farklı isimler olsa da üretilen müziğin niş’liği değişmiyor. Aksine kimi zaman dinginleşiyor, sesten sedadan ıraklaşıyor kimi zaman da deneyselliğin sınırlarında dolaşılan bir akademik kayıda dönüşüyor. Bu minvalde burada değinmekte fayda olan bir kayıdı da sizlerle paylaşalım. Elektronik müziğin seceresini dinleyerek çıkartmaya çalışan her dinleyicinin eninde sonunda karşılaştığı serilerden birisi olan Hollanda’nın en önemli radyolarından VPRO’nun yıllardır sektirmeden yayımcısı olduğu Mort Aux Vaches dizisinde yayınlanmış olan Piano Magic kaydı, dinlence listenize dahil edilmesini salık vereceğimiz önemli kayıtlardan birisi olarak not düşelim.

Bu kayıtların oluşturduğu ses erimindeki alternatif tını zenginliği ile modern müzik sahnesinde önemli paydalar elde etmelerinin de temelleri olarak ele alabiliriz.Özellikle 2003 yılında yayınlanmış olan Low topluluğundan Alan Sparhwak ve Vashti Bunyan’ın vokalleri ile konuk oldukları Saint Marie EP’si, ardılından yayınlanmış olan The Trobuled Sleep Of Piano Magic albümü geçiş dönemlerinin nihayete erdiği, acının takriben daha çoğaldığı melankolik yansımaları barındıran bir çalışma dizisi olarak İspanyol Green UFOs etiketinden yayınlanmıştı. Deuss Ex Machina içerisinde gerek Radar Live özel programımızda, gerekse de bu bildirgeçe konu olan program içerisinde son çalışmaları olan Part-Monster’ı sizlerle buluşturmaya çalıştık.

Laika topluğundan anımsayabileceğiniz Guy Fixsen’in prodüktörlüğünde kotarılmış bir çalışma olan Part-Monster güncel yaşantı üzerinde derinlemesine irdelemeleri, gönülçelenlerin ezip geçmesi, metropol yalnızlığı gibi farklı sebeplerle kişiselleştirebileceğiniz ayrıntıları barındıryor. Söz konusunda artık ustalaşmış olan Glen Johnson’ın gözlemleri ile bir ülke profilinden yaşamın gelişimine kadar pek çok konuyu donuk değil aksine canlı aranjmanlar ile dinlemek de alternatif müziğin açılımlarını iyi okuyabilmek için de birer fırsat teşkil ediyor. Melodik bir giriş ile beraber, Lynch filmlerinin atmosferinde bir sesle haşır neşir olacağınız, aşk’ın ölmeyeceğini sevdiceğine ispat etmeye gayet eden bir şehir imgecisi, ikinci partisyonunda gitarın ezici üstünlüğü ile bir marş haline dönüşmesi ile hesap kapatılamaz deyişini duyumsayabileceğiniz The Last Engineer albümden ilk seçkimizdi. Partisyonun yoğunluğu ile elektro gitarın bütünlendiği, gidip gidip geri gelen bir sedanın kulakları doldurduğu, gerçek bir sinematografik yansıtmanın betimlendiği, handiyse kaçmanın gerçekten yakıcılığına bu kadar yakşılabilecek bir içtenliği barındıran Great Escape parçası ikinci dinletimiz olarak sizlere sunuldu.İtina ile muhafaza etmeye çabaladıkları bir müzik serüveni ile gerçek alternatifi aracısız ve dolaysız bir biçimde sunan Piano Magic topluluğu ve Part-Monster kaydı Deuss Ex Machina’nın başucu kayıtları dizisi içinde takipçilerine önerisidir.

Fark edilebilir ayrıntılar ile dönüştürücü, ayrıksı duruşların sebeplerini irdeleyerek endişe giderici, tanımlanmamış olanı arz etmeye çabalayarak yardımcı olmaya Deuss Ex Machina / Dea Ex Machina ile devam…İyi Haftalar…

Allame-i Ulul Arz’dan Ara Nağmeler
Piano Magic
Piano Magic At Myspace
Piano Magic Incurable-Live At Radar Live
Mor ve Ötesi
Mor ve Ötesi At Myspace
UNKLE
UNKLE At Myspace
Gevende
Gevende At Myspace
Balkan Beat Box
JDub Records
James
James At Myspace
Paul Hartnoll
Paul Hartnoll At Myspace
Radar Live Official Videos At MTV Türkiye

Enternasyonel Gürül/(tü)Gürül Çağlama Clicks,Cuts,Micro,Id,Neo Galactica,Space Tunes, Indie,Mini-m@l,Textart,64 Bit Konvasiyonel Techno Musikileri-Esenlikle Dinleyiniz.

Her Türlü Eleştiri,Öneri vs .İçin İletişim Kanallarımız;

info[at]dinamo.fm – http://www.dinamo.fm/ – misak[at]dinamo.fm
http://deuss-makina.blogspot.com/

Her Pazartesi Gecesi 22:00 -23:00 (GMT +2) arası Dinamo 103.8

>>>>>Info Go-R-Sel
http://safarisurbans.blogspot.com/index.html
© 2007 Jordi Pinyol http://www.jordipinyol.cat/

>>>>>Poemé
Bir Plak Gibi Dönüyor Gökte Mavilik – Edip CANSEVER

Bir plak gibi dönüyor gökte mavilik
Sesi aşağıda, çok aşağıda
Üstünde bir duvarın. Duvarsa
Dondurma yiyen bir çocuğun eli sanki
Taşmış akıyor
Öpüyor toprağı kanatan nar çiçeklerini.

Öpülüyorum bembeyaz çimlerinde yalnızlığımın
Sonsuzluk yarın.

>Radar Live – Günce #3 – Ezberler Bozuldu

Leave a comment

>

Groove Armada @ Radar Live

Kısa süreler dahilinde pek çok farklı grubu dinleme, merak uyandırabilecek yeni isimler hakkında ufak da olsa bir fikir elde edebilme imkanı sağlayan festivaller dizininde bizim de kuvvetli ve kudretini daha (geçen seneki prova’yı saymazsak) ilk büyük organizasyonunda sağlayan Radar Live Festivali hakkında izlenimlerimize devam edelim.

Birinci günün gerçekten yorucu ama bir o kadar da keyifli geçen konser ve dinleti seçeneklerinin ardından kısa dinlenme imkanımızı yeni başlayan günde kullanmak üzere bünyelerimizi şarj ederek geçirdik. Festivalin yoğun programı içerisinde öylesine bir seçki izlemek yerine merak ettiklerimizi teyit edebilmek, sıcak ama bunaltmayan bir hava içerisinde görme ve dinleme deneyimlerimiz ikinci gün içinde de devam etti.

Piano Magic @ Radar Live

Ana Sahne’ye çok yakışan ve nedense İngiltere’den çıkmak yerine başka diyarlardan geldiği izlenimine sahip bulunduğumuz derinlikli proje Piano Magic konseri ile akşamı selamlıyoruz. Gezginlik ruhu içerisinde muğlakta kalmış, yad edilmesi gerekli bulunan detayları barındıran, kimi zaman aşk, kimi zaman da hüsran sözleri ile müziklerini kuvvetlendirmeye çabalayan topluluk izlence içerisinde post-rock nağmeleri ile masallarını anlatmayı başardılar. Grubun “This Mortal Coil” gibi nadide gruplardan etkilenimleri neticesinde biraz daha duygu yoğunluklu işler ortaya çıkartmaları ise müzikalitenin tesadüf olmadığını, emek sarf edilen ama dinlerken de çaba gerektiren,dinledikçe sevilen bir müzik ortaya çıkartmanın mümkün olabileceğinin delilini teşkil etti. 29 Mayıs tarihinde yayınlanmış bulunan son çalışmaları Part Monster albümün de tanıtım turnesi kapsamında gerçekleştirilen konser içerisinde daha önce Deuss Ex Machina içerisinde de yer vermeye çabaladığımız Halfway Through ve Incurable parçalarını özellikle bir kenara not etmenizi ani duygu değişimlerinde tavizsiz bir başucu kaynağı olarak değerlendirmenizi de bu satırların yazarı olarak temenni ederiz.

Post punk ve nu-wave’in 2000’lerdeki kurgusu olarak ortaya çıkan pek çok topluluktan biri olarak değerlendirebileceğimiz The Rakes topluluğu’da ana sahnede İstanbul dinleyicisine samimi bir rock’n roll dinletisi yaşatmayı başardı. Capture/Release albümlerinde yer alan ve türün otantik geçişlerini hatim eden tınıları barındıran ekip, “Ten New Messages” albümlerinden şarkılara da performanslarında yer vererek bir major star olarak artık resmen ilan edebileceğimiz Juliette Lewis & The Licks için ısınma turumuzu atmamızı sağladı.

Juliette Lewis ve şürekasının curcuna dolu, gerçek bir müzik ziyafeti olarak gerçekleşen konserine geçmeden alternatif sahneden de bir grubu sizlerle paylaşalım. Türk alternatif sahnesi içerisinde müziklerindeki değişik kurgulamalar ve doğaçlama bölütler ile Gevende topluluğu Radar Live’ın belki de en olumlu yanı olarak değerlendirilebilecek Türk sanatçı/grup dinleme olanağımızın neticesi olarak ekip can’a can katan melodik bir dinlence gerçekleştirdi. Topluluğun sahne uyumu ve müziğin içerisindeki ezgi bereketi açısından ve hepimizin aslında ilgilendiği ama nedense sakladığı 9/8’lik aksak ritim düzeneği ile hem dans edebilmeyi hem de bugüne kadar niye dinleyemedik diyerek hayıflanmayı bir arada yaşadık.

Juliette Lewis @ Radar Live

Ve Ana Sahneye tekrar dönüş. Bilindik tümceler yerine gerçekten ketum dinleyicilerin bile yerlerinden etmeyi başaran Juliette Lewis & The Licks’e geçelim. Medya maymunluğu gibi biraz ortadan ele alınan ve “Katil Doğanlar” filmindeki hırçın bir tiplemeden öte (roller farklı gerçekler apayrı) seyirciyle iletişim kuran, hiç durmadan kendilerine verilen süre boyunca sahnede adım atılmadık yer bırakmayan bir ekip başı Lewis. Topluğun geri kalanı da bu sözlerimizin benzeşinde uyumlu, keskin bağlaçlar ile heyecanlı ve sadece seyretmesi bile gerçekten keyif veren bir rock’n’roll ziyafeti yaşattılar.

Bu yoğun tempo içerisinde görmek bir yana Türkiye’ye geleceklerini ilk öğrendiğimiz andan bu yana, sahnede görmek için sabırsızlandığımız Tom Findley ve Andy Cato ikilisinin elektronik müzik için bir cevheri teşkil eden Groove Armada konseri hakkındaki notlarımıza geçelim.

Konserin, bilimum aktivitenin yanı sıra iyi müziği dinlemek için bir adres olmasını, ve umarız uzunca bir süre daha devam edecek olan Radar Live Festivali’nin çıtasının nerelere ulaştığının kaliteli örneklerinden biri olduğunu hemen belirtelim. Sahne üzerinde hemen hemen müziklerini üretirken kullandıkları tüm enstrümanları canlı “performer”lar tarafından icra edilmesi bile elektronik müziğin organik olabileceğinin, sadece düz bir kurgu ile duygusuz bir disiplin olmadığını da dosta düşmana göstermiş oldu.

Sahne deneyimlenmesi açısından da seyirciyi nasıl hissetmesi gerektiği konusunda ustaca düşünen ekibin, parçaları çalarken biz dinleyenleri yükseltip melodiler arasında seyyahlık eylememizi, eski parçaların canlı versiyonlarında türlü çeşit deneysellikler ile müziğin sadece tek bir tarafta üretilen ve tüketilen bir olgu olmadığını aksine karşılıklı bir iletişim ile müzikten zevk alınabileceğini ortaya koydular.

Bir festival ana teması olan Final parçaları “Superstylin’” coşkun melodik düzenlemesi ve eskilerin unutulmazlarından birisi olarak “Love Box”, “Easy”, “I See You Baby” gibi parçalar da set içerisinde yer aldı. Grubun son çalışması olan ve Equinox Müzik etiketi ile ülkemizde de yayınlanan Soundboy Rock albümünden de “ustalık” derecelerini sertifikalatan 14 şarkıdan gözdemiz olanları bizlerle paylaştılar. Türler arası geçişleri ile birbirine bağlatılanmış ve müzikal bir konsept albümü olarak değerlendirilen “curcuna” kayıttan “Stush” ın vokalleri ile beraber elektro-house “Get Down”, Old Skool Dub “Lightsonic” ve belki de albümün en ön planına çıkan çalışmalarından “reaggeaton” “Soundboy Rock” alternatif çeşitliliğin nelere kadir olabileceğinin, müzikal anlamda önemli bir referans topluluk olarak “Groove Armada”yı bir kere daha görebilmek istediğimizi belirterek Alternatif Sahnede Ellen Allien ve Apparat’a yollanıyoruz.

İkili olarak ayrı ayrı seyrettiğimiz ve her seferinde elektronik müzik için bir kazanım olduğunu beyan ettiğimiz Ellen Allien & Apparat Miller Arena içerisinde Groove Armada’nın az buçuk gölgesinde kalsa da geçtiğimiz sene boyunca en çok dinlediğimiz “Orchestra Of Bubbles” albümünü nihayet kanlı canlı olarak seyretmek/dinlemek bizlere de nasip oldu. Can alıcı olduğu kadar melodik aksamların genişliğine ve her halukarda yaratıcılık şiarını benimsemiş bulunan Herr Ring (Sascha) sesleri oynatarak epik bir yolculuk yaşatmayı başardı. Projenin diğer tarafında yer alan ve Way Out parçasında vokalin sahibesi M’soille Allien tamamlayıcı bir öğe olarak elektronik müzikte kurgulanan vokal geleneğini aşan denemelere girişti. Dediğimiz gibi biraz buruk da olsa ikisini de sahnede canlı olarak seyredebilmek güzeldi. Zorlanan ayaklarımız tınılara ayak uydurmaya çalışırken, eğlenmiş olmanın vermiş olduğu tebessüm ve huzur bizleri Radar Live’ın son gününe taşıyordu.

Festival’in 4. ve son günü hakkındaki izlenimlerimiz ile yazımızı bağlayalım. Müziğin cezbedeci özelliklerinden biri olarak ses yelpazesinden yeni bir şeyler dinlediğinizde farklı tınılara kulak kabarıtılabilmesi, algıda da seçkiçiliği beraberinde getirir. Kurgusu ana akım seslerin dışından seçkiler ile kimi zaman Türkiye’nin gizli cevherlerini, kimi zaman Klezmer geleneğinin farklı destinasyonlarını, eski ile yeni’yi muntazam ses kolajları ile harman eden Undomondo ekibi Mehmet ve Elif’in “Groovy” bir plaj dinletisi gerçekleştirdiler. Seleksiyon içinde alternatif akımlardan parçalar ile modern müziğin dinlence haritasını ara sesler ile göstermeyi başardılar.Kendilerini dinlemek isterseniz eğer Her Cumartesi sabahı saat 11.00 sularında Dinamo FM’de Undomondo Radio Show’u takip edebilirsiniz. Jimpster’ın aynı sahnede gerçekleştirmiş olduğu sette 2007 yılının bir özeti niteliğini taşıyan, melodik kurgusu ile dans ettirmeyi başaran leziz bir dinlence olarak elektronik müzik dinleyicisini tatmin etmeyi başardı.

The Long Blondes @ Radar Live

Akşam seansında ise bu satırların yazarı olarak belki de en çok beklediğimiz gruplardan biri olarak değerlendirebileceğimiz The Long Blondes topluluğuna değinelim. Kate Jackson (ele başı), Dorian Cox, Reenie Delaney, Emma Chaplin ve Screech Louder’dan oluşan “art-rock”topluluğu. etkileşim içerisinde oldukları janrları post punk, new wave,60’s pop olarak isimlerden de The Ramones, Blondie, The au Pairs olarak sayıyorlar, demiştik. Sahnede de bu türler arası bağlaçlığı, dinleyicileri akşamın headliner’ı olan Marilyn Manson’a hazırlamak için ellerinden geleni yapmaları ilk başta söylenmeden geçilmemesi gereken ayrıntılar olarak belirtelim. İngiliz Alternatif/Indie müzik sahnesi üzerinde benzeş formatlara tutunmak yerine kendi özgünlüğünü misal Kate Jackson’ın vokallerindeki hafif isli tınlaması, ekibin geri kalanın ana temayı (eğlence)’yi ortaya koyma çabasında tevazuları, seyirci iletişimleri ile festival’de geçer notu almayı başaran ekiplerden bir diğeri olmayı başardılar.

Debut, Someone To Drive You Home albümünden glamish pop disko “Giddy Stratospheres”, çıkış parçaları olan “Once And Never Again”, konuşulmayanı konuşan hafta sonu seremoni parçası, eleştirel “Weekend Without Makeup” ve “Only Lovers Left Alive” performansları NME dergisinin neden bu kadar çok grubun üzerinde durduğunu, seslerini sadece iki sene içerisinde nasıl iyi yayabildiklerini teyit etmesi açısından da biz dinleyicileri fazlası ile tatmin ettiğinin altını bir kere daha çizelim. Gecenin ve Radar Live festivalinin kapanışında ise herkesin merakla beklediği Marilyn Manson sahne aldı. Müziği hakkında yorum yapabilecek kadar bilgidar olmadığımız için işi bir bilenlere emanet ederek, seyrettiğimiz ve kulaklarımıza taşınan “show” ile Marilyn Manson’ın teatral bir gösteri olarak bambaşka yerlere ulaşmış olduğunu, takipçisi olan pek çok ismi yeterince mutlu kılacak kadar diyalog gerçekleştiren bir isim olduğunu belirtelim…

Netice olarak, Radar Live ikinci senesinde bir yıl önce gerçekleştirilmiş bulunan “tek günlük” etkinliğin üzerine sağlam yeni ilerlemeler kaydetmeyi başardı. Müzikal yoğunluğun ve türlerin birbirleri ile alışverişine dikkat edilen line-up’lar ile merak edilebilecek tüm sesleri duymamız sağlandı.Organizasyon içerisinde emek harcayan herkese minettarlıklarımızı sunarak…ezberleri bozdukları için teşekkürlerimizle…Çok Yaşasın Radar Live…

Radar Live Videoları- Resmi Basın Sponsoru – MTV Türkiye’nin Sitesi için Tıklayınız.

Older Entries